Elini masaya vurup, çekip gitmekle,
Beni perperişan etmekle,
Beni bana küstürmekle,
Ne geçiyor eline söylesene!
Allah peygamber aşkına, yapma böyle!
Böyle yapmakla, duygu ve düşüncelerimi kör düğüm ediyorsun.
Yarına dair pespembe umutlarıma,
Kezzap döküyorsun.
Bilmem farkında mısın?
Sen bu kadar acımasız,
Sen bu kadar gaddar,
Ve sen bu kadar egoist değildin.
Nedenlerini bilmek, benim de hakkım değil mi?
Fiziki güzelliğinin yanında, keşke gönlün de güzel olsaydı!
Keşke iki ayağımı bir papuca koymasaydın!
Keşke iki yakamı bir araya getirseydin!
Keşke beni biraz anlamaya çalışsaydın!
Sana karşı olan, sevgi ve muhabbet fidanlarımın
Can sularını aşk ve şevkle verseydin.
Keşke bazen yapmacık da olsa, yüzüme
Celalli ve haşin bakmak yerine, gülseydin.
Sıkıntı ve kederlerimden, beni bir anlığına azat etseydin.
Kendi sılamda, gurbeti yaşamak istemiyorum artık.
Ben eski ben değilim.
Duygusallığım ha bire artıkça artıyor.
Yufka gönlüm, firakına artık dayanamıyor.
Yazın Ağustosunda bile, zemheri soğuklarını yaşıyorum.
Aşkın balta girmemiş ormanlarında,
El ele, kol kola dolaşmak varken,
Kumrular gibi koklaşmak varken,
En güzel aşk şiirlerini, yazmak varken,
En acıklı sevda türkülerini, tam kıvamında söylemek varken,
Rengârenk kır çiçeklerinden, mahirce taç yapıp başına takmak varken,
Aksini yapmak sana ne kazandırıyor?
Ömür miadımız belli değil mi?
İstesek de istemesek de günü ve zamanı geldiğinde ölmeyecekmiyiz?
Bu kadar zalimlik niye?
Bu kadar vurdumduymazlık niye?
Hani, biz sevgi tellalıydık?
Hani, biz muhabbet fedaisiydik?
Hani, biz parmakla gösterilecekdik?
Hani, biz asla ve asla ayrılmayacaktık?
Hani, birbirimize şeref namus sözümüz vardı?
Hiç biri umurunda değil!
Amacın ne?
Ne olur bal dökülen dillerin, bunların sebebi hikmetini söylesin bana!
Suçum günahım varsa, özür dilemesini de bilirim ben.
Bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Bir başıma yaşamaktan usanç duymaya başladım artık.
İçmeye doyamadığım tavşan kanı ikindi çaylarını da unuttum.
İçim, gam ve kasavetlerle dolup taşıyor.
Ben de insanım benim de bir tahammül sınırım yok mu?
Beni niye anlamak istemiyorsun?
Biraz daha ince eleyip sık dokusan ne olur?
Ben, sana ömrümden ömür vermek isterken,
Ben, sana gelen kada ve belalar bana gelsin derken,
Ben, senin için şirin uykularımdan feragat ederken,
Ben, visal özleminle yanıp tutuşurken,
Ben, sana olan nadide umutlarımla yatıp kalkarken,
Ben, yokluğunda en uzun en manidar şiirleri yazarken,
Sen böyle taş kalpli olmakla,
Beni yaşarken öldürüyorsun.
Aşkın karanlık çıkmaz sokaklarında, bırakmışsın beni bir başıma.
Her şeyimi, yerle yeksan ederken,
Eyvallah demeden, beni bırakıp giderken,
En safi duygularımla alay ederken,
Bana gül diyorsun!
Ben nasıl içten gülebilirim ki?
Benim ne kadar duygusal olduğumu bildiğin halde,
Benden yapamayacağım çok şey istiyorsun.
Ah keşke bir an kendini benim yerime koysaydın!
Bana karşı acıma duyguların körelmiş sanki.
Lütfen sevdiklerinin hatırına vazgeç bu huyundan
Acı bana biraz!
Acı ki, aşk ve sevdamız dal budak salsın!
Salsın ki, sevmeyi şiar edinenlerin aşk ve şevki artsın!
Artsın ki, sevda yolcuları sevda pınarlarından kana kana içsinler!
İçsinler ki, hararetleri kökten dinsin!
Dinsin ki, yaşanan aşk ve sevdalar tarihe mal olsun!
20-21 /Mayıs/2019
Kayıt Tarihi : 21.5.2019 09:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!