İntihar eden papatyalardan çıkan sesi duydunuz mu hiç?
Ya da düşünmeden kırbaçladığımız atın, kalbinin atışını?
Özgürlüğe ulaşmak için can atan kelebeğin, kozasını yırtışını?
Peki, anne diye feryat eden sokak çocuğunun çığlığını?
Ben duydum…
Aç kalan insanın neden çaldığını değil, neden çalmadığını düşündünüz mü hiç?
Ya da yarı yolda bırakılmış sevgilinin, neden hayata tutunduğunu?
Tırtılların neden yanlarındaki yaprağı yemek yerine öndeki lideri takip ettiğini?
Peki, ısıran bir köpeğin ısırdıktan sonra hissettiklerini?
Ben düşündüm…
Kocasının dayağından kaçan bir kadının, nasıl orospu olduğunu dinlediniz mi hiç?
Ya da çocuğu ölmüş bir adamın, hırıltılı sesiyle anlattığı acısını?
Esaretten kurtulmuş bir kaçağın öyküsünü, olduğu gibi kendi ağzından?
Peki, hayatı ezberlemiş bir adamdan hayata dair anılarını?
Ben dinledim…
Yaşadınız mı hiç aşk denen, sevda denen şeyi korkusuzca?
Ya da sevdiğiniz kadının gözlerine baktınız mı taparcasına?
Sevişirken, konuşurken, yürürken, hatta onsuzken bile, onu duydunuz mu hiç içinizde?
Allah’a karşı gelmek pahasına bile olsa ‘seni her şeyden çok seviyorum’ diye fısıldadınız mı kulağına?
Ben yaşadım,
Ben baktım,
Ben duydum,
Ben fısıldadım…
Kayıt Tarihi : 28.4.2009 21:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!