Anne,
Ben doğarken,
Sen ölmüşsün.
Dün gece,
Anneannem anlattı.
Hem ben ağladım,
Hem o ağladı…
Nasıl ağlamayım ki anne,
Senin hayat hikayen sıradan değilmiş.
Beni, daha iyi anlasın diye,
Senin çocukluğundan önce başladı anlatmaya..
Rahmetli dedem anneannemle ilkbaharda evlenmiş.
Koyunları kırlarda otlatırken özenle topladığı,
Sarı çiğdemleri her akşam anneanneme verirmiş.
Bir taraftanda Allah’ım bir ömür boyu bizi ayırma dermiş.
Ama bu dilekler çok sürmemiş, şehirde sana bayramlık alırken,
Adam gibi eğlenmesi bilmeyen, bir magandanın kurşununa hedef olup;
Genç yaşta hayata veda etmiş. Böylece ömür boyu hedeflenen mutluluk,
Pisi pisine bir kör kurşunla bitmiş…Üstelik katilide bulunamamış…
*
Dedem ölünce,
Dünyanın meşakkati,
Anneanneme kalmış.
Bu kadar sıkıntının içinde,
Senin köydeki öğretmenin,
Teyze, bu kızı mutlaka okut.
Eğer okutursan gelecekte,
Seni de, kendini de kurtarır diye,
İki de bir söylenir dururmuş..
Çünkü sen çok zeki bir çocukmuşsun.
Köyde imkansızlık içerisinde
Emanet kitaplarla, gaz lambası ışığında çalışıp,
Sınıfın en çalışkan öğrencisi olmayı başarmışsın.
*
Anneannem,
Zamanla öğretmene hak vermiş,
Köyde ne varsa satıp, sizin için şehre gelmiş.
Öğretmenin annesiğilin bulduğu barakaya yerleşmiş.
Köyden getirdiği hazırlar kısa sürede bitivermiş.
Çıktık bu yola bir kere geri dönüşü yok deyip,
Kolu komşunun işlerine yardım ederek,
Sana ve dayıma bakmaya çalışmış.
*
Anneannemin,
Artık tek bir isteği varmış. O da,
Dedemin yokluğunu hissettirmeden,
Seni sonuna kadar okutabilmek…
Sen anneannemin haline dayanamayıp,
Kısa yoldan memur olmuşsun.
Bu arada evlenip, yuva kurmuşsun.
Ama azmini asla yitirmeyip,
Dışardan bin bir güçlükle hukuk okuyup;
Mazlumun hakkını savunacak iyi bir avukat olmuşsun.
Fakat sıkıntılar peşinizi bırakmamış anne,
10 yıl çocuğunuz olmamış, çok üzülmüşsün.
Çünkü babam çok kafaya takmış…
*
Sonra,
Dileklerin kabul olmuş,
Yıllar sonra bana hamile kalmışsın,
17 Ağustos gece saat 03.00’ de doğurmuşsun.
Ne acıdır ki anne; beni doğurduğun gece,
Yüzyılın en büyük felaketi olan depremde,
Binlerce masum Marmaralı gibi sende,
Çekip gitmişsin…. Bir daha dönmemek üzere…
Sonradan öğrendim anne, hem de pisi pisine…
Çünkü yeni aldığınız apartmanın bir kolonu,
Alttaki mağaza sahipleri tarafından engel görülüp kesilmiş.
Depremde yandaki apartmanlar durarken, sade bizim ev gitmiş.
Sen ve babam sırt sırta enkazın altına düşmüşsünüz.
Son nefeste yavrum, yavrum diye haykırarak,
İkinizde beni düşünmüşsünüz…
*
Düşünüyorum da, suçlu kim anne?
Deprem mi, rant peşinde koşan insanlar mı?
Bir defa olsun sorgulamayan yetkililer mi?
Yoksa, afet bilincinden uzak vatandaşlar mı?
Sende biliyorsun, bu çok uzun mesele anne…
Avukat olarak yıllarca baktığın davalarda,
Ne sen çözebilmişsin, ne de ben çözebilirim.
Yalnız bilinen bir gerçek var,
O da, ben doğarken sen ölmüşsün!
Hem de pisi pisine…. bir hiç uğruna…
Temennim odur ki, ihmali olanlar,
Ömür boyu vicdan azabı çeksin…
Seninde mekanın cennet olsun anne…
Seninde mekanın cennet olsun anne…
Kayıt Tarihi : 26.4.2010 14:47:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Annelerimizin kadri kıymetini sağlıklarında bilebilmek....
![Mahir Odabaşı](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/04/26/ben-dogarken-sen-olmussun-anne.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!