Ben Bu Aşka Fransız Kaldım… Şiiri - Yoru ...

Erbil Kutlu
173

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

2005 yılının haziranı idi. Yılın en uzun gecesinden bir gün evveli, günlerin en güzeline denk gelen gün; doğum günümdü. Sultan Ahmet’e gitmiştim. Tek başıma kutlamaya hazırlanıyordum doğum günümü. Batacak güneşin son ışıkları ile yudumlarken içkimi, yeniden bir başına kalmışlığın acısını içimden atmaya çalışacak, bu gecenin sabahında, yeni bir Erbil olarak uyanmam gerektiğine inandıracaktım varlığımı; buna inanmazken kalbim.

Ellerim cebimde, bir başıma dünyayı umursamaz bir halde avarece yürürken ben, insanlar bana bakıyorlardı. Bakanların neredeyse hepsi yabancıydılar. Türk bile olsalar, bana yabancıydılar. Benim aşk dolu bir öpücüğe olan yabancılığım gibiydiler. Kimseyi tanımıyordum. Sevgilim yoktu yanımda, onun gözlerine baktığım onu öptüğüm anlarda ki gibi bir yabancılık değildi bu; dünyayı itmemiştim hayatımdan, dünya beni istemiyor gibiydi. Sanki üzerine bastığım her bir adımımdan iğreniyordu.

Sultan Ahmet camiinin çevresindeki banklara oturup, çevremi seyretmeye başladım. And olsun yanımda bir tanıdığım olsa, omzuna gömüp başımı ağlayacaktım. Gözlerim alev alev yanıyordu. Sevgililer pür neşe muhabbet ediyorlardı, hele de bir yaşlı çift vardı ki, ben asla öyle bir mutluluk yaşamayacağımı anladım o zaman. “Çünkü her mutluluk biraz ödün ister; ben bunu vermem asla. Sadece bu ödünleri sunuyormuş gibi yapar, kendimi korurum hep. Bu yüzdendir ki hiçbir ilişkim uzun sürmez benim.” En acımasız konularda bile gülünecek bir husus bulurken, bu durumuma uyum sağladığını düşündüğüm sevgililer, hep kırıldılar. Şakalarımı, ciddiye aldılar. Beklide benden ayrılmalarına bahane ararlarken, ben onlara bu konuda zorluk çektirmedim. Zaten benimle olmak istemeyene asla zor koşmam. Gitmek isteyene dur dersen, sonra gitmesi gereken sen olduğunda kötü sen olursun. Bende her gitmek isteyene saygım ile, sevgim ile hoşça kal dedim.

Havanın kızıllığı boğaz sularına vurmuştu. Yemek yediğim restaurant terasında duvar dibinde bir masada oturuyordum, ama tüm terasa loş bir aydınlık hakimiyeti vardı. Kırmızı şarabım, köftelerim, salatam yoldaş oluyormuş gibi davranıyorlar, ama onlarda diğer o gidenler gibi sadece benim bir açığımı bekliyorlardı benden gitmek için. Tatları yoktu, zevk vermiyorlardı.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta