BEN ÖĞRETMENKEN: 08
Kamyon üstünde İstanbul yolculuğu
FEVZİ GÜNENÇ
Atanma tercihlerimi yaparken birinci sıraya İstanbul’u yazmamın nedenlerinin başında tiyatro geliyordu. Eğer İstanbul’da öğretmenlik yaparsam, bütün tiyatroları izleme olanağını bulacaktım.
Büyük ölçüde gerçekleştirdim bunu. Ama bana o kadar da ucuza mal olmuyordu tiyatroların sıcacık salonlarında, yumuşacık koltuklarında insanın insanı izlemesi.
Tiyatroya gidebilmek için köyümden İstanbul’a gelmem gerekiyordu önce. Vasıta olsa kolay. Vasıtaysa yok denecek kadar az. Beni İstanbul’a taşıyabilecek tek vasıta, Ormanlı kasabasından mega kente kereste taşıyan kamyonlar oluyordu.
Bu kamyonların ise şoför mahalleri hep doludur. Bana sadece kerestelik ağaçların üstü kalıyor. İlk gidişimde soğuktan buymuştum. Hemen önlemimi aldım. Bir maşlah edindim.
O zamanlar plastik pardösü filan yoktu. Bal mumuna batırılmış keten bir maşlah edindim. Onu kuşanıp odun kamyonlarının üstüne çıktığımda artık rüzgâr da, bora da bana vızgeliyordu.
Her Cumartesi İstanbul’daydım artık. Genellikle 15.00 ya da 17.00’deki matinelerine yetişiyordum. Oradan çıkıp bu kez suarelere koşuyordum. Pazar günü yine öyle… Böyle böyle bir ay içinde 15-20 kadar oyun izleme olanağını buluyordum.
O dönemde çok önemli oyunlar izledim. Kenterler altın yıllarını yaşıyordu. Nalınları, 12. Gece’yi Çöl Faresi, Salıncakta İki Kişi, Ayak Takımı Arasında, Pembe Kadın, Üç Kız Kardeş, Çiçu, İçerdekiler, Oturma Odası, Günden Geceye, Seneye Bugün, Yürüyen Geceyi Dinle, Vanya Dayı, Bodrumdaki Pencere, Bir Garip Orhan Veli, Harold ve Maude, Babalar ve Oğullar…
Bitmedi… Cyrano, Ben Anadolu, Arzu Tramvayı, Savunma, Uzaklar, Bir Çift Kanat, Van Gogh, Şafak Yıldızları, Sevgili Yelena, Sergeyevna, Maskeli Süvari, Kuvayı Milliye Destanı, Fehim Paşa Konağı, Konken Partisi, Çok Uzak Fazla Yakın, Ramiz ile Jülide, Nutuk, Maria Callas, Martı, Hep Aşk Vardı, Gece Mevsimi...”
Bu oyunları izlemek için sadece Hisarbeyliden değil, daha sonraları nerelerden koşup gelecektim İstanbul’a.
Tevhit Bilge- Aziz Basmacı Skeç Topluluğu operetler de sahnelemeleridir o yıllarda. Muzaffer Hepgüler, Ali Sururi, Toto Karaca, Salih Tozan, Leman Akçatepe, Mualla Fırat, Feridun Çölgeçen, Mücap Ofluoğlu, Renan Fosforoğlu, Turgut Boralı, Mürüvvet Sim’i Elhamra Sinemasında Ses Tiyatrosunda izleme şansını bulmuştum.
Bu dönemde Lale Oraloğlu tiyatrosunun da özel bir yeri vardı. Lele Oraloğlu küçük kızı Alev'le birlikte oynadığı Karanlığın İçinden, Büyükbaba, Polyanna, Çocuklar ve Büyükler, Noktacık, Anne Frank'ın Hatıra Defteri gibi oyunlar ilgiyle izlendi.
Ulvi Uraz, Muammer Karaca, Avni Dilligil, Altan Karındaş'ın kendi adlarına kurdukları tiyatroların yanısıra yeni kurulan Gülriz Sururi - Engin Cezzar; Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan topluluklarının hiçbir oyununu kaçırılacak oyun değildi.
Tiyatro izlemeye kendimi o kadar vermiştim ki, çevremi göremiyordum. Oysa Hisarbeyli’de o günlerde ne güzel bir potansiyel vardı. İşsiz güçsüz gençlerle belki de ses getirebilecek ilk köy tiyatrosunu kurabilirdik o yıllarda.
Türkün aklı sonradan gelir derler ya. Öyle oldu.
Fevzi GünençKayıt Tarihi : 23.1.2010 04:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!