I
bahar tüm heyecanıyla
tırmanmış tepelerine
nöbet tutuyor tüm minarelerin
bir bebek uykusu kadar derin
bir genç kız busesi kadar güzelsin
balıkçıların balık kokan ellerinden
doyurduğum karnımla
dünyanın en mesut insanı benim
II
tüm güzelliklerine rağmen
biraz sonra terk edeceğim seni
yüreğimi sana bırakarak
göm yüreğimi en çok sevdiğin
evliyanın yanına
koru beni depremlerden, petrol atıklarından
senin içinde gezip de
senin kadrini kıymetini bilmeyenlerden koru
unuttun beni İstanbul
üzerinde siyah bir elbise vardı
Haliç’ten getirttiğin altın tozlarını serpmiştin üstüne
Galata Kulesini takmıştın yakana
masmavi gözlerinle ne muhteşemdin
ilk tanıştığımız gün
meydanlarında kucaklamıştım seni
nefes alır gibi iliklerime dek hissetmiştim
senle, yaşamayı sevmeyi
kaldırımların getirdi beni sana
isimlerini bilmediğim geçmiş ve gelecekten binlerce insan
hadi git dediler, ben koştum sana
beklemedin İstanbul…
kış aylarında üşüdüm kollarına almadın
kestane kebapçılar vardı onlarla bekledik güneşi
güneş sana geldi, ben ısındım.
seni unutmaya çalıştığım zamanlar oldu
ne yalan söyleyeyim, başaramadım…
oturdum Fatih’le dertleştim
deniz bir avuç tuz gönderdi gözyaşlarım için
ağlayamadım ağlayamadığın için
oysa sen
sen İstanbul
iki toprağı tuttun ellerinde birleştirdin
ben kaç kez uzattım sana ellerimi adalardan
sadece beyaz köpüklerle öfkeni gönderdin
kızamam sana İstanbul
nice acılara, nice mutluluklara şahit oldun
savaşlar çıktı senin yüzünden
kestiler kolunu bacağını kimseye yar etmemek için
kurşunladılar, bombaladılar, kustular üstüne
sustun…
ne yalan söyleyeyim ben olsam dayanamazdım
sana layık değilim İstanbul
işte bu yüzden terk edeceğim seni
senin gibi cesur, senin gibi yaşayan bir tarih
ve sana duyduğum aşk gibi bir aşk
bir daha olmayacağından
giderken de yüreğimi sana bırakacağım
ister balıklarına at, ister güvercinlerine
istersen as beni boğaz köprüsüne
bir yaka iğnesi gibi
III
dalgalar, martılar ve sen
gök gözlerine bakıp varolduğum
çığlık çığlık özgürlük düşlerimin pınarı
ben senin kaldırımlarından kaydırakla kayan küçük bir kızım
yıldızlarla beraber kaydık gecelerine
içimizde ki çocuklardan başka kimse yoktu sarılacak
biz yalnız kaldık
sen ağladın İstanbul
ağlamak yakışıyor sana nedense
gözyaşlarınla silersin yüzündeki
eksoz dumanlarını bir de
gecekonduların hastalıklı nefeslerini
senle yaşayıp yaşlananların
beyaz eldivenleri yok artık
yok artık bir bardak çayın demini gözlerde arayanlar
şefkat ve fedakarlık yok artık caddelerinde
kaç kez yalınayak koşmak istedim
kaldırım taşların birer jilet gibi göründü gözüme
yüreğim kanadı
yalnız sen tuz bastın İstanbul
memleketin dört bir yanından koşup geldiler sana
taşın toprağın altın dediler
binalardan orman yaptılar İstanbul
ciğerlerin çimento ve demir
sonra yaşa dediler sana
ilacı yok anlıyor musun
çektiğin derdin
kırıldı kolun kanadın İstanbul
yaralı bir martı gibi
ne denizde varsın artık ne bir çatıda
hadi daya başını göğsüme
hisset sıcaklığımı ve sevgimi
belki bir kere daha şarkı söylersin insanlara
Nisan-2005-İzmir
Rukiye ÖztaşKayıt Tarihi : 28.4.2005 22:36:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Rukiye Öztaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/04/28/belki-yine-sarki-soylersin-istanbul.jpg)
yaralı bir martı gibi
ne denizde varsın artık ne bir çatıda
hadi daya başını göğsüme
hisset sıcaklığımı ve sevgimi
belki bir kere daha şarkı söylersin insanlara ...Şiir tümüyle güzel final bir harika....Tebrikler...atıl kesmen
hem de iliklerime kadar,
kemiklerim eriyor...
Gögsüne dayadigim basim,
naasimi tasiyor,
akiyor hasretinden gözyasim...
TÜM YORUMLAR (10)