Sevgiler vardır çok çeşitli… Çünkü insanlar da değişik kişilik yapısına sahiptir ve herkes kendince sever.. Kimi delicesine, kimisi de öylesine.. Kimi ölümüne, kimisi de kararsız.. Kimi yarım yamalak, kimisi de ürkekçe v.s. Ama kıyısından köşesinden bile olsa, mutlaka bir şekilde sevilir işte.. Sevda güzel şeydir aslında.. Bazen karşılıksız olup, can yakar.. Bazen esir edip kaçacak yer arar.. Hatta çoğu zaman “aşk acısız olmaz” diyerek ve sanki özellikle; yüreğimizi kanatan sevdalara dalarız bilerek.. Şairler bile aşk acısıyla beslenmez mi? Ayrılık kanatırken yüreği yazılır en güzel dizeler.. Her şey iyi ve güzelken, derinliğine mutluyken ve gel-git hali yoksa hayatımızda; yazılacak pek fazla şey bulunmaz gibi.. Belki de bu yüzden bir çok şair ve yazar biraz şizofren değil midir? Üstelik sevdasının bile şizofren olanına takılmaz mı? Hayatında yazmaya değer öyküleri bizzat kendi yaratmaz mı? Hani şey misali; nasıl davranırsan karşılığını da öyle görürsün ve bu böyle çoğalır gider. Bu arada da sürekli yazacak hikayeler oluşur.. Bilerek ve isteyerek yarattığımız acı hikayeler üzerine okuyanları da etkisi altına alan cümleleri dökeriz beyaz sayfalara ve hatta sonra dönüp baktığımızda geriye; kendi halimize kendimiz bile acıyıp, dert yanarız çevreye… Güzel hikayeleri bile kendimiz oluştururuz.. Şöyle ara sıra da olsa.. Bir müddet aşkın sancısız tarafını yaşamayı tercih edip, mutlu bile oluruz.. Sonra zaman geçmeye başlar ve her şey tekdüze görünür.. “Hareket lazım” deyip, çeker gideriz…
Ben sana taze açan güllerden yollarım,
Kırmızının en delice aşk ifadesinden..
Sen bana kuru bir dal bile vermezsin,
Kış ayazında yakıp iliklerimi de ısıtsam! ..
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta