Hep sorarlar bana...
“Anlatsana kendini,
Nedir sendeki bu hüznün nedeni?”
Anlatırım sonra, heyecanla, hem de saatlerce,
Anladım derler,
Sonra çekip giderler...
Ben hep anlatırım ama anlamazlar,
Gösteririm görmezler...
Çünkü sadece ben bilirim,
Bendeki bilinmez bilinirlikleri...
Bahara uçan kanadı kırık kuşları,
O kuşların çaresiz çırpınışlarını,
Tellere takılan uçurtmaları,
Ben bilirim, kapanması imkânsız yaraları...
Ben bilirim, yalnızlığın çığlık çığlığa türkülerini,
Gecelerin katran karasında kapanmayan kirpiklerimi...
Ve gözlerimi,
Sabaha uykusuz uyanan gözlerimi...
Ve her uykusuz sabahın ertesinde gelen matemli saatlerimi...
Ben bilirim, anlaşılamaz hayatların, anlaşılır hâllerini.
Güneşe tutuklu kardelen çiçeklerini,
Özgürlüğü sembolleyen renkli kelebekleri,
O kelebeklerin kısacık olan, bin yıllık hayat hikâyelerini...
Ben bilirim, yarım kalmışlıkların yarımlıklarını..
Kaybolmuşluklarda kendini arayan ruhları,
Ufka dalmış gözlerin umutsuz çırpınışlarını,
O çırpınmışlıklarda çırpına çırpına yitip giden hayatları...
Aydınlık yarınlara biçare bakışlarımı,
Biçareliklerde kaybolan sürgün yemiş hatıralarımı...
Anladın mı şimdi benim anlatılmışlıklarımı,
Anlatılıp da anlaşılamamışlıklarımı...
Yine anlamadın değil mi?
Biliyorum, yine anlamadın...
Çünkü sadece ben bilirim
Sen bilemezsin...
Kayıt Tarihi : 10.9.2020 17:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!