Beklenmeyen....Öykü Şiiri - Fatma Kalkan

Fatma Kalkan
160

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Beklenmeyen....Öykü

Beklenmeyen

Bedende ki doğum sancısı yüreklere işlemişti. Üç oğluna rağmen anne ve baba kız bebek olsun diye Allah’a dua ediyorlardı.
İki yıl önce beş yaşındaki Ayşe'yi kaybetmenin vermiş olduğu duyguyla gelecek kız, güneşin doğuşundan daha farklı olacaktı. Sabahın ışıklarıyla ağlamaklı bir müjde tüm eve yayılmıştı.
O sabah doğan güneş, sanki bugün sizin için doğdum der gibi mutlu etmişti evdekileri. Hayret bebekler ilk doğduğunda biraz çirkin olurdu. Ama bu bebek o kadar güzeldi ki. Bakışları öyle net, yüzü o kadar parlaktı ki sanki doğalı bir kaç ay olmuş gibiydi Uzun süre bebeğe bir ad bulamadılar. Aslında bu bebeğe kaybettikleri biricik kızları Ayşe’nin ismini koymayı düşündüler. Bu çok zor gelecekti onlara, her Ayşe dediklerinde kaybettikleri çocuklarını hatırlaya bilir, ailelerine katılan nur yüzlü kızlarına haksızlık edebilirlerdi sevgilerinden. Aile büyüklerinden birilerinin ismini koymayı düşünüyorlardı kaybettikleri Ayşe’ye.

Ağabeyler ise daha modern isimler istiyorlardı.
Anne ve babalarına isyan ediyorlar. İkisine de karşı çıkıyorlardı. Kucağına alan “ah gülüm” diyordu farkında olmadan. Bebeği alanların hiç birinin ağzından başka bir şey çıkmadı. Herkes “ah gülüm” ne güzelsin diye seviyor. Öperek kokluyordu.

Yeni misafir de sevgi gösterilerine küçücük bedeniyle karşılık veriyor eve ayrı bir koku salıyordu. Ağabeylerinden ortanca olanı her zamanki mahzunluğuyla annesinin yanına oturmuştu.
Anne Gülüm diyelim mi bu nur yüzlü bebeğe.. Küçük asker konuşmaya başladığından bu yana vatanı ben bekleyeceğim ve her defasında şehit olacağım derdi. Küçük asker adını da bu sebeple almıştı kimse gerçek adını kullanmazdı evde. Anne küçük askerinin bu isteğine kırmadı ve adı Gülüm oldu. Hem bebekle küçük asker birbirine çok benziyorlardı Gülüm’ü annesi,babası,babaannesi,ağabeyleri ne çok seviyorlardı....
Boncuk boncuk bakışlarıyla kendini sevdiriyordu. Büyük bir sevgi seliyle zaman geçmiş büyümüştü.
Heyecanla çantasını doldurup doldurup boşaltıyordu. Defterlerini silgisini tekrar tekrar düzenle yerleştiriyordu. Bu çantayı ona büyük ağabeyi almıştı, çok değerliydi kendisi için kendini büyümüş hissediyordu, küçük han fendi. Yağmurlu bir hava vardı bu gün okulsa eve uzaktı. Yürüyerek gideceklerdi okula, heyecandan yağmuru gözü görmüyordu. Gülüm siyah önlüğünü giyindi saçları beline kadar uzundu, annesi iki örgü yaptı, iki omzundan aşağıya salıverdi. Annesi ‘kızım bu gün okula gitme çok yağmur yağıyor’ dediyse de dinletemedi. İlk defa okula gidecekti. Çantasını sırtına astı, babasının elinden sıkı sıkıya tuttu ve kalbi fırlarcasına atarak okul yoluna yürüdüler. Zil çaldığından mahalleden tanıdık arkadaşlarıyla ilk sıraya girmişlerdi. Andımız okunmuş ve sınıflara düzenli bir şekilde yürümeye başlamışlardı. Akşam Murat öğretmenini anlata anlata bitiremiyordu. Okulu çok sevmiş kısa zamanda okumayı sökmüştü. Bakkala gittiklerinde, hemen annesinin yanından ayrılıyor pakettekileri yazıları okuyordu. Başarılı bir öğrenci olmuştu. Zaman su misali geçmiş ve ilkokul çağları bitmişti.

