Gözlerinden çekip çıkardığım bir İstanbul vardı.
Haliç'ten çığıl çığıl martılar,martılar kalkardı her sabah,
Salkım salkım salınırdı sandallar,sessizce
Güneş eğilir Haliç'ten yüzünü yıkardı,
uyanırdık,uyanırdı İstanbul.
Merhaba deyişlerinden çekip çıkardığım bir İstanbul vardı.
Boylu boyunca uzanırdı gün Beyoğlu'nda,
Tramvaylar geçerdi soluk soluğa,solucan solucan
İnce bir ıslıkla kıvranırdı pörsümüş kaldırımlar,
Vapurlar yüklenirdi iskele önlerinde sağnak sağnak....
Burnumuza burnumuza dayanırdı,buram buram
simitler,buğulanırdık.
Düşlerinden çekip çıkardığım bir İstanbul vardı.
Sultan Ahmet'ten bir şahin kalkardı,
Kalkardı da bulutları yarardı.
Avuç avuç sisler dökülürdü ezanlar
karışırdı semt semt,oda oda...
büyürdü kulaklarımız.
Haydar Paşa'ya bir tren yanaşırdı gurbet gurbet,
Oluk oluk yolcular taşınırdı memleket memleket....
Bir tanıdık var mı diye aranırdı ellerimiz,
Hepsinin gizil gözleri büyür belki korkardı,
Az sonra bavulundan çıkarırdı çarşaf çarşaf umudunu,
Kim bilir, hepsinin avuçunda sıktığı bir İstanbul'u vardı.
Güzelliğinden çekip çıkardığım bir İstanbul vardı.
Mehtap başını uzatır,bir nihavent dinlerdi o eski pencerelerden..
Gürül gürül güvercinler konardı avlulardan,
Su şakırdardı şadırvanda şakır şakır....
gümüş fıskiyelerden.
Meçhul bir güfte şekillenirdi o giriftar sesinden,
şöyle gözlerimizle mırıldanırdık.
Minarelere koyardık Sinan'ın gözlerimizi koca koca,
En uç noktasında bakardık,bulut bulut...
Bulutlar getirirdi kaybolan gözlerimizi uzaktan.
Piyer Loti'de mavi mavi çay içerdi dudaklarımız,
Boğazda kulaklarımız üşürdü,
Ayaklarımız şişerdi,Galata Kulesi'nde
Kadıköy'de saçlarımız utanırdı üst üste
yenilmekten.
Umutlarımızdan çekip çıkardığımız bir İstanbul vardı.
Yanakların birkaç beyit alırdı Nedim'den sadabad sadabad,
Kaç bülbül işitirdik nihan nihan nigardan.
Cihangir'e sırtını dayadı mı sonbahar,
Terk ederdi yapraklar ağaçlarını
Saçlarının dalında dururdu,
O vakit saçlarından çekip çıkardığım bir İstanbul olurdu.
Süleymaniye kandillerini yakardı,ben ay'ı yakardım,
Lamba lamba düşerdi Üsküdar'a o pür-sefa akşamlar...
Ne ihtişamlı dururdu Dolmabahçe,
Atlar kişnerdi kulak kulağa verirdik Topkapı'dan,
Yalılardan İtri geçerdi,tambur tambur....
Ellerimizin arasından,gemiler gemiler geçerdi.
Suskunluğundan çekip çıkardığım bir İstanbul vardı.
Hangi yalnızlığını yaşardı Kız Kulesi kim bilir uzaktan,
Fetih'ten kalan rüzgardı bu,gönlünce surlarda uğuldar....
Kaç kez karelerdi elleri yorgun balıkçının,
İnce bir duman kokusu yayılırdı Fatih,
Yıldırımlar yoklardı Kağıthane bangır bangır...,
Bir simsiyah kar gecesi örtülürdü Çamlıca,
Ne tatlı konaklarda ağırlanırdı o müptela
ramazanlar.....
Gümbür gümbür gazeller okunurdu o demde,
Dede'den hanidir vururdu udlar...,
Ah o nazenin akşamları şimdi niçin
unuttular.
Yıllar mı yorar ihtiyarı yoksa yokuşlar mı,
aynı yerde otururdu.
Kamburundan tanırdık taşıdığı yetmiş senelik İstanbul'u,
Ne güzel anlatmıştı az önce kırpıp kırpıp uzaklara yakın gözlerini,
o çok sevdiği İstanbul'una
Kayıt Tarihi : 21.4.2006 21:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)