Beled Suresi Şiiri - Osman Erdoğmuş

Osman Erdoğmuş
563

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Beled Suresi

BELED SURESİ

Mekkidir. Adını ilk ayetinden alır. Bu belde; Kur’an da nerede gelirse “hâzelbeled” Mekke’dir kesinlikle.

Nuzül sırasında 35, resmi sıralamada 90. Sıradadır. 20 ayettir.

Nübüvvetin takriben 5, yılına tekabül ediyor.

Cennet ve cehennemden bahseden “Kaf” suresinde, nereye gideceğimize karar vereceğimizi gösteriyor.

Mekke’ye atıfla başlar. “Kaf” ve “Tarık” sureleri arasında inmiştir.

Konusu: Sorumluluk ahlakı ve insan vicdanına hitap. Akabe’den. Sarp yokuşun sonunda cennet var çünkü. Eğer insan sarp yokuşu çıkarsa cennete kavuşacak. Sarp yokuş köleliğin tasfiyesi ve bu sure peygamberliğin 4. veya 5. yılında geliyor. Yani Mekke de. Daha peygamberliğin ilk yıllarında gelen bir sure, köleliği bitireceğim diyen bir sure oluyor. Ne diyorsunuz.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

1. Kur’an’da 8 yerde “La uksimu” biçiminde yemin gelir ve hepsi de Allah’a isnat edilir.

Allah yemin ediyorsa bu sözün ötesi olur mu? Sözün bittiği yer burası değil mi manasına geldiği kanaatindeyim. Kur’an da 8 yerde bu; Lâ uksimu şeklinde yemin gelir. Hepsi de Allah’a isnat edilir, başka hiçbir kimseye isnat edilmez. Dolayısıyla sözün ötesi yok, ötesi yok, işte ben yemin ediyorum bu beldeye, yani Mekke’ye.

Bu beldeden maksat, Beled-i Haram, yani Mekke-i Mükerreme olduğunda tefsirciler ittifak emiştir. Kamus'ta: "el-Beled ve el-Belde Mekke-i Mükerreme'nin ismidir" denilmektedir.

Bazı Müfessirlerimiz Mekke şehrini uzun uzadıya anlatmışlar. BAKARA 125-126

2. Sen bu beldenin şerefli bir sakinisin. Ben onun için bu beldeye yemin ediyorum.

“Şerafü’l mekân şerafü’l mekîn”. Mekânın şerefi o mekânda oturan ehlinin şerefindendir. Mekke’nin şerefi, Rasulullah’ın şerefiyledir. Allah’ın Resûlü şerefli olduğu için Mekke şereflidir.

3. İlk akla gelen baba ve oğul; İbrahim A.S. ve İsmail A.S. Baba ve oğul. Kurban eden baba, kurban edilen oğul.

Hz. Peygamberin dedesi AbdulMuttalip ve kurban ettiği oğul ve babası Abdullah.

Veya Allah resulünün babası Abdullah, baba diyemeden kaybettiği ve daha bebekken yetim kaldığı baba Abdullah ve oğul Allah resulü diye de akla gelebilir.

Vâlid, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ve mâ veled", onun ümmeti olmak da ihtimal dahilindedir.

4. Biz insanı meşakkatlere dayanıklı yarattık.

“Kebed” kelimesi “acı, sıkıntı, zahmet” gibi anlamlara gelmektedir. Bu da insanın, doğduğu günden öleceği güne kadar az veya çok sıkıntılar, ihtiyaçlar, acılarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu gösterir. Bu durum aynı zamanda insana mücadele gücü ve iradesi de kazandırmaktadır. Ayetlerde ayrıca Hz. Peygamber’in karşılaşacağı güç şartlara, müşriklerin ona uygulayacağı baskılara ve bunlara kendini hazırlaması gerektiğine de bir işaret olduğu anlaşılıyor.

Madem meşakkat var. O zaman Allah için olsun. Hiç değilse karşılığı olur.

5. Allah’ın gücü kendisine yetmez mi sanıyor. İnsan Allah’tan kopmaya görsün, insan emanet verilenleri mülkiyet zannetmeye görsün. İnsan Rabbisiyle yabancılaşmaya görsün, insanı kim tutar ki? İnsanı ne tutar ki o zaman. İşte öyle bir tür gözünüzün önüne getirin.

Allah’la savaşa tutuşmaya mı kalkışıyor bu nankör insan? Allah’ın Müslüman kullarını yalnız ve korumasız zannedip onları bir kaşık suda boğabileceğini, Allah’ın dinini kaldırabileceğini, Allah’ın ayetlerini, Allah’ın sistemini yok edebileceğini mi zannediyor bu nankör? Allah’ın kendisinden intikam alamayacağını mı zannediyor?

6. Bu konuma gelmek için kucak dolusu servet harcadım diyor. Bencillik için harcanmış her servet helak edilmiştir. EHLEKTÜ bu demek.

İslâm’ın gelişip yayılmaması, Müslümanların çoğalmaması, İslâmî hareketin önünü kesmek için ni-ce yatırımlar yaptık. Bu iş için ne kanunlar çıkarıp bütçeden nice yatırımlar, nice programlar yaptık” diyor o alçaklar.

7. Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil’in çok kıymetli bir gerdanlığı varmış, “Bunu Muhammed’e düşmanlığa vakfettim” demişti. “Bunu Peygamberin dinine düşmanlığa vakfediyorum, Onun dininin önüne geçilsin diye bunu fedâ ediyorum” diyordu. Şimdi de aynı maksatla vakıflar kuranların varlığına şâhit oluyoruz. Malını, servetini, hayatını, varlığını din düşmanlığına vakfedenleri duyup görüyoruz.

Şimdi yüce Allah genellikle sıkıntı içinde yarattığı insana ve bu arada bilhassa kuvvet ve malı ile iftihar eden o mağrur insana olan kapsamlı yardım ve lutuflarından bazılarını hatırlatıyor ve buyuruyor ki:

8. Zımmen kendisinin iki gözü olduğu halde görsün de; Biz her şeyi yaratan görmeyelim öyle mi?

Burada kastedilen ya bedenimizdeki şu iki gözdür, ya da biri kalp gözüdür, öbürü de şu gözdür. Allah iki göz verdiğini anlatıyor. Peki acaba niye verdi Allah bu gözü bize?

9. Zımmen, hidayet için gerekli tüm araçlarla donatmadık mı? Görme ve konuşma yetenekleri vermedik mi?

Sair varlıklardan farklı olarak meramımızı anlatabilecek, karşımızdakine beyan nakledebilecek bir dil ve iki dudak verdi Allah bize. Gariptir ki Allah’ı inkar ederken bile, Allah’a kafa tutarken, yukarıdaki böbürlenmeyi yaparken bile bu nankör insan Allah’ın kendisine verdiği bu dille söylüyor bunu. Allah’ın verdiğini O’nun aleyhinde kullanıyor utanmadan.

10. İyiliğin ve kötülüğün yolunu gösterip, hadi yürü demedik mi? Doğru yolu seç demedik mi?

“NECDEYN” iki tepecik demek. Burada anlatılan iki tepecik, iki yol demektir. Birisi hidayet yolu, ötekisi de dalâlet yoludur.

İNSAN1-3

11. AKABE, engin bir vadiden yüksek bir dağa doğru çıkan sarp yokuş demektir.

İyi olmak bedel ister ey insan! İnkâr ettim demenin bedeli varken, iman ettim demenin bir bedeli olmamalı mı?

12. Öyleyse dinle onu sana anlatayım demektir bunun mânâsı.

13. RAKABE: Boyun demek olup, hürriyetini kaybetmiş esir veya köle demektir.

Tüm çağlara ve tüm asırlara, yer yüzünün her bir tarafında köleliğin kullanıldığı ve insanlığı inim inim inlettiği bir çağda, daha vahyin ilk yıllarında, Allah resulü daha kendi davetini rahatça ve serbestçe ifa edemediği zor ve kor yıllarda ayet, köleliği kaldırmaktan, boynu özgür bırakmaktan söz ediyor.

Tabii bunun manevi bir versiyonu da var anlamak için. Ki İkrime öyle anlamış; İnsanı nefsin isteklerinden, veya günah zincirinden kurtarmaktır.

14. 15. 16. METRABE: Topraklanmak demek olup mecazen açlığın şiddetinden toprak yalayan fakir anlamına gelmektedir.

17. Elbette ki tüm salih amellerin temeli imandır. Ama bu ayetlerin söylediği şey bambaşka bir şey. Ey Mü’min sadece imanım var diyerek kurtulacağını sanma. İman seni toplumsal problemleri çözmeye götürmeli, sana yük yüklemeli, imanı yüklediği yükü taşımalısın iman seni sorumluluk ahlakına götürmeli. Sorumluluk ahlakı vermiyorsa bir iman o iman kalpte hükümdar değil, kalpte mahkumdur. Kalbini o imana zindan etmişsin demektir diyor bu ayetler.

18. “El meymeneh” uğur, bereket, sağ demektir. Aslında el yemin sağ demektir. Sağduyu deriz biz. Sağduyu vicdandır aslında.

Allah’ın hayatlarını, amellerini bereketlendirdiği insanlardır. Defterlerine sağlarından girdirilen sağcılardır bunlar. İşte bunlar cennetliklerdir.

19. “Ashâb-ül meş’emeh” vicdansızlar. İnkarda direnenler, ısrar edenler ise vicdansız olanların ta kendileridir.

20. Rabbim sizleri ve bizleri muhafaza kılsın. Rabbim Akabeyi aşanlardan, zor yokuşu geçenlerden, dizinde dermen olanlardan, imanının yüreğinde bir mahkum değil, imanı, beden ülkesinin başkenti olan yüreğinde hakim olanlardan kılsın.

BELED SURESİNİ HAYATA TAŞIMAK

1. BELDEMİZİ HUZUR ORTAMINA ÇEVİREBİLİYOR MUYUZ?
2. AİLE HAYATIMIZ KUR’AN’A GÖRE AYARLAYABİLDİK Mİ?
3. ALLAH’IN VERMİŞ OLDUĞU NİMETLERİ ONA KARŞI MI KULLANIYORUZ?
4. DEFTERİMİZİ SAĞ TARAFTAN ALAMAZSAK SOLDAN VERİLECEK. DİKKAR EDİYOR MUYUZ?

Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 27.2.2019 19:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Osman Erdoğmuş