Özüne zaman değmeyen yaralar varmış. Zamanın hiç fark edilmediği acılar…
Fırtınalar yorgunuymuş yüreğim. Artık mecali olmayan hırpalanmış bir ömürmüş suretim. Tuza yatırılmış bir gönülmüş göğüs kafesimde hissettiğim.
Oysa tek kusurum inanmakmış. Ağızlarımı kapatan, doğrularını bildiğim yalanlara inanmak. İflah olamayacağı besbelli yürekleri insan saymak. Tek kusurum, hala varlıklarını anlamlandıramadıklarıma, kendimi öldürme pahasına insan olmak. Tek kusurum inanmakmış. İnsanlıklarına kimseler tarafından inanılmayanlara inanmak.
Sevgi aradığım albümlerim, fotoğraf karelerinde kalmış yüzü gülen hallerim. Çok erken büyütülmüş benliğim. Sindire sindire yaşayamadığım genç kızlık günlerim. On yedi yaşımdaydım annem öldüğünde. On yedi yaşımdaydım ilk annem gibi hissettiğimde.
Geçenlerde on altı yaşındayken okuduğum bir kitabı aldım elime kütüphaneden. Selver Tanelli Uygarlık Tarihi. Ve kitabın başına yazdığım bir not: iki şeye hakkım olduğuna karar verdim. Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlı tutsak edemez.(HARRİET TUBMAN)
Düşünün on altı yaşında bir kimlik, bu cümleyi kitabının başına not alabilecek kadar özümsemiş bir kimlik. Peki ya şimdi sahip olduğum bu kadın. Dünümden bu günüme gelirken kendimi tutsak ettiğim yanlışlarım. On altı yaşımdayken, on altı yaşımla birlikte ardıma aldıklarım. Hiç farkında olmadan her geçen günün bir parça daha götürdüğü bende, bile bile arkamda bıraktıklarım.
Yani on altı yaşımın sonuyla büründüğüm bir yalnızlık, bu şimdilerde üzerime ağır gelen. Toplamından taştığım iç acılarımı el değmemiş çeyiz sandıklarıma kaldırmak geliyor yüreğimden. Ve takas etmek yıllardır sandığımda saklı naftalin kokulu umutlarımla acılarımı. Artık yeter demek. Defterlerimin arasında kurutulmuş mutluluk kokan anılarımı sere serpe yaymak geliyor ömrüme içimden. Kendimi artık korktuğum yerlerimden tutmalıyım. Şimdilerde yabancı olduğum beni içime almalıyım yeniden. Bir şafak vakti tüm mavilerimi alıp düşmeliyim yine kendi yollarıma. Kitaplar okumalıyım ilk sayfalarında kendi el yazımla inadımı, direncimi haykırdığım. Türküler söylemeliyim yeniden özgürlüğü, sevdayı, beni anlatan. Ve yok saymalıyım artım ömrüme bir anlık değen kirli elleri. Ve inandığım şeyler uğruna yaptığım hatalarımı da sevmeliyim bu günümde.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Ve dilimin ucunda, gönlümün içinde asılı kalan tüm güzelliklerimi ‘tamamla’ diye fısıldıyor yaşam kulağıma.
Bu gün gönlüm Züleyha ve peşindeyim Yusuf’un.
Ve artık ben Yusuf’um peşindeyim umudun.
Çok güzel bir çalışma kutluyorum,selam ve saygılar....
Ömrüme iade mutluluklarım var benim yaşama ödünç verdiğim ve ardımda bırakacağım asil inanç sermayesini yükseltmiş ve aileme insanlığa bir şeyler bırakabilmek olmalı çabalarımızın en özeli...
Yüreğine sağlık...
Rabia Balaban tarafından yazılan Ben olmalıyım yeniden... başlıklı şiir sizce nasıl? (10 üzerinden puan verin
Güzel bir çalışmaydı severek okudum tebrikler arkadaşım
tebrikler keleminize sağlık saygılarımla
Başarılarınızın devamını diliyorum
yürü güneşe dogru yufunun yerinede yarın nelere gebe
zümrütün yeşilinde can ver umutlarına kan kusarken yılgın yıllara inat yürü yürü geçmişi arkanda bırakarak saygılarımla
balaban harika olmuş yazdıkların okuyorum bazan yorum bazan vaktim olmuyor yazamıyorum ama okuyorum kutlarım
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta