BEN BU GÜN SARIYIM
İçim bir tuhaf. Sarı bir hüzünle akıyorum. İyi ki böyle akıyorum. Sarı, güneş rengidir. Ve ben, sarıyı da seviyorum. Her renk, yerine - zamanına göre gerekiyor. Ben bu gün sarıyım.
Dışarıda bir ilkbahar, alayla gülümsüyor. Zemherideyiz oysa. Yani Ocak ayı. Pencereden baktığımda, renklerin birbirine karıştığını. Kucak-kucağa dansettiklerini seyrediyorum. Sonbahar kırmızısı, tonlarca sarı ve yeşil. Harika bir senfoni. Evet o sesleri duyabilenler için, gerçek bir senfoni.
Ben bu gün sarıyım. İçimde bir çağlayan, gözlerime vuruyor. Yanağımdan süzülen mağma, gamzemi eritiyor sanki. Ayırımında olmaksızın, yumruklarımı sıkmış buldum kendimi, gökyüzünü seyrederken.
Ben bu gün sarıyım. O kadar çok nedeni var ki…Bir bitiş ve başlangıç kapıları açık önümde. İki küçük kuşumu bırakıyorum. Öyle gerekiyor. Olmuyor, dış etkenler, kişiliklerin çatışması. Küçük bebeğimi düşününce, burkuluyor içim. Onu bu kadar çok seveceğimi, hiç düşünemezdim. Ama olmuyor işte, olmuyor.
Ben bu gün sarıyım. Diğer küçük kuşumun özgür olması gerekiyor. Her ne kadar, içimdeki fırtınaları bilmese de. Benim bencil, acımasız olduğumu sansa da. Onun için korkularımın, endişelerimin, üzüntülerimin olduğunu anlamasa da. Kal gitme, ya da tamam ben gitmiyorum dememi beklese de. Onun, hayatın içinde, özgür olması, birçok şeyin değerini bilmesi gerekiyor.
Ben bu gün sarıyım. Bilinmeyen bir yeni var önümde. Hiç tadılmamış, yaşanılmamışlığın tedirgin, bir o kadar da çekici heyecanı. Bir nokta ve büyük harf gibi basit değil. Hiçbir şey basit değil zaten hayatımda. İyi ki değil. Zorla çekip almak, sanki yasak bir zevk gibi. Acımasız – alabildiğine güzel.
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum