Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme! .. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak...
Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin...
Tamam mı? .. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak...
“Bana eşyanın hikmetini öğret! .”
Sen içindeki “sen”den haberdar olmazsan... Ben bendeki “ben”i bilmezsem, etrafımızdaki “şey”lerin farkında olamayız! Farkında olmadığımızın ne anlama geldiğini de düşünecek değiliz elbette... Eşya... İşte o farkında olmadığımız dünyamız oluverir... Çepe çevre sarar bizi esir eder... Şefffaf zincirlerle bağlar kendine, biz bilinçsiz köleler güruhu... Oyun eğlencede...
İran’lı sosyolog Ali Şeriati “İnsanın Beş Zindanı” isimli kitabında, şunları söyler: “İnsan doğduğu andan itibaren, farkında olmadan iç içe zindanlara girer. Bunlar: Tarih, coğrafya, kültür, aile ve kendi benliğidir.” İlk dördünü geçip konumuzla alakalı olan beşinci zindanımızı düşünelim...
Benlik zindanı...
Hemen hemen her kesin yaz-kış, bazen isteyerek severek, bazen de gayri ihtiyari olarak gece karanlık gökyüzüne ve yıldızlara baktığını bilirsin. Sen de bakıyorsundur mutlaka... Yıldızlar birer inci tanesi gibi işlenmiş ve dizilmiş yıldızlar... Uzaklıkları, büyüklükleri ve uzayın sonsuz denilen boşluğunu düşün... dünyamızın oralardan nasıl göründüğünü... Senin gördüğün yıldızlar gibi görünsün hadi o kadar bile değildir belki.. Peki ya sen... yıldızlardan baksan dünyadaki hemcinslerini görebilir miydin? Yok çok düşünülecek bir şey değil bu... Dünya bile görünmezken içindekiler nasıl görünsün dedin ve geçtin bu konuyu... Evrende ne kadar yer kapladığını düşündüğün zaman, hiçliğinin farkına varmışsındır umarım...
Şimdi toparla kafanı... Aynada ilk gördüğün yüz... senin her zamanki yüzün... Bazen büyük çok büyük insan! Her şeyi yapabilen sen... Küçük dağları bile yaratmaya tenezzül etmeyen özel kişi... Süpersin... Ya da tam tersi... ulaşılmaz umutlar sahibi, içinden çıkılamayacak kadar çok dertlerle boğuşan muzdarip, zavallı kişi... Bir şeyler de sen ekleyebilirsin bunlara...
Sonra... Biraz dalınca hafiften yabancılaşınca kendine, farkında olduğun kadar hissettiğin benliğini düşün... İçindeki “sen”i.. “Sen”in farkında olmadığın zaman hayatını saran ve seni içinde yok eden “êşya”yı... Kendi ellerinle, farkında olmadan kurduğun benlik zindanını...
Biraz evvel “Bana eşyanın hikmetini öğret” diye bir şey demiştim hatırladın mı? Bir dua o... Ettiği hiçbir dua reddedilmeyen birisinin duası... biliyorsundur zaten kim olduğunu... Bilmiyorsan da öğrenirsin sanırım... Yada birazdan bitecek bu yazı, sen de boşver gitsin... Ama en azından şu kadarından eminim... Aynaya her baktığında beni hatırlayacaksın... Geleceğinden haber vereceğim demiştim ya... Geleceğin bu işte... Hep gelecek...
Ha bir de! ..
İyi bak o gözlere! ..
Gelecek o gözlerden gelecek...
Bülent Özdemir
Bülent ÖzdemirKayıt Tarihi : 9.2.2007 12:57:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bülent Özdemir](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/02/09/ben-im-ve-sen-in.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!