Yaşanan onca güzellik varken
Acıları neden özenle saklarız ki
Düşmeli bellek kayıtlarından
Olumsuz olan her şeyi
Ruhu usul usul eritiyor zehirleri
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Zaman zaman içinde olduğumuz andan geriye dönerek eylemleri/olguları yeniden değerlendirmeye tabi tutuyor ve sonuçlar çıkarıyoruz...Bu çok insani bir durum.Hatta sıklıkla yapılmalı diye düşünüyorum.Şiirde özellikle vurgulanan büyük kıyımları da içinde olduğumuz koşullardan dolayı daha titiz irdelemeli insanlık...Can pazarlarının her gün başka bir yerelde kuruluyor olması ancak böyle bir otokontrol sistemiyle önlenebilir.Şair'e hak vermemek olanaksız...Evrenimizi yeni acılarla tutuşturmak,yarınları yakıp yok etmektir aslında.Tarihe bakarsanız eğer örnekleri çoktur ve yaşamsaldır...Kutluyorum Efendim güzel şiirinizden ve iyimser bakışınızdan sizi...Nice şiirlere...Erdemle.
Gece göğün çizgileri.
Gölgenin soluğu, solmuş duygular.
Issız yol ışıklar arasındaki son mevsim.
İniş ve çıkışta son s/öz.
Su uyur yağmur kadran.
Kapalı duygular karışmış k/an kulaktaki sese.
Şehrin içinde yol mülteci çığlığı.
Kristal kaldırım, buz kesmiş insan.
Ucuz kanat ilişkilerdeki suretler.
Ve şimdi vücut yıkıntısı maskesiz.
Ne zamana yıkılmış duasız enkaz.
Zamanın kıyısında zaman ve ben amentüden.
Nöbetçi vav ve mim gecenin çobanları.
Bir perspektif Zöhre yıldızı.
Rüzgarın tuzaklarımı insanın israfımı kıtlık.
Yolcu ve gölgesi savaşta seskısıyor.
Sessizlik sıradan gün arafta kalmış şehitler.
S/öz d/üşüyor al heybeni Hırkasız Derviş
Damdaki yalvarma ilk kez yere düşüyor.
B/eklemek gerekiyor şems vakti duayı.
Bir su damlası kadar berrak zaman.
Birisi kabir yolunda, yolda çıkışı haber veriyor.
Bu dar mekana esir edilmiş insan.
Dans eden ateş y/anan yüreğim.
Bir b/akış bütün gelincikleri kadınların kokusuna yansıtmış.
Belki b/aşka zamanın patikası aşk.
Nasiplendik elhamdulillah aşkınız daim olsun. Yüreğinize sağlık
Bellek ne kaydederse bilinç ondan beslenir öğretmenim.
Belkide siliniyor yenileri eklendiği için bize öyle geliyor.
Yeni eklenen ve yaşadıklarımız olumlu olmadığı için acı, hüzün, savaş, göç, ayrılık vb olumsuzluklar insanların bilinç yarası olmaktan kurtulamıyor.
Geçmiş zamanla geçmiyor ki...
İçimizde, duygularımızda, sözlerimizde ve bilinçaltımızda kalıyor...
Her insan kendi yaşamının aynı zamanda arşividir.
Düşündüren şiirinizi okumak güzeldi. Saygılarımla.
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta