BEN ÖĞRETMENKEN: 01
Bir acı kahvenin…
FEVZİ GÜNENÇ
“Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler. Doğrudur. Ben Tabur ağanın bir acı kahvesini içmiştim, kırk yıldır onun hatırına severim Taburları.
Geçtiğimiz günlerde bir elektrik işim olmuştu. Ustanın soyadı Tabur’muş. Sevinmiştim bir Tabur’la karşılaştığıma. Oysa öğrencim bile olamamış. Kendisi de, babası da... Amcaları öğrencim olmuş.
Gebe köyünde öğretmenlik yaptığım yıllarda bir akşam yemeğine çağrılmıştım. Çağıran Mülk köyünün Tabur ağasıydı. Yaşıyorsa sağlık dilerim. Yaşamını yitirmişse toprağı bol olsun. Lojmanımla ağanın odasının arası 500 adım.
Ağa dedim, diye aklınıza mal, mülk sahibi ağalar gelmesin. Köyünün adı da “Mülk” ya, yandı Tabur ağa. Oysa küçücük bir köydü Mülk. Toprakları da Taburların “Kırsal yöredeki geniş toprak sahibi” tanımına girmiyordu. Ne var ki gönlü zengin biriydi.
İlk “mırra”yı orada içmiştim. Gerçi bir daha da nasip olmadı ya… Mırrayı yemekten sonra Tabur ağa kendi elleriyle pişirmişti. Kocaman cezvenin bol küllü kömür ateşinde uzun uzun kaynaması az zaman almamıştı kahvenin.
Baktım cezve değişti. Büyük cezvedeki kahve daha küçük bir cezveye geçti. Kahve biraz da bu cezvede kaynadı. Kaynaya küçüle birkaç cezve değiştikten sonra fincanlarımıza ancak ikişer yudumluk kahve düşebildi.
Tadı nasıldı, aklımda bile kalmamış. Her halde kahve tiryakileri anlar bu tadan. Anlar da unutamazlar adının mırra olduğunu bile sonradan öğrendiğim bu kahvenin.
Ağalık bizim köylerde “bol toprağı olanlara” denmiyor. Bir saygı sanı bu: “Kiya” gibi… “Kiya” da “kâhya”nın Antepçesi. Örneğin benim Sarıt köyümde de bir ağa vardı. Ağa dedirtmezdi kendine bu ağa. Kiya dedirtirdi.
Mamo kiyaydı o. Büyük teyzemin kocası. Gönlü zengin bir adamdı. Köy odası vardı. Çocukluğumun o kıtlık yıllarında bile çeşme gibi çay akıtırdı semaverinden her gece herkese açık olan köy odasında. Anadolu ajansının 2. Dünya harbi havadislerini dinletirdi kocaman bataryalı radyosundan.
Biz yine Taburlara dönelim. Uzun boylu oğulları kızları gelirdi okula Mülk kötünden Taburların. Aradan yıllar geçti, bu soyadı taşıyan insanları duydum. Uzaktan uzağa sevdim onları.
En çok ilgimi çekenler de pehlivan olanlardı. Yurt dışında yüzümüzü az ağartmadı güreşçi Taburlar. Güreşçi deyip de dudak bükmeyin. Önemli iştir pehlivanlık. Pehlivanlığa özenen padişahlarımız bile olmuştur. Dünyanın sırtını yerine getiren, sırtları hiç yere gelmeyen Koca Yusuf, Celal Atik, Gazanfer Bilge, İsmet Atlı, Celal Atik adlarını unutamadıklarımdan.
Güreşçi Taburların utkularını işittikçe, özge bir keyif duyardım. Nasıl duymam, belki de benim öğrencilerimdendi onlar. Nereden aklıma geldi şimdi Mülk köyü, Tabur ağa vb.
Sabahleyin telefonumun zili çalındı. Açtım. Karşımda bir Gebe’li vardı. Dünkü “Şıllık” yazımı okumuş bir Ateş’ti arayan. Kendisini çocukluğuna götüren yazımla keyiflenmişti. Aradığı için ben de sevindim.
Demek ki boşuna yazmıyoruz. Attığımız gül gidip bir dostu buluyor nasılsa… Bugün keyfime diyecek yok o yüzden.
Kayıt Tarihi : 21.1.2010 12:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!