Belki de bir hikaye - Garib Çoban
Giydiği uzun sırlar
Bu yoldaki aşk vurgusunu bir türlü anlayamıyorum.
Erenler bu aşk cümlesine, sahalarda gördüğümüzden b/aşka bir anlam mı yüklüyorlar?..
Gölge ve ışık arasındaki bu gidiş geliş, sözcüklerle çatışır.
Ve umulmadık bir duygusallığı ortaya çıkarır.
Tam adamına sordun, dedi Türbedar
Aşk oldu eyâ bu cihânda melâmetim benim
Aşk oldu yine dü cihânda selâmetim benim.
İyi ya nedir bu aşkın gerçeği?..
Yalnızca Allah'ın sevgiyle doldurabileceği yalnızlıklar vardır.
Basitçe bir diğer ifâdesinin içinde kendisini tanıyan farkındalığımızdır.
Gerçek aşk, kendisini iki olarak kutlayan Bir'dir
Şe'nliktir
Bayram yeridir mübarek...
Amma kurban bayramı aşk.
Öylesine bir hissediş, sâdece duygulardan bir duygu değildir.
Aşk, sevilecek bir nesneye ya da bir kimseye sahip olmaya da bağlı değildir.
Aşk, bir nesnenin ya kimsenin, kendiniz ya da hayatınız hakkında size ne hissettirdiğine de bağlı değildir.
Aşk, bir nesne, bir meta, bir süreç, cilalı bir imaj ya da ulaşılacak bir ideal, pembe panjurlu ev filan da değildir.
Aşk,,zihnin, hayal edebileceği ya da bir şeyleri yapmaya devam ederse sahiplenebileceği bir şey de değildir.
Ayrıcalıklılığı sarsan bu sözler.
Duygusallık bir sanattır, içinde biraz sihir varmış gibi görünen bir gerçektir.
Aşk nasıl yazılır bilmiyorum.
Bir ideale ihanet etme duygusu beni dehşete düşürüyor.
Yakıcı sözcüklerden, nefesimi tutmaktan.
Ve farkında olmadığım halde kafa karışıklığını ortaya çıkarmaktan korktuğum için yazılarımı çoğu zaman reddediyorum.
Aşkı seviyorum ama onun dertlerini, öfkelerini hiçbir zaman tercüme edemedim.
Sorunlu bir ruhu sarsan bir kalp atışını açıklamak isterken kelimelerin tükenmesi çok çılgınca.
Bunu anlatmak ütopik, yaşamak ise çok daha güzel.
Ancak yoğun olsa bile, o kadar yoğun ki yaşanan hisler aslına sadık kalarak tarif edilemez.
Çılgın tutkular mutluluk sözleriyle romantizmle sadece zevkleri yaşamak için bizi sarhoşluğa itiyor.
Yazmak o zaman ona ihanet etmek olur..
Aşk, gelip geçmez, zamana bağlı değildir.
Ve üç boyutlu deneyimin sınırlamaları tarafından kısıtlanmaz.
Cazibe, kelimeleri telaffuz etmeden söyler.
Şehvete bürünmüş bu içerikten, enfes bir tat. Ve tatlılıktan, bizi hayran kaldığımız bir şehvet dünyasına davet eden bir zarafet, bir incelik.
Ve bir varlıkla yapılmıştır.
Sarhoşluğunun geçmesi için sık sık iki mısra arasında ara vermem gerekiyor.
Duygusallığın alçakgönüllülüğünü seviyorum.
Hiç şüphe duyulmayan sözleri açığa çıkarıyor.
Gülümsemek, rahatsızlık anlarına karşı bir tür aşıdır
Aşk, hayatla ama her şeyiyle, her bir ânında, o andaki ifadesi, görünüşü ne olursa olsun olduğu hâliyle karşılaştığınızda, aynalaştığınızda...
Kendini açık bir titreşim alanı olarak ortaya koyar.
