Bektaş Dedemin Öyküsü Şiiri - Memduh Çök ...

Memduh Çökelek
92

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Bektaş Dedemin Öyküsü

Bu satırlar sağlasın sizlere ulaşmayı,
Hem de çok istiyorum sizlerle dolaşmayı.

'Biz kimiz, dedemiz kim' deyip merak edersen,
Yazdığım bu mektubu size kaynak göstersem,

Dünya denen sahnede, rolüm devam ederken,
Bildiğimi paylaşsam siz dizimde yatarken.

Anlatayım dinleyin, geçmişimi, dünümü,
Üzüntümü, neşemi, bayramımı, düğünümü,

Dikkatlice dinleyin, ey afacan torunlar,
Şimdi aklım başımda, bilinmezki yarınlar.

Paylaşayım dinleyin tüm varımı yoğumu,
Sizler de benden duyun, dedemden duyduğumu.

Uzun söze ne hacet, Tanrının kullarıyız,
Dedelerimiz bir çınar, bizlerse dallarıyız.

Dedelerin yaşamı, torunlara bir müze,
Atlayınız terkime, varalım köyümüze.

Paylaşalım birlikte, mazinin sahnesini,
Tanıtayım sizlere, dedemin, dedesini.

Haydi, biraz oynayın, yarın devam ederiz,
Bir şeyler atıştırın, kurban olsun dedeniz.

Bu birinci mektubum, açıkladım gayemi,
Merak eden olursa, okusun hikâyemi.

Herkesin soyağacı, Âdem, Havadan başlar,
Dünyanın hızı aynı, ne durur ne yavaşlar.

Yolların uzunluğu sakın sizi yormasın,
En uzun yollar bile bir ilk adımla başlar.

Bir varmış bir yokmuşla, başlıyor masalımız,
Kalem Anka kuşumuz, kalem uçan halımız.

Masallar ibret için bir palavra sanmayın,
Kıssadan hisse çıkar masalsız da kalmayın.

Bin sekiz yüzlü yıllarda, Çorum İmat köyünde,
Dedemin dedesi Ali, bir kız görmüş düğünde,

Evlenmişler bu gençler, oğulları Murtaza,
Murt aza gönül vermiş, Mine denen bir kıza.

Ali dedem muhtarmış, Murtazayı dışlamış,
Kara Mıstık amcama malı bağışlamış.

Murtaza sokaklarda, ağzı burnunda Mine,
Bektaş, Asiye sefil, ne demeli kinine.

Murtaza erken ölmüş, bundan sonra kargaşa,
Yanında kız gardaşı, yük düşüyor Bektaş'a.

Kardeşi Asiye’yle zorluklara direnmiş,
Bereket Bektaş dedem pınarcılık öğrenmiş.

Elde, avuçta ne var ne öküz nede kağnı,
Sermaye, kazma, kürek, bir de ala yorganı.

Bektaş bir delikanlı, gençlik bu söz mü dinler,
Akranları evlenir, başlar güzün düğünler.

Vakit gelip geçiyor, yuva kurma zamanı,
Hani nere tarlası, hani nerde harmanı.

Dedem Bektaş Çökelek anlatsın gerisini,
Nasıl bulmuş dinleyin, saracak birisini.

Köyleri mekan tutmuş, Şubatında, Martında,
Komşu köye ulaşmış, ala yorgan sırtında.

Dillerden düşmez olmuş pınarcının unvanı,
Kazması heyecanla, beklermiş hep Nisanı.

Bektaş'ın kazmasıyla, çözülmüş gizli büyü,
Bir pınara kavuşmuş, Şeker hacılı köyü.

Köylü suya kavuşmuş, Bektaş memnun ününden,
Muhtarın maviş kızı abayı yakmış dünden.

Köylü yardımcı olmuş, çıkmış muhtar katına,
Dillerini bağlamış sevda denen fırtına.

Başlık parası olsa, konuşmak biraz kolay,
Ya muhtar azarlarsa, muhtar ederse alay.

Daha nice düşünce, daha nice kaygıyla,
Bektaş Dedem eğilmiş, Muhtarına saygıyla.

Muhtar söze başlamış:' Nedir Ustam isteğin
Artık yetim değilsin bütün köylü desteğin'

'Hızır gibi yetiştin, hele bir bak köylüye,
Çıkarttığın şu pınar, can veriyor ölüye.

Hem öksüz hem yetimim, yanımda kız gardaşım,
Anam, Babam mezarda, yaradanım sırdaşım,

Tek güvencim şu kazma, can borcum var Allah'a,
Eğer hayır diyorsan, görünmeyim bir daha

Anamın adı Mine, Babamınki Murtaza,
Her cezana razıyım, hazırlandım infaza.

Onu gördüm göreli, dinmez bağrımda sızı,
Keşke kör olaydım da, görmeseydim şu kızı.

Vicdansız Ali dedem, Murtazayı dışlamış,
Kara Mıstık amcama malını bağışlamış.

Kara Mıstık el koymuş, Kardeşinin malına,
Babam kahırdan ölmüş, Bektaş gurbet yoluna.

Hikayemi anlattım,, acı bana muhtarım,
Tutuldum kızınıza acep olur mu karım.'

Ana söze karışmış:'aferin Bektaş usta,
Kızım da seni ister haber ver eşe dosta.

Muhtar naralar atmış,'haydi beyler şerefe,
Verdim gitti kızımı Bektaş denen herife.

Evlenmişler bu gençler, karı koca bahtiyar,
Ağzı burnunda Fadik, Garip için gün sayar.

HOŞ GELDİN GARİP ÇÖKELEK(1918- 1990)

Yıl bin dokuz yüz on sekiz, büyük harbin sonunda,
Garip Çökelek doğmuş o yılın Nisanında.

Bu günlükte bu kadar, sıra geldi Babama,
Merak eden olursa, giriversin sayfama.

Yavaş, yavaş sıyrılsak, miş'li geçmiş zamandan,
Babamın ezasını çok dinledim anamdan.

Garip bir delikanlı, geçinmek hayli müşkül,
Fadik gelin peşinde, kız aramakla meşgul.

Ataklığı yüzünden lakabı deli Garip,
Bu huyundan dolayı bütün köylü muzdarip.

Halasının kızını her gün takip edermiş,
Herkesten kıskanırmış, belli ki gönül vermiş.

İş tatlıya bağlanmış, sarmış hala kızını,
Anacığım korkudan açamazmış ağzını.

Garip huysuz, Garip kıskanç, Garip ters,
Ne öğüt kar eder, ne nasihat, nede ders.

İşi biraz ters gitse, huzursuzluk hüneri,
Firdevs'e zehir etmiş, o güzelim günleri.

Zavallı anacığım kaç kez sarılmış ipe,
Bizim için katlanmış yarım asır Garipe.

Zühre, Yusuf ve Memduh sevgi şefkate muhtaç,
Anamıza hep derdik:'bu adamı bırak kaç'

Annemse sarılarak:' olmaz olsun bu kader,
Namus belası yavrum el âlem ne der'

Anam böyle geçinmiş, Garip denen deliyle,
Anlatayım maziyi bir hikaye diliyle.

Zühre, Yusuf tan sonra, Firdevs yine gebeymiş,
Kazara doğan Memduh, görün neler söylemiş.

Memduh Çökelek
Kayıt Tarihi : 30.12.2015 17:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Memduh Çökelek