ellerim
ellerim ne çok pisliğe değdi
ve vücuda
yıkanmışlardı ama
ellerim ne çok kan
gözyaşı sildi
kırmızı acılarım
sürmeli siyah avuçlarım
koynumda yanakları
vurulup savrulanların
ellerim
ellerim az mı barikat
pusu çekti
kırdılar direncimi sırtımda
su topladı
tabanlarımızda kırılan sopa
çözüldü üç gün sonra
buz tutmuş sırlarımızda
vuruldu doğrular ‘yalan’
el açmış başımızda
bu dört duvar kabir
şimdi giderim sürgünlere
omuz hizasında benimle azrail
yılda bir güneş ve
gün yüzü sonra
dört duvar gardiyan
çevrelemiş salaş zindanlarımı
zincirlerimde küf
kokusu paslı bileklerin
ısının ulan allahsızlar yanıyorum
çetelesidir günlerin
eriyen bedenimde kemik
ben bitersem
eylül gelir
direncimde mayıs
her adım adım söylenir
dört duvar acım
birde havam var perşembeleri
tek sarımlık
avluda güneş silkeler rutubetimi
her nefes
ayaklarıma değerim o sıra
okşanır saçları bir çocuğun
tut başefendi sırtımdan
sekiz çıta süzülürsem
gök dengeler
özgürlüğün ipi olmaz
oğlum benim isterse
uçurtmasında süpermen
görmek ister
yalpalarda çakılırsam eğer
halkın meşalesi gece söner
gün gün ellerinde tutuşur
yollarda bir tek ayakkabılar kalır
geriden eser
CK
Ceyhun KöseKayıt Tarihi : 18.2.2011 12:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!