BEN İSTANBUL’DA DOĞSAYDIM KARDEŞİM
ben İstanbul’da doğsaydım kardeşim
sevgilimin rüzgarla sevişen o sarı saçlarını anlatırdım size
belki Uludağ’da kendini gösteren o çınarın dibinde
akan bir parmak suyu taşırdım
Kadıköy İskelesi’nde el sallarken ahbaplarıma
Taksim Meydanı bulandığında kana,
göz yaşlarımı saklayışımı anlatırdım size
ve belki dalgaların üstünde boy veren kirini İstanbul’un
ve elbette çığlıklarıyla martılarını
uzattığım ekmeği havada kapan
ben İstanbul’da doğsaydım varoşlarını anlatırdım size
ayda bir kursağına et giren çocuklarını
ve bitpazarında bekleşen işsizlerini
pazar yerine doluşan dar gelirli insanını
tüten fabrikalarını her iki yakasında
ve grevdeki işçilerini omuz omuza
bir yürek halaya duruşlarını güleç yüzleriyle
yükselen binaların önünde yankılanan seslerini
ve Armutlu’da panzerin ezdiği çocuğu
unutmaz anlatırdım size
ben Dersim’de doğmuşum kardeşim
İstanbul’dan yola çıktığınızda
Ankara’nın göbeğinden geçer yolunuz
ve daha birçok şehri yarıp gidersiniz Anadolu’dan
potin seslerinden kaçan kuş sürüsünün içinde
maviye serpilmiştir çığlığım bilemezsiniz
dağdan dağa vururken kanatlarımı
kanamışım kardeşim
bir yaban armuduna bağlamışım dileğimi
kin gütmemiş Hızır’a el açmışım
lokmalar yapıp dağıtmışım ellerimle
pırıl pırıl akan Munzur’un içinde
görmüşlüğüm olmuş suya vuran suretini
bağrı açık yoksul köylüleri
ve izlemişliğim kızıl pullu balığı
doğmuşum tarlasında doymayan kadından
orak dererken sırtında büyümüş
deşmişim alnında biriken acıyı
acıya alışkındır köylüleri, yokluğa, yoksulluğa
ötesini bilmezler kardeşim, bilemezler
kazma-kürekle yolunu yaptırırlar tanklar geçsin diye
ve kaldırım taşlarıyla örülmüş
sade bir sokaktır yarıp geçer çarşısını
ve minaresi zorla yükseltilmiş bir cami
ve orduya ayrılmış geniş bir arazide
hükümetten hükümete çevirmişlerdir Dersim’i
ne bir fabrika, ne yol, ne okul, ne hastane
artacağı yerde eksilmiştir nüfusu
ben Dersim’de doğmuş, kahrıyla büyümüşüm İstanbul’un
sürgünde sürgü veren bir dalı olmuşum meşenin
sen Dersim’de doğsaydın Anadolu’daki kardeşim
yüzünü görmek değil yakınlarının
ben gibi mezarını bile bilemezdin öz dedenin
diri diri Kayışoğlu yarmasından atılan
savunmasız insanları görürdün eli bağlı
bugün hâlâ geçerken korkarak bakıyor insanlar
süngünün zoruyla çocuklar, gebe kadınları
havada parçalanan yüreğin sesini duyardın en azından
ateşe verilmiş insanı görürdün kardeşim
dağlar gördü, su gördü…. taş bile gördü kardeşim
yaprağa sinmiş etin kokusunu
sen Dersim’de doğsaydın eğer
ben gibi belki esmer olurdu tenin
ama en az benim kadar horlanırdın kardeşim
yok yere asiye çıkardı adın
(Adsız Fırtınalar Doğuyor)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 11.11.2008 20:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ben İstanbul’da doğsaydım kardeşim sevgilimin rüzgarla sevişen o sarı saçlarını anlatırdım size belki Uludağ’da kendini gösteren o çınarın dibinde akan bir parmak suyla taşırdım ismini .... ben Dersim’de doğmuş, kahrıyla büyümüşüm İstanbul’un sürgünde sürgü veren bir dalı olmuşum meşenin sen Dersim’de doğsaydın Anadolu’daki kardeşim yüzünü görmek değil yakınlarının ben gibi mezarını bile bilemezdin öz dedenin… diri diri Kayışoğlu yarmasından atılan savunmasız insanları görürdün eli bağlı… bugün hala geçerken korkarak bakıyor insanlar süngünün zoruyla çocuklar, gebe kadınları havada parçalanan yüreğin sesini duyardın en azından ateşe verilmiş insanı görürdün kardeşim dağlar gördü, su gördü…. taş bile gördü kardeşim yaprağa sinmiş etin kokusunu… sen Dersim’de doğsaydın eğer ben gibi belki esmer olurdu tenin ama en az benim kadar horlanırdın kardeşim ve yok yere asiye çıkardı adın yok yere ölürdün kardeşim, çoğalmaz ölürdün …..
ayda bir kursağına et giren çocuklarını,
ve bit pazarı’nda bekleşen işsizlerini,
pazar yerine doluşan dar gelirli insanını
tüten fabrikalarını her iki yakasında…
ve grevdeki işçilerini omuz omuza
bir yürek halaya duruşlarını güleç yüzleriyle
yükselen binaların önünde yankılanan seslerini
ve Armutlu’da panzerin ezdiği çocuğu…
unutmaz anlatırdım size
Akşam magazin programlarında kim kiminle ne halt yiyor diye bağıran, ülke gerçeklerini at gözlükleri ile gözünü kapayanlara bir tokat olsun şiiriniz belki silkinirde kendilerine gelirler.
TÜM YORUMLAR (1)