Ben bozkır çocuğuyum.
Sevemedim şehri, şehirlileri.
Katıksız ekmeğini bölüşmekten korkmazdı babam.
Anamın elleri kınalı, oyalıydı yazması.
Yüzü kavruk, elleri nasırlıydı ebemin.
Dudak tiryakisiydi dedem birincinin.
Mendilini boynuna dolar,
Yoncaya tırpan sallardı.
Pekmeze tahin,
Tarhanaya kaşık.
Üzümden kuru döküp, pekmezini kaynatırdık,
Tadını da toprak verirdi.
Kayısı çekirdeğini pazarda satıp, cep harçlığı yapardım.
İlaç yaparlarmış içinden,
Telden kamyonum vardı, püskülden süsü.
Kara lastiğe yama yapılır mıydı, bilmiyorum ama;
Almanya işi gocuğum vardı.
Dağlara sevdam çocukluğumdan kaldı.
Derin vadilerin ay ışığındaki pırıltısı,
Ağaçların insanlara benzediği geceler.
Ihlamur kokulu odalarda şahmaranı anlatırdı ebem.
Cinleri, perileri, devleri vardı.
Ama şahmaran başkaydı.
O yılanların şahıydı
Kar savururdu geceye rüzgar, korkardık.
Sobadan, tavana yansıyan gölgelerden konuşarak, rüyalara dalardık.
Kışın zift döktüğümüz dam üstüne,
Yazın kireç çekerdik.
Çekerdik de çileden saymazdık.
Ne çok fazlaydı her şey,
Ne de çok az.
Yetince tamam olurdu.
Nasip kısmet Allah’tan,
Herşeyin hayırlısıydı.
Harman yeri beklerdik yazın,
Gönüllü yazılmıştık geceye,
Ve geceyle paylaşırdık tütünü,
Tütün rengindeki gecelerde.
Sevdalıydık.
Sevdalıydık ki, zordu anlatması,
O kadar kolay değildi sevmek.
Yürek isterdi.
Bağlamanın tellerinde yazılıydı sevda,
Ve zordu okuması.
Toprak kadar mert olmak gerekirdi.
Toprak kadar sadık, sırdaş,
Toprak gibi tok yürekli,
Toprak gibi...
Kayıt Tarihi : 28.6.2005 13:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)