Gülüm çok çabuk serpilmiş, hoş bir küçük bayan olmuştu. Yaşı ufak olmasına rağmen, talipleri çoktu köyde. Babası gelen talipleri yaşının küçüklüğü nedeniyle uygun bir dille geri çeviriyordu. Gülüm, daha on beşindeydi. Beyaz tenli, ela gözlü, en kırmızı gülleri kıskandıracak şekilde dudakları ve selvi boyuyla salına salına yürür bir yandan da şarkılar türküler mırıldanırdı. Hayatı seven yüzü gibi yüreğide akça olan yeni filizlenen bir güldü. Evlenmek hiç aklına gelmiyordu. Gülüm çoğu kez eve geldiğinde evde birileri olurdu.Annesi mutfağa gittimi hemen yanına gider içerdekilerin kim olduğunu ve niçin geldiklerini öğrenmeye çalışırdı.Anne bu hazırlık neden dediğin de.Annesi ne diyeceğini şaşırırdı.Akşam he akşam dünürler için diye dilden kesik bir cevap döküldü. Güzelliğini kıskanırdı arkadaşları. Çok sevmelerine rağmen arkadaşları, kendilerini kıskanmaktansa alamazlardı ve söylerler dide bunu.

Gülüm’ü annesi sabah uyandırmaya geldiğinde dakikalarca uyandırmaya kıyamaz izlerdi izlerdi. Kirpikleri atılmaya hazır ok gibi dururdu doğuştan sürmeliydi gözleri. Yazmayı çok seviyordu bir şeyden mutlu olsun, onu unutulmaz kılmak için hemen yazardı yâda üzüldüğü bir şey olsun. Severdi köyünü, insanları, hayvanları her şeyi ama her şeyi çok severdi.
Çok duygusaldı. Dağların eteklerinde tek başına yürüyüş yapmayı çok severdi. Çiçeklerle kuşlarla dertleşirdi. Sanki kuşlar Gülüm’ün konuştuklarından anlıyor gibi etrafına toplanır cıvıl cıvıl ötüşüp Gülüm’ün söylediği şarkılara eşlik ederlerdi. Onlarda bir şeyler anlatıyorlardı Gülüm e kim bilir? Böylece günler birbiri ardına hızla geçmişti.

Köyde bir düğün vardı. Gülüm de daha bir kaç gün önce 17.yaş günü münasebetiyle, ağabeylerinin şehirden göndermiş olduğu yeni kıyafetlerini giyindi. Zaten güzel olan Gülüm prensesler gibi olmuştu gülüyordu heyecanlıydı. Gamzeden yüzünde güller açıyordu yola koyuldu....
Bu gün güneş sanki etrafı dağlarla çevrili olan bu köyü, avucuna almıştı. Odanın içinde yanan bir lamba gibi aydınlatmadık bir yer bırakmıyordu hele ağaçların dallarından toprağa süzülüşü nakşediyor gibi gölgeler Oluşturuyordu. Ilık bir hava hakimdi.
Gülüm’ün evleri köyün bir başında düğün evinde diğer taraftaydı. Yollardan geçerken bir kaç yerde keklik yavrularını toplamış otlatırken görmüş onları izlemişti sanki onlar tanışıyormuş gibi saklanmıyorlardı diğer taraftan tavşanlar kaçışıyordu. Gülüm’le oyun oynuyor gibilerdi.
Gülüm Sinem nine çeşmesinin, yanından, geçiyordu ki, çeşmeden su içen, Can’la göz göze geldiğinde kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuştu. Oysa, Can öğretmenle Gülüm defalarca karşılamışlardı.Daha önce,kalbi hiç böyle çarpmamıştı.Yanakları kızarmıştı. Ayaklarını basacak bir yer bulamıyordu. Yüreğine ılık ılık bir şeyler damlıyordu Bir müddet öylece kala kalmışlardı. Sanki bu iki yüreğin gözlerinden bir birine giden bu aşk yolu, kalplere nakış işliyormuşçasına. Dökülen ayva çiçekleri... Hafifçe esen rüzgâr, bir yandan ahenkle akan su sesleri şarkı söyleyen kuşlar da bu duruma eşlik ediyordu. Bir an Gülüm ün dizlerinin bağı çözülmüş düşecek gibi oldu ama toparladı kendini hemen. Bir kuzu melemesiyle kendilerine gelmişlerdi.

