Filiz Kalkışım Çolak - Ben Mapusta Değil ...

Filiz Kalkışım Çolak
65

ŞİİR


128

TAKİPÇİ

Gece sağır duymuyor iniltilerini duvarların .Çatlak küflü bir mahzenin gözyaşlarının katli bir ömre vacip .İster söv ister döv çehresi façalı duvarların gövdesine ;bir çizik de senden yemiş müebbetine !Dil bilmez lisan bilmez ,öyle garip garip bakar durur ya insana!...
Omuzları geniş kara kara elmastan gözleri ,hilal kaşları,ak alnına dökülen simsiyah perçemleriyle ,öksüz bir garip yiğittir Hemit !On yedi yaşındaydı hey hat ,çekip vurduğunda anasına yan bakan ırz düşmanlarını köyün orta yerinde! Kardeşi Kamil çok küçüktü ; emzikteydi babaları kanserden öldüğünde. Dededen kalma küçük bir araziyi ekip biçiyorlardı anasıyla .Fakirlikten İlkokulu dahi tamamlayamamıştı.Evin geçimine katkı sağlamak için ,bir berber yanına girmiş ,meslek sahibi olamaya çalışıyor anacığına üç beş kuruş ancak getirebiliyordu. Yaz kış demeden işe yürüyerek gidip geliyordu. Minibüse verecek parası olsa da kıyamaz evi geçindirmenin mesuliyetinin altında ezilir onca yolu bıkmadan usanmadan her gün yürüyordu.Anası Sevgi Teyze mavi gözlü beyaz tenli çok güzel bir kadındı.Kocası öldükten sonra karalara bürünmüştü. Yüzünün yarısını sadece gözleri görünecek şekilde yazmasıyla peçeler ,başını kaldırıp kimselere bakmazdı.Kamil’i sepette uyutur, sepeti gölgeye koyar ,kendisi güneş iyice çıkana kadar tarlada çalışırdı.İnek bakar ineğinden elde ettiği ürünlerle çocuklarının karnını doyurur diğer yandan ,evin ihtiyaçları için ürünlerin bir kısmını pazarda satardı. Yoksuldular ancak mutluydular . Gece gaz bile bulup yakamaz, ay ışında sohbet eder öylece uykuya dalardılar!Tek umutları Kamil’i okutup büyük adam etmekti.Yağmur yağdığında katran sürülü evin teneke çatısı akıtırdı.Sevgi Ana leğen koyardı damlayan yerlere…
Odun ,artık ne kadar bulabilirse o kadar ısınırlardı.Kara ateşlik yanarken odanın içine ışıyan ateşin oyunları öylesi huzur verirdi ki o zamanlar Kamil’e ,anasının koynuna sokulur iri iri gözleriyle duvardaki ışık oyunlarını seyre dalar abisiyle anasının sohbetlerini dinlerken tatlı rüyalara dalardı.
Ana oğul sundurmanın üzerine serili koyun postunda oturur üsten tutmalı demlikte demlenmiş ıhlamur içerdiler .Kışı böyle geçerirlerdi.Evin tam ortasına tavandan asılı kalınca bir zincir inerdi.Zincirin ucunda bir kanca olurdu.O kancaya bir kazan asılır kazanda yiyecekleri şeyleri pişirirlerdi. Tabi hemen altında yere oyulmuş hafif bir çukura yerleştirilen özel yapım pilaki taşına hamur dökülür üzeri saç kapakla kapatılarak ateş yakılırdı.Altta ekmek pişerken üstte de yemek pişerdi. Bulgur tarhana her şeyleriydi. Arada Kamil yine mi bulgur diye söylenince, Sevgi Ana bulguru öyle abartılı bir iştahla yerdi ki ;Kamil imrenip yemeğe koyulunca ;Sevgi Anayla Hemit birbirlerine bakıp çaktırmadan Kamil’e gülerdiler. Öyle her şeyi almaya imkanları yoktu.Gece birbirine sokulur yün yorganların şevkatli sıcağında sabahlardılar.
Yaz başka güzeldi o eski evde. Etrafında envai çeşit güller, arka bahçede karayemişler ,evin hemen önünde patlıcan incirini saran o mis kokulu sarmaşık gülü.Ortası sarı ana rengi beyaz gülün tüm vadiyi saran keskin kokusu ,verimli dalların tartışı ki ,incir ağacı gülleri taşımakta güçlük çekerdi. Arka odanın penceresinden teneke çatıya çıkan ve saçaklardan sarkan hanımelinin baş döndüren miskinliği sarı kanat düş ekerdi mehtaba…
Gece evin yoksulluğuna meydan okuyor olacaktı ki ,taş duvarlarda adeta ay ışığın dansına eşlik gövdesi hanımeli kokan çırılçıplak körpe bir kız salınırdı Hemit’in lacivert menevişlerinde.O vakitler Fadime’ye sevdalıydı Hemit! Çiçeklerin sarhoşluğuyla gece boyu Fadime’sini düşünür para biriktirip onunla evlenmenin hayallerini kurardı .Esmer esmer minyon iri gözlü çok güzel bir kızdı Fadime. Hemit’e olan sevdası derin mavilerce içliydi. Kıskanırdı da Hemit’i sık sık kavgaya tutuşurlardı. Hatice’ye niye baktın, çeşmenin yanından niye geçtin diye.Ne Hatice’ye bakardı Hemit ne çeşme bahanesiyle yokuşta önüne çıkan kızlara.Yolunu değiştirir büyük tarlanın dere tarafından dolaşarak evlerine varırdı.Çok yaman delikanlıydı.Kızların hepsi ona varmak için can atarlardı.Lakin onun gözü ufacık tefecik Fadime’sinden başkasını görmezdi.
Zaman böyle geçip giderken Kamil de epeyce serpilmiş okul çağına gelmişti. Anasıyla her gün bağa gider ,çocuk ama ,büyük yüreğiyle anasına yardım ederdi.

Tamamını Oku