Ben bir kız çocuğuyum, Anadolu'nun bir köyünde.
Adımı yaşımı sormayın sakın..Bir adım bile yok..Adım da, yaşım da, benden önce doğup da, ölen ablamın aslında.
Benden sonra doğan üç erkek kardeşim var. Etti dört çocuk evde..
Babama sorarsan üç çocuğu var...Ben yine yokum..
Acaba ben masallardaki gibi görünmez mi oldum ne?
Sahi ya...Sihirli güçlerim olsa ne güzel olurdu demi? İşime gelince görün, gelmeyince görünmeyiver..
Ben daha düşmeden yürüyemezken kardeşlerimi sırtladım. Çeşmeden su taşıdım.
Bazen yere düşüp su testisini kırdığım olurdu..Anam da kızar saçımı çekerdi.
_Şimdi testisiz ne yapacağız diye..?
Yok kızmadım anama,gerçekten yokluk vardı evimizde.
Köyde iş biter mi, davar var güdülecek, hayvanların altı temizlenecek.
Bakmayın küçüklüğüme anama el oldum ben hep.
Anam sinirli minirli ama,iyi kadındır.
Ben doğduğumda mı, yoksa o da, ablamdan bana mı kaldı bilmem,bir çeyiz sandığı almış.
Kendi çeyizinden kalan allı, güllü yazmaları koymuş ilkin o sandığa,bize çeyiz niyetine...
Anam hiç dallı güllü yazmaların kadını olmadı ki...Hep başında kara çatması vardı...
Ara sıra onları çıkarır çıkarır bakardı, bazen de sessizce ağlardı. Herhal anam mutlu değildi..Bana öyle gelirdi...Üzülürdüm...
Anamın gözleri bir tek;
'Kızım gelin olacak' dediğinde gülerdi..
Gelin olmak bizim oralarda çok özenilirdi.
Ben okul yaşına geldim, bir yıl okudum.Zar zor okumayı söktüm..Hani yaşım ablamın yaşıydı ya,ondan mı zorlandım bilmem ki..
Zaten daha sonra babam;
'yaşı büyüdü' bunun diye okuldan aldı beni. Yine yaşım ablamın yaşıydı.
Böylece okul bitti. Ben gene anamın bu sefer, iki eli oldum.
Bir gün anam erkenden kaldırdı.
'Evi iyicene süpür 'dedi. Süpürdüm.
Daha sonra anamla gözleme pişirdik.
Babam tavuk kesti yemekler yapıldı.
Anam saçlarımı ilk kez yıkadı bir güzel taradı. Nasıl da severim saçlarımın taranmasını...
'Yamasız entarini giy' dedi. Çeyiz sandığımdan çıkardığı bahar çiçekli bir yemeniyi başıma örttü.
Aynaya baktım gözlerim ışıl ışıldı..
Biraz sonra misafirler geldi. Evimiz baya kalabalık oldu. Anam çay tepsisini elime verdi.
'Aman dikkat et, düşürme, karşıya bak hep...Tepsiye bakarsan çayı dökersin 'dedi.
Öyle yaptım..Baya elim ayağım titredi.Ama çayı dökmedim.
Misafirler gittiler. Babam ilk defa keyifliydi..Hatta şaka bile yapıyordu.
Ben anamın yüzüne baktım;
_ 'Gelin olacak benim kızım' diyordu..
Önce sevindim güzeldi gelin olmak.Altından bileziklerim olacaktı, yeni yeni elbiselerim, bahar dallı yemenilerim. Belki de yumuşacık pabuçlarım...
Sonra düşündüm: ben kardeşlerimden, anamdan nasıl ayrı kalırdım?
Ağladım epeyce... Kar etmedi..Hem ben çok korkuyordum...
_Kime gelin olacaktım ki..?
Anam;
'Sus,kızlar hem ağlar, hem gider' dedi.
Ben bir küçük kız çocuğuyum Anadolu'nun bir köyünde...