Bu durum ne kadar sürmüştü ikisi de farkında varmamışlardı. İkisi de keşke bitmeseydi diye geçirdi içinden ne güzel bir duyguydu bu daha önce hiç yaşanmamış. Gülüm''koşar adım gitmeye başladı oracıktan.Can'sa baka kaldı Gülüm ün ardından. Giderken acaba geriye dönsem diye geçirdi içinden ama cesaret edemiyordu bir müddet yol almıştı. Aniden durdu cesaretini toparladı geriye bakmak için döndü ki Can'da arkasından sanki sevdam dön bir kez daha ay parçası yüzüne bakayım der gibi bir ifadeyle bakıyordu.

25 yaşında olan Can öğretmen daha önce hiç kimseden bu derece etkilenmemişti. Bir iki arkadaşı olmuştu ama bu derece yüreği titrememişti bir an eliyle sanki bulutlara dokunmuş cağsına sanki elleriyle yıldızları toplayacak gibi yükseldiğini zannediyordu. Ne kadar güzeldi yeryüzünde Can için Gülüm’den başka güzel olamazdı. Kalbinin hızına yetişemiyordu artık yeniden koşarak gözden kayboldu. Olanca hızıyla koşuyor ancak yollar tükenmek bilmiyordu nihayet düğün yerine gelmişti. Düğün yeri çok kalabalıktı, bütün köylü oradaydı. Herkes eğleniyor, naralar atıyorlardı. Erkekler oynuyor, kadınlar alkışlarla onları izliyorlardı.Çocuklar koşuşuyor bir taraftan da düğün sahibi telaşla yemek servisi yapıyordu. Gülüm ise kalabalığa boş boş bakıyor,Can’ı düşünüyordu.Yanaklarında tarifsiz bir ateş tüm bedenini kavuruyordu. Seher Gülüm'ün yanına yaklaştı. Bir değişiklik vardı Gülüm’de bugün. Kıpkırmızı olmuştu yanakları, gözlerinden mutluluk şarkıları coşuyordu. Hayırdır Gülüm nedir sendeki bu heyecan.Gülüm inkar etmeye çalışsa da Seher fark etmişti bundaki hoş değişimi. Kız yoksa aşık mı oldun sen dedi? Hayır hayır ne aşkı nerden çıkarıyorsun diye heyecandan ilk kelimeler döküldü dilinden. Bir taraftan da nerden biliyor ki, benim yaşadıklarımı acaba diye içinden geçirdi. Acaba bakışmaları görmüşmüydü. Yüreğine korku ve utanma kapladı birden. Kimsecikler fark etmese diye dua ediyordu. Düğün bitmiş herkes evine dağılmıştı.
Gülüm,heyecanlıydı yürürken adımları bir birine dolanıyor, çeşmeye yaklaştıkça kalbi iyiden hızlanıyordu. Bayılacak gibi hissetti kendini. Çeşmenin orda Can’ı tekrar gördüğünde şaşırdı birden. Yoksa bunca saat kendisinin yolunumu gözlemişti. Senem nine çeşmesiyle, Can, öğretmen'in evi yan yanaydı. Can öğretmen bu köye geleli üç yıl olmuştu. Öğretmen köylüyü, köylüde Can öğretmeni çok sevmişlerdi. Evet beklemişti. Can öğretmenin heyecanından anlaşılıyordu. Bu defa canın yüzüne bakmaya cesaret edememişti. Koşar adımla, geçip gitti yanından.
Eve geldiğinde anne sordu biricik kızına, ne oldu kızım ne bu hal neden bu kadar heyecanlısın anlatmak ister misin? dedi Allah Allah Seher gibi annesi de mi anlamıştı yoksa hem nerden biliyorlardı ki? Gülüm kekeledi yüzünü sakladı. Anneciğim koştum sadece dedi ve odasına geçti. Gülüm biraz dinlendi sonra, kalktı her zamanki gibi günlüğünü eline aldı eli titreyerek

