Bir masal değil söylediklerim güzelim. İşte böyle başladı bizim aşkımız… Ben seni seçtim, seni sevdim. Sen çekimser kaldın. Sana özelim dedim. Kalbime dost, dünyama ışık, sevdama sahip, gönlüme sultan ettim. Bu kıvılcımları kanına verdim. İçin için sevgi tohumlarını gönlüne ektim. Sevgimin güneşi ile ısıttım. Gönlümün deniz yağmurları ile suladım. Kanımdaki tutuşan sevdamla besledim. Ve günü geldi, sana canımın içi, özelim, sevgilimsin dedim.
Böylesi yeşeren sevdaya hangi yürek kapanmış da, hayır demiştir ki, sen hayır diyebileceksin. Hayır, bu olanaksız. Bu imkânsız… Bu mümkün değil. Seven yürek geri çevrilir mi? Kim verilen sevgiye hayır demiştir. Ancak, aklı ile kalbi bir olmayanlar. Yanlıca dünyada çıkar, para, mevki ve kariyer için yaşayanlar… Onlar zafer tam insan değiller. Her şey para, maddiyat, etiket, kariyer değildir. Eğer içinde sevgi yoksa hiç biri beş para etmez… Hiçbir değeri yok. Güneşi olmayan dünya, mehtabı doğmayan geceler gibidir. Öyle bir âlemde nasıl yaşanır? Yaşanabilir mi ki?
İşte güzelim bizim sevgimiz her güzelliği, her zenginliği içinde taşıyan ilkbahar gibidir. Mevsimlerin en güzeli… İnsanın gençlik yılları kadar güzel, özel ve de değerli…
Bak yine coştu yüreğim. Dudağımdan dökülen sözlere kalemim yetişemiyor. Aklımdan geçen güzelliklere dilim anlatacak söz bulamıyor. Ey sevda! ! ! Sen, nelere kadirsin. Ne yüce, ne ilahi bir gücün, güzelliğin, anlamın var. İnsan seninle yeniden doğuyor… Yeniden, yaşama gücü buluyor. Yeniden mücadele azmine kavuşuyor.
Canımın içi benim… Görüyorsun değil mi, senin aşkın bana neler yapıyor? Yazmaktan yorulmaz, sevmeye de doyamaz oldum. Bir de seni kollarıma aldığımı düşün… Bu az şey mi güzelim? Dünyalar bizim olacak canımın içi… Ya Rabbi, göster bize o günleri… Sen nelere kadir değilsin ki? O günü de göstermeye gücün yeter. Benim inancım sonsuz. Yeter ki kulların yürekten inansın. Samimi olsun. Sen elbette kulunu duyar, dileği-ni kabul eder, istediğini verirsin. Onun için, beni de, sevgilimin sesini de duy. Bizlere de istediğimizi ver. Arzumuzu yerine getir. Bizleri birleştir. Aşkımızı daim, sevdamızı sonsuz, sevgimizi ölümsüz et. Helâlımı nasip et, sevgimizi daim et. Âmin…
Görüyor musun canımın içi, farkına varmadan nikâh duamızı da birlikte yaptık, âmin dedik. Bu nikâh tamamlandı. Şimdi Allah’ın huzurun-da helalim oldun artık. Nasıl mı? Geçenlerde Allah’ın emrini koydum. Seni, senden istedim. O gün duası yarım kalmıştı. Bugün de duamızı yaptık. Âmin dedik. Yoksa sen âmin demedin mi güzelim? Doğru söyle, kaç defa âmin dedin? Saklama, ben biliyorum. Üç kez âmin dedin… Ben duydum. Nasıl mı? Duyarım ben…Kalbini okudum ve dinledim. Kalp gücüyle gördüm ve de duydum. Tam, üç kez âmin dedin. Bir de az önce söyledin, dört oldu. Ben mi? Sayısını bilmiyorum. Her halde her kelime-den sonra içimden bir ÂMİN sözü yükselmiştir. Kolay mı güzelim. 15 senenin sevdası, özlemi, açlığı bulunuyor içimde… Âmin, demez miyim hiç? Sayısız kez Âmin demeye, ikimizin de hakkı var. Sence yok mu? Var… Var. Var dedim ya! Bağırsana… Var desene, ne sıkılıp utanıyor, boynunu büküyorsun.
İçimiz yanmıyor mu? Vuslat gözümüzde tütmüyor mu? Sevgiye ve mutluluğa aç değil miyiz? Söyle, bizden çok kimin hakkı olabilir? Bence, hiç kimsenin. Çünkü bizim bekleyecek zamanımız kalmadı. Sabrımız da tabii… Gözlerini gözlerime dik… Bana sevdiğini söyle. Korkmadan, çekinmeden söyle… Ne olur canımın içi, bunu yap. Bu, bizim de hakkı-mız. Neyimiz eksik güzelim. Her Yetişkinin hakkı değil mi bu?
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız