Şaka gibi ama öyle..Ben bir küçük kızdım bir zamanlar. Hatırlıyorum. Mutlu bir küçük kız çocuğu idim…
Çok büyük zorluklar yoktu hayatımızda. Hele maddi eksiklikler hiç yoktu. Nereden mi biliyorum? Biz çocukken maddiyat hiç konuşulmazdı. Annem, babam yanımdaydı. Anneannem, babaannem. Benden 2 yaş büyük ablam. Ve, ailemize ne zaman katıldığını hatırlamadığım, bakımını üstlendiğimiz diğer ablam. Günde üç öğün soframız kurulurdu. Aç değildik. Sabah kalktığımda giyecek bir şeylerim hep olurdu. Çıplak değildik. Evimiz gelenlerle dolup taşardı. Yalnız değildik. Bu biz zengin bir aileyiz demek ti.
Kuralları vardı ailemizin. Sabah kalkış saatleri. Her üç öğünün de yenme saatleri. Baba sofraya oturduğunda, herkesin sofrada olma kuralı vardı. Ve sofra da eksik olmamalıydı baba oturduğunda. Diyelim ki su gelmemiş. Baba gider bardağını doldurur getirir di. Sadece kendi bardağını. Kimseden su istemez ama sürahiyi de getirmez di. Gizli sözcükleriydi babanın. “ sofra eksik “….
Kuralların olmadığı saatlerde özgürdük. Ama kurallıydı özgürlüğümüz de. Zamanında maden taşınırmış yaşadığım liman köyünden gemilerle. Toprak kırmızı olurdu belli bir yerden sonra. Kızardığı yerden öteye geçmemiz yasaktı, toprağın. Dere yolları vardı, şehirlerarası yollara bağlanan. Ailelerimiz bilirlerdi, bizim de o yolları bildiğimizi. Yasaktı, o ara yollardan ana yollara çıkmak. Dinlemezdik. Bisikletin dümenine geçti mi insan aslan kesilir di bizim zamanımızda. Bizim ana yola çıkmamızdan 2 dk sonra haberi gelirdi eve “ sizinkiler kuralı bozmuşlar”. Dayak? Hiç yoktu bizim evimizde. Ceza? Wawww diz boyu idi. En sevdiğin şeyden men cezası. 2 gün bisiklet yok..:-(((((((((((
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
evet ben de büyüme olayını hiç sevmedim. yürğinize saglik güzel olmuş.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta