Ya da çökerdi gök kubbe
Yalnızlık depremlerinde.
Ufkumda doğan ölüm
Buz gibi getirirdi kendime.
Boşluğu sonsuzluğun
Kahrolası kaybolmuşluğum.
Artık anılar suskun
Sabahlar amade
Arsız özlemlere.
Kaç sokak yaşadım
Bu şehrin hengamesinde.
Alacakaranlığın bilinmezlerine
Yürürken adım adım
Ürperirdi yaşayacaklarım.
Başı sonu nerede?
Ve nasıl olabiliyor?
Bir ana sığarken mutluluk
Sınırsız azıyor acılarım.
Namlusu şakağımda umudun
Bense yaşamaya korkuyorum.
Kırık sandalyelerin üzerinde
Boynumda ilmiği okşuyorum.
Seçeneğim yok
Büsbütün çıplağım
Damarımda kan sımsıcak
Bakıp bıraktığın boşluğa,
Önce üşüyorum.
Ve nihayet titriyorum.
Yalvarmadım oysa asla
Dokun artık
Kahrolası sandalyenin
Kırık ayağına
Yalvarıyorum.
Eskiden günler sayardım
Kısası uzunu
Karanlığı aydınlığı
Aklımın kuytularında
Yarınlara anlatırdım.
Kıskanırdı muhabbetimizi zaman
Çabucak olurdu sabah ve akşam.
Ne var ki tek şansım; gençliğim
Onu da bir güzelin
Nam-ı hesabına yazdım.
Masal misali ömür,
Bir vardım bin yoktum.
Ortada bir defter varsa
Ben yırtılan o malum sayfaydım.
Belki de hakikat değdi yüreğime.
Anlamsızlığında sahte medeniyetlerin.
Aklım bir elimde Yüreğim diğerinde,
En zorlusu bu aldığım nefeslerin.
Artık zamanın ne ezelindeyim!
Ne de ebedin evvelindeyim,
Hislerimden oluşan zirvenin
En tepesinde
Hayata başladığım yerdeyim.
Duyduğum o en güzel ezgiyim.
Ve aşkın topraklarına meftun,
Yazılmaya hasret şiiriyim.
Belki de ilahi fer indi gözlerime
Ecel diye bildiğimizin çok ötelerindeyim.
17.11.2015 01:30
Tamer ArabacıKayıt Tarihi : 17.11.2016 13:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!