akıyor sana dair ne varsa yazdığım,
kelimeler göğün gözünü boyamaya uğraşmadı elimde,
gerçek harfler senin alfabende doğru durmuyor....
doyamadan araya giren kanı bozuk paraları çevirdim elimin tersiyle,
bir gün olur unutulur hangi bedene harcama yaptığım,
altınların ağırlığı ezemez içimdeki sevgileri,
benim sevgilerimi,
seninkileri değil....
hasar dediğin timsah dişlerinin arasında kıvrılan yürek misali,
arasına bir çıta bırakıp çıkarsın bataklıklardan,
bütün yapraklar siler üzerimdeki çamurları....
çıtırdayan kuru dallar sessizliği bozar,
ışık ağaçların arasından süzülür gelir alnıma yaslanır,
bir daha basmam o kansız damarlara,
ağrıyan gönüllerin tanımsız çıplaklığından utanırım ben....
derinliği bilinmeyen gözlere balıklama dalmayacağım asla,
kapandığında esir kalmayacağım kirpikler gerek bana,
kabuklarını kırdıktan sonra yenilmeyecek şeyler vardır ahlak sofrasında....
elinden geleni ben ardıma koymadım sevginin,
saklanmayacak huyları vardı yüreğimin,
saklamadım,
farkına varmadığın sonların ateşinde yanarsın elinden geldiğince....
düşündüğünü yaptığına uyduramıyorsan bul kendini,
söylediğin vucuduna ihanet ediyorsa sorma şu halimi
ya da
bu halimi,
toprağa atıldıktan sonra her bedene yazık olur genelde....
zorluklar el ele verilerek aşılır,
eli ELe vererek değil,
ya da yüreğini başka bedenlere sararak.....
duruldu hikayelerim,
doğruldu gözlerim yerden,
ne çok aşağıda kalmış bakışlarım,
biber satan pazarcıya sormak gibi sanki;
ACI mı?
ilk ne zaman papatya kopardım kırlardan bilmiyorum,
çocuktum daha muhtemelen,
bilmeden koparılan çiçeklerin intikamı muhteşem olur,
olacak,
hissediyorum kokusunu,
bir de bilerek olduğunu düşün sevdanın karanlık düşlerinde......
telaşına anlam veremediğim kaçışların ölümüne tanık olacağım,
''DUR'' ihtarı bile yapılmayacak hercai aşklara,
kardelen gibi kurşun saçacağım eksik saatlere.....
ben hala gitar tellerimde idam ediyorum bütün böcekleri,
işaretine aldırmadığım yol kenarlarına adım atmıyorum,
oğlum hasta olsa ben ölüyorum....
her hüner makbul değildir aşkın dikkatsizliğinde,
helal edilmeyecek hakların kadrini Allah bilir sadece,
ihtimaller denizinde bir tahtaya da tutunabilirsin,
8 katlı bir gemiye de binebilirsin.....
Zulmün topu var, güllesi var, kalası varsa/
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır demiş şair,
başımı çevirmeye ödüm kopar benim karşısında ilahın....
ey peri,
ışık tozlarının arasından uçup düşlerime girerken kapıyı çaldın mı?
hangi duyguma demir attın ki sen yüreğim kıpırdayamıyor,
vakitsiz yağdı bu yağmur,
pencere de tam çarpacak zamanı buldu karanlıkların içinde....
Allah'dan yoksun,
ahlaktan yoksun kalıp varmayacağın adreslerin harfleri dökülmüş yerlere....
akıyor gökyüzünden bütün harfler,
rasgele birleşir toprak üzerinde dağınık yürekler,
el ele tutuşabilir yabancı tenler her zaman,
mutluluk,sevgi,aşk bir harfin bir harfe yakışması gibidir,
iki ''O''
bir ''SEN'' olmayacağı gibi,
YÜZlerce ''O'' da bir ''BEN'' etmez......
Mustafa Kemal Erdoğan
Kayıt Tarihi : 13.3.2018 23:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!