Takdirle yazılan,
Tedbirle bozulmazmış,
Doğduğumda kaderimi saran,
Kara bulutlar, her rüzgarla dağılmazmış…
Doğurmuş,
Ve terki Dünya etmiş anam, ölmüş,
Kendi kaygısına düşmüş babam,
Canımdan koparılmış iki balam…
Tek başıma çırpınmışım Dünya’da,
Bir gün, hafif, hafif esen yeller,
Fırtınaya dönüşmüş, kara bulutları çözmüş,
Ama içimdeki yangını da körüklemiş…
Anam olaydı dertleşirdim,
Sarılır boynuna ağlaşır, halleşirdim,
Ne anam oldu, ne analığı yaşayabildim,
Onun için göğümün bir kenarında,
Bir karabulut, gezinir durur,
Bulduğum her kokuda, anamı ararım,
Ama neye benzer, bilmem,
Ben anamı, hiç koklamadım ki…
DOST YÜREKLERDEN......
Annem
Bırakmazdım seni bir kere görsem,
Ne olur yeniden geliver annem!
Kabul olur mu ki ömrümü versem,
Vereyim canımı geliver annem!
Baksana eğrilik vardır boynumda,
Bir başıma kaldım,elim koynumda.
Su kalmadı bitti,damla ayn'ımda
Ne olur yeniden geliver annem!
Bulunmaz dediler ana gibi yâr
Mahrum kaldım senden sitemlerim var.
Bari düşlerimde gelip beni sar,
Ne olur yeniden geliver annem!
Küstüm kaderime her dem yakındım,
Halleri perişan pozlar takındım.
Eller ana dedi bense bakındım,
Ne olur yeniden geliver annem!
Keşke hep dursaydın yanı başımda,
Sileydin terimi sübyan yaşımda.
Garip yazılmasın mezar taşımda,
Ne olur yeniden geliver annem!
Şemsettin Dervişoğlu
.........................................
Anaların bağrı sıcak olur
Kucağın tadını alan bilir,
Analardan kopan şefkat değil
Sanki canından candır alınan
Bağrı boş kalan anneler bilir
Abiniz... Kadir Tozlu
.........................................
Annem
Bu gece karşımda gene sen vardın,
Gülümsedin, masal anlattın, şarkı söyledin..
Ağladin; ağlattın beni...
Bu gece içimde gene sen vardın.
Yandın göğsümün içinde alev, alev...
Bu gece fikrimde gene sen vardın,
Düsündüm seni,ak saçlarını, kuru ellerini,
Çektiklerini....
Ve benden uzakta kalan mezarını...
(12-12-1971 Amasya) ...Seyfeddin karahocagil
.........................................
Dünyaya gelmekte, neydi gereğim?
Ne kadar çevirsem, yandı çöreğim
Ana hasretiyle, dolu yüreğim
Gerçeği kimseden, saklamadım ki...
Yetim pazarınna, olmuşum sürgün
Üstelik herkese, ettiler dargın
Başımı omzuna, koyup da bir gün
Gösünü elimle, yoklamadım ki...
Başım da bir türlü, olmadı salim
Gül Peri de olsam, budur ahvalim
Ağlarken gözlerim, anlattım halim
Fazladan bir şeyler, eklemedim ki...
Necati OCAKCI
Gönlünün tercümanı olarak ekledim
Bana da yazarsın diye hep bekledim
Yaş altmışa yaklaştı, ben de tekledim
Gönül dotlarından selamlar Gül Peri.
Çalışmanız çok güzel olmuş.
Tebriklerimle.
Necati Ocakcı
Antalya
.................................
ANNE
Yalnızlık deryâsında çocukluğum kayboldu,
Kalbimdeki acıyı yıllar silmedi anne!
Sensizlik dünyâsında gençliğim harap oldu,
Rûhumdaki fırtına aslâ dinmedi anne!
Elâlem al giyerken, ben karalar bağladım,
Bir yavru “anne! ” dese, yüreğimi dağladım.
Yaşıtlarım gülerken, hep oturup ağladım,
Gönlüm düğün, bayramdan hiç tat almadı anne!
Bir anne “kuzum! ” dese, ben hep boynumu büktüm,
Gözlerim bulutlandı, hep boncuk boncuk döktüm.
Yüreğim kan ağladı, sonsuz acılar çektim,
Hâlimi, hatırımı soran olmadı anne!
Canım yandı, hiçbir can yanmadı canın gibi,
Rûhumu ısıtmadı hiçbir şey tenin gibi.
“Can,ciğerim” demedi hiç kimse senin gibi,
Yüreğim boşalınca, yerin dolmadı anne!
Adım “öksüz” olunca, neşem terk edip gitti,
Baş çâresiz kalınca, dertler perişan etti.
Hasret esir alınca, vuslat umudum bitti,
Beni hüzünden başka bir şey bulmadı anne!
Dişi kuş olmayınca, yuva huzur bulmazmış,
Eğer anne olmazsa, baba değer bilmezmiş.
Boyun bükük olursa, meğerse yüz gülmezmiş,
Kaderim ağlamakmış, yüzüm gülmedi anne!
Ne olur bayramlarda bizlerle oluversen!
Gönlümdeki pınara sevginle doluversen.
Giderken kucağına oğlunu alıversen,
Ömrümde neşe,huzur,güven kalmadı anne!
Nazım İNCE
.......................................
Anam'a!
Yine efkar bastı gönlümü ana!
Gamım-kasavetim durmuyor gayri.
Söyleyecek daha sözüm var amma,
Dilim damağıma vurmuyor gayri.
Beni nerde görsen ora kopardın,
Şefkatle sarılıp beni öperdin.
Karnım aç olursa topak yapardın,
Ellerin hamuru karmıyor gayri
Sert kış günlerinde elim donardı,
Elimi tutunca, içim yanardı,
Tatlı şefkatinden ruhum kanardı,
Bana, kimse elcek örmüyor gayri
Hatamı gördün mü, bazı paylardın,
Bazen olur benle gönül eylerdin,
Tenkit etsen bile doğru söylerdin,
Kimse senin gibi yermiyor gayri.
Sensizlik gözümde iridi gitti,
İnsanlık-minsanlık çürüdü gitti,
Hacılar Harmanı kurudu gitti,
Oraya ayaklar varmıyor gayri.
Kürşat’la, Havva’ya; okusun derdik,
Korkuthan’ı götürüp, okula verdik.
Abdullah’ı askerliğe gönderdik,
İskender’in bardak kırmıyor gayri
Senden olan, senden hüner kapsa da,
Tüm aşçılar ellerinden öpse de,
Her ne kadar iyi yemek yapsa da,
Hiçbir aş damağım burmuyor gayri.
Yazıda, sadece virane kalmış,
Sanki gideceğin onlar da bilmiş,
Kedi ve köpekler bu yüzden ölmüş,
Sokakta itlerin ürmüyor gayri.
Ne kadar söylesem bitmez sözlerim,
Fersizlikten kıt görüyor gözlerim,
Her gün hayalimde seni gözlerim,
Gönül hicranını dermiyor gayri.
İtler, burda tuttuğunu dalıyor,
Şer yapanın yanında kar kalıyor.
Zaten olan yine bana oluyor,
Düşler bile hayra yormuyor gayrı.
İhlasla ALLAH’a taptığın gibi,
İmanı, irfanı kaptığın gibi,
Candan, yürekten, yaptığın gibi,
Hiç kimse gönlünü sermiyor gayri
Sen gideli karaları aklarım,
Ben resmini yüreğimde saklarım.
Her gün zorlasam da bu ayaklarım,
Sensiz odalara girmiyor gayri.
Ah bir bilsen, sensiz, yalnız kalıyom,
Bazen uzun deryalara dalıyom,
Gülsem bile, öylesine gülüyom,
Gelen, nedenini sormuyor gayri.
Yarım keliğinle büyüttün beni,
Yoklukla besledin sen bu bedeni.
Bilmem, acep güldürdüm mü ben seni?
Sorular beynimi germiyor gayri.
Şu kurduğum hayalimi götürdü,
İhanetler direncimi bitirdi.
Ülküm bile umudumu yitirdi,
Sargılar yarayı sarmıyor gayri.
Hani, bir gel desen, yel olacağım,
Coşacak, taşacak, sel olacağım,
Kabriyin üslünde gül olacağım,
Zalim felek imkan vermiyor gayri.
Çok özledim ana, bağrım yanıyor,
Sensiz geçen tüm günlerim donuyor.
Aklıma geldikçe sinem kanıyor,
O ellerin dürüm dürmüyor gayrı.
Canım anam, beni kollarına al,
Sırtımda taşırım, tek benimle ol
Hiç olmazsa, bu gece rüyama gel,
Çok dur, gözüm rüya görmüyor gayrı.
Seni düşününce, bir hoş oluyom,
Tepeden tırnağa senle doluyom,
Daha sonra çiçek gibi soluyom,
Aklım ötesine ermiyor gayri.
Ben bu gece senin için ağladım,
Özleminle yüreğimi dağladım,
Sözlerimi hasretinle bağladım,
Beynim artık hayal kurmuyor gayri.
KORKUT’a bir öl de, hemen öleyim,
Ayağının altındaki köleyim.
Sana gelen yol mu var ki; geleyim?
İzlerim, izini sürmüyor gayri.
Aksaray, 19.03.2007
Hasan Korkut
......................................
HAYAT VEREN SU ANNE
Bir koyun kuzusuyla meleşirse ne zaman
“Anne” dese bir çocuk, yüreğime kan dolar.
Öksüzlüğü bilirim derdi ölümden yaman
Annesiz bir yavrunun, dünyası zindan olur.
Nasıl hemen solarsa suya doymayan çiçek
Hoyrat ele düşerse ölüverir kelebek
Hayat veren su anne, çiçeğe benzer bebek
Suyu kesilenlerin gülşen’i talan olur.
Lime lime çatlar ya yağmur düşmeyen toprak
Sararır hazan vursa, dökülür yeşil yaprak
Şefkat yumağı anne, sevgisiz gönül çorak
Sevgisiz kalanların yüreği viran olur.