Yani deneyiminizi varlık ve açıklık olarak karşıladığınızda...
Açıkça görünür...
Şimdi burada olanın en derin kabulüdür.
Burada olan 'BU' her neyse ona karşı sonsuz bir şefkattir.
Bunca cümbüşün, hareketin içinde
Hiçbir gündemi, beklentisi, şikayeti veya reddi olmayan derûnî bir sükûnettir.
Onurlu ol, kendini bulacaksın.
Hayatın bana yine o ezici sırlarını, en şiirsel vurgularının ilhamını sunmasını, yazılarımı tevazu, sabır ve bilgelikle sonsuza kadar beslemesini umuyorum.
Bazen nasıl hissettiğinizi unutmanız.
Ve neye değer olduğunuzu hatırlamanız gerekir.
Zihnin, duruma göre pozisyon almaya marifet sayan, nabza göre şerbet veren şartlı duruşunun, kalbin açıklığına boyun eğmesidir.
Bu, gerçek benliğinize.
Varlığın en derin sessizliğine.
Her şeyin başlangıcına ve her şeyin sonuna, doğru açılmak, uçları birbirine değdirmektir.
Şâh-ı gülistândan güzelsin güzel.
Yavaş yavaş kendini keşfetmeyi öğrenen bir kalem.
Sınırlarını aşmayı gezinmelerini sevmeyi.
Tonunu kullanmaya cesaret etmeyi.
Aşk, Açık bir kalbin, kendini aşk olarak tanıyan bir kalbin benzersiz kokusudur.
Ve bunun, dünden gelen inançlarınızla ya düşüncelerinizle hiçbir ilgisi yoktur.
Neyi ya da kimi sevdiğinizle veya ne bileyim kendinizi sevip sevmediğinizle bile ilgisi yoktur.
Bir varlık kadar kırılgan bir gölge vardı.
Yaraların sergilendiği, fısıltıların gülümsediği yazılı tutkular.
Mutluluğunuzu seçmek, gecenin ortasında bile ışıkta kalmayı seçmek anlamına gelir.
Ve sonra bir gün tüy sayesinde çiçek açan kadın.
Nefes alıyor.
Tevazu çığlıklarından, vicdan fısıltılarından kaçan sözler...
Aşk, aklı yitirtir.
Bilgeliğin adımlarını sekteye uğratır, sözün dizginlerini dağıtır.
İdealize edilmiş bir hayali paramparça eden bir dolu söz.
S/özlerinizden çıkan bu şehvetli tevazuyu seviyorum.
Cesaretin belayla dans ettiği, aşkın deliliği kucakladığı asi bir kalp.
Bu bakire beyazlığı şehvetle okşayan bu hafif tüy.
Bir ruhu tüm görkemiyle rahatsız eden ancak gerçek, samimi sözler vardır.
Bu aşk sözlerini stil, zarafet ve zarafetle birleştirmek için, sonuçta bize sadece şehvetin ne kadar büyüleyici bir etkisinin olmadığı görkemli güzelliğe sahip bu Kadının inanılmaz çekiciliğini ortaya koyuyor.
İyilik ettiğin kişinin şerrinden sakın.
Aşk, Özne ve nesne ayrımının öncesinde, hayal gücünün, fantezinin ya da kişisel tatminin ötesindedir.
Onun fısıltılarını tahmin etmen gerekecek.
Derin duyguları örtülü olarak hissetsek bile, bir yazının özünden her zaman emin olamayız.
O kadar çok oyulmuş irade, karanlığı sürdüren bu dünyayı terk etme yönündeki öfkeli arzuya teslim olan tek arzuyu küçümsemeyle çevreliyor.
Nefreti büyüten bu medyayı kapatın!..
Geriye ışık getirecek şarkılar yaratmak için dua etmek kalıyor.
Bir kelimenin zerafeti!..
Hepimiz ateşli bir aşkın meyvesi değiliz.
Belki de geçici bir hikayenin armağanıyız.
Düşünenlerin, tesadüfen yolları kesişenlerin kararlarıyla bize dayatılan çocukluğu kucaklıyoruz.
Kalbin nefretle sevgi, aşağılamayla gurur arasındaki bu dönüşleri.
Duygulara bir şefkat ve acı banyosu sunuyor.
Kelimeler keşfedilir, dokunulur.
Duygusallık, bir bedenin güzelliği karşısında itiraf edilmemiş bir fantezinin rahatsız edilmesine sunulan bu gün yüzüne çıkıyor.
Bazen bir yazıyı anlamak çok nadirdir.
Bu sözleri söyleyenin ruh halini kimse tahmin edemez.
Dualarımız insanlığın kalplerini aydınlatsın.
Bir yazı bir sır olarak kalır.
Doğuşu bir muammadır.
Onun çiçek açmasına hangi iç savaşların veya hangi sevinçlerin katkıda bulunduğunu kim tahmin edebilir?..
İncinme korkusuyla birbirine dokunmaya cesaret edemeyen iki yaralı gibiydik.
Aşk, Kendi ayrı sanan, yalnız olduğuna inanan her bir yüzün, varlığın birliğine, özüne geri dönmesidir.
Bir süreliğine yanlış görünen her sûret silindiğinde geriye kalan tek biliştir, bilemeyiştir.
Böylesi aşk benim yapabileceğim bir şey değil.
Ama...
Eğer yapamıyorsan hiç gam yeme a güzel.
O sadece bu küçük şeylerin önemini unutan bir dünyada sevildiğini, değer verildiğini ve anlaşıldığını hissetmek istiyor.
Eğer hayatınızda varsa ona değer verin.
O türünün tek örneği.
Bir yolunu bulacaktır aşk...
Hem zâten içim içime sığmadı da bu lafları öylesine söyledim...
Aşk, söylendikçe azalan ve açıldıkça örtünendir, son sözümüz hemân yine aşk olsun .
Kendimi kelimelere kaptırma isteği beni cezbediyor..
Baş dönmesimi yargılayacak ve düşüncelerimi kınayacak.
Yeni başlayan biri tarafından yazılan bir kitabın adil olmayan bir bölümüne diri diri gömülmekten korkuyorum.
Bir kaleme ilham vermek için bir k/adının sahip olduğu tek avantajın, tek avantajın vücut olacağı çıplak sözcükleri kullanırdı.
Taşıdığım heyecan beni paramparça ediyor.
Bir süredir içimde kök salmış, şafakları tek başıma, sarsılmış ve ilhamsız bir şekilde geçiyorum.
Anılarımın fırtınasına karşı tazelenmek okuryazarlık eğrilerimi alt üst ediyor.
Sadece kendimi özgürleştirmek istiyorum.
Belki de budur, aşk.
Nefret bir seçimdir.
Tedbirli kalbimi yeni bir şansın kanıtını kabul etmeye iten o tek şefkat anı ani, kısa ve beklenmedikti.
Bilgim dışında, isteğim dışında bir duygu uyandı.
Bu adamın bir anda çaldığı şey benim,
hepsi, çaresiz bendim.
Bu yalan dünya, bu aldatan şeytan, bu nefs ya ego derler illet sonra ayrılık niye var.
Birlik zevki dururken niye ikilik çıkarıp dururuz?..
Bu pek faydalı bir kurgu.
Hem lâzım ki var yâ hû...
Gülerken ağlamayı, severek uzaklaşmayı öğrenin.
Gerçek, illüzyonun ikili kanatlarında taşınabilir.
Doğru ancak yalanla anlaşılabilir.
Yalan mı lazım yani?..
Öyle tabi doğru, yalandan, gerçek hayalden bilinir.
Birliğe varan yol illa ikilikten geçer
Bâtına zahirden, tenini isteyerek yaşadım.
Manâya maddeden varılır.
Kimseler unutmadan hatırlayamaz, ayrılmadan kavuşamaz, gaybetmeden bulamaz.
Hep cennete duran, cennette birlik olduğunu nerden bilir.
Cehenneme, ayrılık uğramadan olmaz.
Bir pişmanlığın derinliğinde, bir düşünceyi feda etmek için kendimi soyacağım.
Geçici, beni çekmek için birkaç dakikalığına var olacak.
Mutlu kadın...aşık!..
Benden geriye kalanları telafi edecek.
Tevazu içinde, cesarette olduğu gibi..
Ve anlaştığımız gibi gece yarısı beni silecek.
Aşk tutkunuzu yaşamak için zorlukları.
Ve engelleri üstlenme cesaretini uyandırmalıdır.
Bunu yapabilmek için saflık olmadan sevmekte özgür olmalıyız.
Çokluğu tekliğinin, varlığı yokluğun yolu.
Gerçi bu çok basittir.
Amma tam da bu yüzden.
Sevmek güzel bir şey olmaya devam ediyor.
Safça sevmek saf sevmektir.
İkiliği ve karmaşıklığı çok seven zihin bunu anlayamaz.
Ben doğuyorum ve ayrılık yalanı başlıyor.
Gel de çık işin içinden?..
Bilinmekliği sevmişiz bir kere...
Ama ayrılığın gerçek olduğu fikri olmadan kimse kendini bilemez, kendini deneyimleyemez.
Tamam hakikatte bölünmemiş.
Bir cümlenin anısı bir an için yeniden canlanır. Dokunur ve bizi üzen bir deneyimin kokusunu bırakır.
Büsbütün tek bir varlık var.
Var amma içinden çıkmadıkça kim kimi bilecek
Yani ilkin ayrı-sanılacak.
Bir cümlenin anısı kalıyormuş gibi yapmıyor.
Baş döndürücü bir büyü gibi geçip gidiyor.
Geçtikten sonra yarının ne getireceğini merak ediyor.
Tabi tabi...
Öyle sanırdım ayrıyam dost gayrıdır ben gayrıyam
Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş hay hay
Ayrılığın gerçek olduğu fikri olmadan, O'nun kendinde mahfuz ilmi dışında, kendi bilgisinden farklı olarak, bir bilen hâline gelemeyiz.
Ancak bu ayrılık fikri gerçekse göreceli bir âşık olabilir ve bir sevgiliye sahip olabilirsiniz.
Ve tohumumuzda yüklü, bu yüce fikir siz isteseniz de istemeseniz de hayali gerçeğe dönüştürür, bâtılı Hakk'a çevirir.
Ayrı Ben var-sanırım
Sen-aynasında tanırım
Sonunda O'na dönebilirim.
Ona hak ettiği anlamı verin...
Hoş heman yine başında ortasında sonunda
Bilen hep O olur.
O yüzden ayrılmadık bir adım.
Bir nefes yalnız kalmadım, der dururum.
O zaman her şey birbirini tamamlıyor, aydınlık karanlıkla bir bütün ediyor?..
Bir ayrılık istemiyordu.
Sadece hikayesinin utanç verici tanıklarını aceleye getirmeyi umuyordu.
Bir gölge!.
Nefesi tükenmiş gibi görünen bir aşk.
Sessizlikte yatan utangaç bir ağız.
Bir titreyerek şekil alan güzel yüz.
Seni sevdiğimi biliyorsun.
Ama artık bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
Bir bakışla, bir kucaklamayla, bir öpücükle, bir dokunuşla.
Belki de asıl mesele söylemek değil, göstermektir.
Liste uzun.
Pişmanım insanlara, kendime rağmen söylediğim sözlere, sildiğim neşeli anlara.
Hak etmeyen bir insana verilen bir güvene.
Sildiğim birçok mırıltı, yazılar.