Anamın ilk kez saçlarımı taradığı, başıma dallı,güllü bir yemeni örtüğü bu güzel günde, sihirli olmak istedim.
Adım gibi, yaşım gibi yok olmak istedim..
Keşke sihirli güçlerim gerçek olsaydı da,görünmez olaydım..
Ya da babam çocuk sayısını söylerken unuttuğu gibi, beni hepten unutsaydı...
Diye diye uyuyup kalmışım
Ben küçük bir kız çocuğuydum...Anadolu'nun bir köyünde...
Kimseler sormaz ki buralarda küçüğün rızasını...Hem benim yaşım,ablamın yaşıydı...Aklım ermezdi daha rızaya mızaya..
Ben bir kız çocuğuydum,Anadolu'nun bir köyünde...
Işıksız odalarda, bir elimde fırça, bir elimde boya dolanır dururum..
Kimi ipekten, kimi sıvaları dökülmüş duvaları boyarım habire...
Ara sıra o duvarlara bir kuş resmi çizmişliğim de olur.
Ben bir kız çocuğuydum Anadolu'nun bir köyünde...
___________(23.11.2016 güncesi)
Hümeyra GünKayıt Tarihi : 23.11.2016 12:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu seferde böylesi bi anlatımla gelmek istedim. Sürc_i lisan ettimse affola...

Oysa bu küçücük kız çocuklarımız, daha oyun oynama çağında iken, daha kimliğini bile hissedememiş iken eş oluyor tanımadığı birine. Anne oluyor kendisi daha çocukken. Gel de kahrolma...
İçinde yaşanmışlıklardan kaynaklanan güçlü bir anlatım hakimdi. Ülkemizdeki önemli bir sosyal yaranın başarılı bir anlatımıydı çalışmanız öğretmenim.
Güçlü kaleminizi ve duyarlı yüreğinizi kutluyorum.
Selam ve saygılarımla...
İçim acıdı inanın, hala kız çocuklarının böyle hissediğini düşündükçe, sözün bittiği yer tamda burası benim için yüreğinize sağlık sevgiler...
Nen de naçizane ''Irgatın Kızı'' adlı şiirimden mısralarımla duygu selinizde damla olmak istiyorum.
Zeyno;
Büyümeyi,
Hele on dördüne, on beşine gelmeyi
Hiç düşünme.
Çünkü;
Sen sevmeyeceksin,
Seni sevecekler.
Sen istemeyeceksin,
Seni isteyecekler.
Belki yaşının iki katına,
Belki üç-beş kuruş başlık parasına
Seni verecekler.
Ya da BERDEL edecekler.
Zeyno;
Günün birinde,
‘’Kınayı getir aneyy… parmağın batır aneyy…’’
Diye başlayan bir türkü duyacak kulakların,
Al kınalarla tanışacak masum parmakların,
Sonra, gözyaşlarına karışacak sessiz çığlıkların
Ve…
Annenin koynundan seni söküp alacaklar.
Saygıyla.
O şarkı takıldı nedense dilime.. 'Kaderden mi' diyecektim de, 'sürçü lisan' işte..
Kadın olmak, belli coğrafyalarda.. 'Meta' olmak demek..
Satılmak, satmak.. İşi ticarete dökmek..
Ederini kim bilecek, var mı piyasası.. Var elbet.. Pahalı ise 'kader' kime güler, ucuzsa kime..
Kesin olan, 'çocuk olmadan kadın olanlara' gülmediğidir..
Saçı tarandı, başı yıkandı, 'allı pullu entariler giyindi, 'beğeniye' sunuldu ya..
İşte o zaman gülmüştür bir kez.. 'Oyun sanarak...'
Zordur Anadolu'mun belli coğrafyalarında 'kız çocuğu' olmak..
Duvarda serçe misali.. Çizilir kaderi..
Çok etkili bir denemeydi Öğretmenim.. 'Öğretmen gözüyle..'
Tebrik ve teşekkür ederim..
TÜM YORUMLAR (8)