Ağaçları yapraksız, dallarında çiçeksiz
Cümle kurdu ve kuşu bırakma sen kimsesiz
Mazlum olur çocuklar, onları da annesiz
Bırakırsan ya Rabbim her şeyi yalan olur.
Bekir Urfalı
20 Temmuz 2000
..........................................
ANNE
Sen bırakıp gideli yaşanmaz cihan bana
Pür hal-i melalimi nasıl anlatsam sana?
Acısı çetin olur derdin ya ayrılığın
Üstümüze çökünce hüzün’ü karanlığın.
Küçücük dünyamıza kâbus gelip oturdu
Bir sabah tan atarken, seni alıp götürdü.
Güllere kıran girdi, bir feryat bülbüllerde
Ayrılığın yarası onulmaz gönüllerde.
Bu derdin devası yok ne Çin de ne meçin de
Ancak kara toprakta bir servi gölgesinde.
Parça parça olup gök düşüyor üzerime
Teselli olur mu ki kapansam üzerine.
Hasretin yüreğimde tütüyor buram buram
Yokluğun çeker beni, burada nasıl duram.
Durmadan akar gider, gökte bulut yerde su
İnanmış gönüllerde olmaz ölüm korkusu
Gör nasıl mazlum kaldım, sen gittikten bu yana
Vuslatı bekliyorum, hasret çekilmez ana.
Bekir Urfalı
20 Haziran 2000
..........................................
Bağışla Beni Anne/
Küçücük, siyah-beyaz /
Bir resim var elimde/
Solmuş sararmış/
Senin olduğunu söylediler/
O resim /
Senmişsin anne!
Elini tutamadım/
Bir kere öpemedim/
Bir kere sarılamadım/
Bir kere “anne”/
Diyemedim sana/
Sevgini tadamadan /
Göçüp gittin bu dünyadan /
Nasıl! /
Özlem doluyum sana /
Hiç bilmiyorum ki! seni /
Yüzün nasıldı /
Vücudun nasıldı /
Şişman mıydın zayıf mıydın /
Saçın, gözün ne renkti /
Kalbin nasıldı anne /
Beni.../
Sever miydin /
Alıp kollarına öper miydin /
Şefkatle /
Bastırır mıydın göğsüne /
Düşünmeye çalışıyorum /
Şekillendirmeye çalışıyorum /
Hiçbir şeye benzetemiyorum /
Bağışla beni anne /
Hiç bilmiyorum ki! seni /
21.08.1980
Hatice Bediroğlu
.............................................
Anne
Gönlümün ışığı, gözümün nuru,
Karanlık dünyamın çırası anne
Seni görmek bana verir huzuru
Şefkat ve merhamet deryası anne.
Benim üzerimde çok senin hakkın
Fermanı da budur. Cenabı Hak'kın
Şüphesiz sensin bana en yakın
Sensin dertlerimin çaresi anne.
Bil ki her şeyim feda uğruna
Severek ölürüm senin yoluna
Ne olur dua et aciz oğluna
Gariptir ciğerin paresi anne...
Mehmed İhsan Uslu
..........................................
GÜL ANADA
Sevgi desen anada var
Tatlı sohbet dil anada
Her mevsimi yeni bahar
Çiçek açmış dal anada
Ak sütüyle emzirirdi
Hep kucakta gezdirirdi
Kendi yemez yedirirdi
Şeker şerbet bal anada
Yavrusu ana deyince
Yanar içi gündüz gece
Yaşlar döker ince,ince
Damla,damla göl anada
Koyun kuzusuna meler
Anasızlar gülmez ağlar
Ana dese durur sular
Dolar taşar sel anada
Her gül biter baharında
Yetişir darda anında
Üşümez yavru yanında
Serin esen yel anada
Tuncay'ım yüzüm gülmüyor
Başıma eli değmiyor
Anasız sevgi olmuyor
Koklanacak gül anada
Tuncay Akdeniz
...........................................
Anne
Ah Anne bu hayat
Daha nice ayrılıklara gebedir bilir misin?
Bir düş kurarsın ya en temiz duygularla
Hani el değmemiştir sevdalar, duygular kirlenmemiş
Uçurumdan yuvarlarsın ayrılıkları
Bir mutluluk yoludur kır çiçekleri ile işlenmiş
Bir düş kurarsın ya Anne
Gece erken bastırınca en çaresiz anında
Ne zordur hayalden öteye gitmemesi
Ne çok buğulu camlar vardır bu hayatta
Çaresiz bekleyişlere tanık
Ne çok arkadaşlar yitirdik bu fırtınalı yolculukta
Kimisini kaybettik, kimisi hala sanık
Bir düş kur Anne her şafakta yenilensin
Dağlar taşlar dile gelsin
Öyle bir düş kur ki Anne
İçine karanlıklar, içine kötülükler girmesin…
Fırat Sırtlan
........................................
Kayıt Tarihi : 22.2.2009 09:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
saygılar kaleminize
TÜM YORUMLAR (76)