Gerçek şu ki sadece karanlıktaysak ışığı bulabiliriz.
Yani eğer hayal gücünüz gerçekse.
Tüm yalanlar da gerçektir.
Ve işte bu muhteşemdir.
Dâru'l Gurur, aldanış yurdu olan, yalan dünya o perdesinde.
Kendimizi ancak yalanlar içinde gerçekleştirebilir.
Doğruyu yalanla anlayabiliriz.
Zira sürekli olan fark edilemez.
Buradan ayrılmadan, ayrıldığını sanmadan.
Hep burada olduğumuzu nasıl bilebiliriz.
Şimdi ben gidiyor gibi yapayım güzeller güzeli.
Mutlu bir ruhun küçük kaprisleri!
Olmak ve olmayı ummak!..
İkisinin arasına mesafe koyduk.
Sevmeyeni kucaklayacak bir irade örüyoruz.
Bir hayata makyaj yapma vaadi doğuyor.
Gönülleri düzeltmek..
Bir gerçeğin pigmentli bir tonunu kabullenmek.
Ve sonunda kendini korumak için bir çizgi çekmek.
Bir bakış başlar.
Bir duygunun kalıntıları deneme hakkı için yarışır.
Büyüleyici bir gülümseme.
Bir evet denir.
Maske düşüyor.
Hikaye bitiyor.
Seni sende olmayan meziyetlerle öven bir insanın.
Bir gün seni sende olmayan hallerle kötüleyeceğinden hiç şüphen olmasın.
Kabus başlıyor!..
Yalnız olmak yanlış yerde olmaktan iyidir.
Mutlu ruh uyanır, gülümser ve yataktan kalkar.
Bu bir gerçek.
Pinokyo bir kukla olarak başlıyor.
İplerle kontrol edilen bir varlık.
Özerk değil, gerçek bir kişi değil.
Hepimizin kukla olma potansiyeli var.
İplerimizin kimin elinde olduğunu kendimize sormalıyız.
Çoğu insan hayatını kuklalar gibi yaşar.
Doğumdan ölüme kadar baştan çıkarılırlar.
Ve dünyalık putlar biriktirip manipüle edilirler.
Kalbimi kırmaktan kork!..
Çünkü orada bir sen varsın.
Hayat hiçbir zaman bir gidişle bitmeyecek.
Ebeveynlerimiz iyi yoldalardı.
Şimdi herkes putlarından yola çıkamıyor.
Ve biz yaşamak için insanı şiirde arıyoruz.
Şükrü suphan eyledik.
Yavaş yavaş bu yeni bedene, bu yeni anıya alışıyorum.
Güneş gölgelerimi ısıtıyor, onlara hayat veriyor.
Sonbaharın baharı yerleşiyor içime, sonsuz olacak bu sefer.
Parmaklarımın altında güllerin doğduğunu görüyorum.
Aşk sözcükleri yazıyorum yine.
Gönlümüze duayla şiirsel bir dokunuş olmadan biz kimiz ki?..
Gülümsüyorum.
Yaşıyorum!..
Aşk için bir yol izlemek için buradayız, vesselam.
(Y.ed - Bir Lokma Bir Hırka Albümü)
Kayıt Tarihi : 15.11.2024 22:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Seni sende olmayan meziyetlerle öven bir insanın. Bir gün seni sende olmayan hallerle kötüleyeceğinden hiç şüphen olmasın. (İmam-ı Şafii k.s)
Sonsuz saygılarımla
"Biraz delilik"
Biraz cesaret
Çokça özlemdir...
Benim tarifime göre, "imkansızı mümkün kılandır..."
Dikkat etmeli ama,
"Fazla övgü",
Parlak laflar
Aşk değil,
"Anlık arzuların tezahürüdür..." elde edene kadar!
Sonrasına dikkat!
Nefrete dönmesi an meselesidir!
Tebrikler Engin Bey...
TÜM YORUMLAR (2)