senin de yüreğinde yanmıştı bir ışık,bir zamanlar...Zaman aralıklarında kök salmıştı bu sevi,bir nur gibi bedenini aydınlatarak...ilmik ilmik dokumuştun sevdanı yüreğinin her köşesine,her gizine.kimseler duymadan,görmeden...birisi hissedecek diye kahrolmuştun.sevdiğin hissetse kendini af etmezdin öyle demiştin.korkuyordun sevgin karşılık bulmaz,bulmaz da dostluğunu da kaybedersin diye.sevdiğinle konuşurken dünyanın bütün dertleri sarsa seni "of "demezdin.büyük bir şevkle savaşmaya hazırdin,dünyanın dertleri dört kollu olsa da. gülmez yüzün güler olmuş,sen kahkalarını artık herkes duyar olmuştu.hayat daha bir çekilir olmuştu kalbine aldığın bu sevgiden sonra.sana yaşam vermişti bu gizli sevda.takmıyordun artık dünya da olup biteni.taksanda eskisi gibi acıtmıyordu duydukların,gördüklerin yüreğini...her ne kadar sevdan sen tarafından sevildiğini bilmesede...
yıllarca beklemiştin söylemeden.söylemeyide hiç düşünmeden.Bir gün ansızın döküldü kelimeler dilinden istemeyerek de olsa.Yürek artık dayanamaz olmuş,dile dökmeye başlamıştı.Yüreğinden geliyordu, bütün sözcükler.Sevdiğin hissetmişti söylenen cümlelerin gönülden geldiğini.Yalan değildi, söylediğin sözler.Dil yalan söylerdi elbet.Ya vücut dili, ya gözler? Ya taa gönülden gelip gönüle yol bulan sözcükler? Yada söylerken gözlerden akan yaşlar? Yalan olabilir miydi...Öz ağlamadan göz ağlar mıydı? Yürekten yüreğe yol bulmuştu, sevgi sözcüğü sonrada damarlara yayılarak bütün vücudu etkilemişti.Kelimeler sanki bütün benliği sarmış,sarmalamış kıpırdatmaz etmişti...
Aşk,nasıl büyülü bir sözcüktü ki..kelimeler dilinden değil yüreğinden dökülüyor ve karşındakini anında etkisi altına alıyordu.Bilinmez ki...Bilinmez ki, aşk ne zaman nerde bulur insanı..."Seni seviyorum,sana aşığım" derken elleriyin içi terlemiş silmek için birbirine sürtmüştün.Dilin dolaşmış,gözlerin ulaşılmaz bir hedefe bakar gibi dolup dolup taşmıştı."Sen benim candaşım, afet beni.karşılığı yoksa duygularımın hiç gücenmem, sana.De ki; bir dostun içini döktü sana,de ki; bir öğrencin aşık oldu sana,hiç olmadı mı hayatında öğretmenine aşık olan öğrenci? Sayki bende bir öğrencinim. Büyüyünce unutur de...Eğer bugün dilimden,yüreğimden dökülenler seni incitirse asla afetmem, kendimi.Sus de ömür boyu susarım.Lal olurum.yeter ki sen üzme kendini.Ama bana bir şeyler de ne olur............" Dimiştin.Kelimeler sanki efsunlanmıştı.kulaklardan girmemiş direk yüreğine inivermişti, candaşıyın.Kulağından girseydi belki öbür kulağından çıkar giderdi.Direk yüreğine işlemişti.Sanki bir köylü kızı sevgiyle dokuyordu önündeki haliyi.Her bir ilmek bir mana ifade ediyordu.Her renk,her desen bir şeyler anlatıyordu, sevgiye dair.Seni onca zamandır tanıyordu.Bu sevdayı nasıl görmemişti? Görse kaçar mıydı? Ona böyle bir duygu beslemiş olmanı hiç hissetmemiş olması apdallığımdan mıydı? Hayır! Senin çok iyi saklamandandı...Çünkü bu sevda senin onurundu,namusundu...
Sen duygularını anlatırken sevdiğinin gözlerinden akan yaşlarsa bir dostun derdine içten ortak olmakla birlikte gönülden gönüle giden yolun açık olduğunun ispatıydı, sanki.Sevdiğin senden gelen duygu selinin önüne set çekememişti.Söndürememişti yüreğinin yangınını.susturamamıştı, yüreğinin sesini.İçindeki ben kanat açmış uçmuştu, sanki sevdaya doğru.Uçma kal diyememişti.yürekten çıkan kelimeler geri alınabilir miydi? Yaydan çıkan ok geri döndürülebilir miydi? Bir kere dökülmüştü ya yürekteki sevi.Geriye dönüş var mıydı? Elbette yoktu...Duyan kulak,hisseden yürek efsunlanmış gibi yanmaya devam etmişti.Aylarca mücadele etmiş ama yüreğine söz geçirememişti..Aldığı yara kolay iyileşecek bir yara da değildi çünkü.Bu gönül yarasıydı, başka yara değildi...Var mıydı çaresi...Yoktu ki...Uykusuz gecelerde,söylediklerin yoldaş olmuştu yüreğine.Sonunda vaz geçmişti içinde ki benle savaşmaktan.onu özgür bırakmıştı."belki bir gün bir yerde... bekle beni gelirim. "demişti...
Geldi mi? Yoksa hala bekliyor musun? Ne yapar, ne eder,gidipte gelemeyenler,
beyhude bekleyenler! Biz henüz alim olamamışken,nereden bilelim bunları...
Yalnızca yaşayan bilir değil mi, bu soruların cevabını...
Ne yapar ne eder, gidip de gelemeyenler, beyhude bekleyenler! Biz ayın çıplak arsasında savrulan zaman kırıntıları. Nerden bilelim bunları...
Kayıt Tarihi : 19.6.2016 08:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir arkadaşın anlatımından yola çıkılarak yazılmıştır...
![Nilufer Ucuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/06/19/belki-birgun-bir-yerde-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!