(Nida Tüfekçi – Dersini Almışta Ediyor Ezber dinlerken...)
..
Eyy Dost, şair, sadece bir kalem ucudur, yüreklere dürtülen
Her yürek nasibince okur ve anlam yükler dile, kelama...
Aynamız bağırıyor; Ruh Ölmez sadece bedendir çürütülen
Ey kalem fukarası hazır ol, Molla Kasım’a vereceğin selama.
..
Sus gayrı diyor aynam... Sonra boğum boğum boğulacaksın
Farzet ki; Yunus geldi... Ve Molla Kasım’da verdi bir selam...
Hani o rüyandan sonra... Yine mi dilim dilim doğranacaksın
Ey dilim... Eyy kalem, gayrı içime içime aksın, her sırlı kelam!
...
Ay’a çıkılmadan bir gün önce, o merdiven ve tırmanışın
Bir yanın söyle, diğer yanın söyleme... Sanıcısını unutma...
Nasıl da oynamıştınız yan yana, akranların üç arkadaşın
Mezarları yanında... Dokuzunda ki o gözyaşlarını kurutma.
..
Ömer ve Ali... Neydi bak unutmuşsun, üçüncü yoldaşının adını
Hani o duygu... Radyodan keyifle, Ay’a inişi, canlı canlı dinlemiştin...
Aynı üçlü “Neden söyledin!” diyerek tattırmışlardı O testerenin tadını
Bir daha söylemem, tövbe, bağışlayın! Diyerek, nasıl da inlemiştin.
...
Ve sonra Çomak Dede’nin mezarına dayanıpta uyurken
Bazan kendimiz yok ediyoruz hatıraları... Kendimizi avutup...
Yılgın Yağmur birtek ve sadece Yılgın Yağmur’a vururken
Belki duyar O anka, Mavera’ya uçurur, yüreğiyle yüreğini soğutup!
...
Gün doğmadan neler neler doğarmış, bilemediğin sırlı kaderinden
Elbette ki gelecek... Elbet bir gün duyacak feryadını, beklediğin O Anka!
....
Aşiyansız, 19.06.20 – 18.41 Y.Y.
................
Kayıt Tarihi : 21.6.2020 21:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!