''aşk'' bu olsa gerek''

diye not düştü boş bir sayfaya heyecanlıydı mutluydu. Neden sonra annesinin sesiyle kendine geldi kızım yemek hazır.. Günler günleri sürükleye dursun. Ardı sıra yüreklere düşen kıvılcım her karşılaşmada biraz daha alevleniyor. Git gide büyüyordu bu sevda.. Can şehirde büyümüş olmanın verdiği rahatlıkla defalarca Gülüm’le konuşmayı denemişti. Umutsuzca ardından selenmiş ama nafile. Gülüm karşılık veremiyor her defasında Can hayal kırıklığına uğruyordu neden karşılık vermiyordu ki? Gülüm ve Can bir birine öyle sevdalanmışlardı oysa. Bir birini özlüyor uzaktan da olsa görmek bile yetiyordu. Hele Gülüm Can’ı görmese bile onun geçtiği yollardan geçse sanki sevdiğinin kokusunu alıyordu onu görmüş gibi mutluluk duyuyordu. Fakat bunu Can'a nasıl anlatabilirdi ki karşılık veremezdi.
Kural buydu köyde ya bir gören olursa, ya dile düşerlerse. Hep bunlar geliyordu Gülüm’ün aklına... Köyde eskilerden beri gelen bu adetler ne zordu. Sevdasını dillerde susarak gözlerde yaşamıştı haykırırcasına. Onca sevenler sevilenler işte bunlarda öyle ya kavuşacaklar yada bu geleneklere kurban gideceklerdi. Büyüklerinden öyle terbiye almıştı. Ayıptı bu durumlar bir kız bir erkeğin yanından geçerken önüne bakarak geçmeliydi. Nerde kaldı ki durup onunla bir kelime etmek mümkün değil....

Öyle çok istiyordu ki karşılaştıkları bir günde bir merhabayı paylaşmayı. Ne güzel olurdu bu ah bir kez seni seviyorum Can diyebilseydi. Sadece geçilen aynı yoldan geçmek belki de kaçamak bakışlar büyütmüştü bu sevdayı diğer herkes gibi..
Can artık dayanamıyordu bu duruma ne yapacağını da bilmiyordu Gülüm’ün kendisine neden karşılık veremediğine de bir türlü anlam verememişti. Tam iki yıl suskun yürekler yandı sevda büyüdükçe büyüdü büyüdü...

Gülüm’ün bu gün içinde tuhaf bir his vardı. Aslında çok sevinçli olmalıydı. Okulların açılmasına bir gün kalmıştı. Evet sevdiğini görecekti, çok özlemişti yaz tatili boyunca ah bir uzaktan da olsa görse yeterdi. Hasret giderirdi içinde. Anlam veremediği her iki duyguyla yürüyordu Can'ım gelmişse görürüm diye. Yürümeye başladı adımlarının biri çabuk ol, biride dur gitme diyordu bir sürü şey düşünürken. Ancak anlam veremiyordu bir türlü bu duruma,yol boyu önüne çıkan taşlara top oynarcasına dokunuyor. Bir şeylerden hıncını alır gibi Senem nine çeşmesine yaklaşmıştı. Can öğretmenin oturduğu yerde birileri oturuyordu. Kimdi ki bunlar anlam verememişti yaklaştı. Yanlarına gelince kucağında küçük bir bebekle oturan bayana merhaba dedi.
Hoş gelmişsiniz kimlerden siziniz? Aldığı cevap karşısında güneş sanki birden kaybolmuş, gözler yağmur olup içe akmaya başlamıştı. Kulaklarına inanamıyor ama zorda olsa ayakta durmaya çalışıyordu. Karşısında duran bayan eşim bu köye yeni öğretmen olarak atandı diyordu.

Can’ı cananını yakıp gitmişti bilinmeze. '

''' Gülüm ün öldüğü gün''''

Büyüttüm vefayla aşkımı özden
Ah büyük sevdamız yıkıldı bu gün
Ey deli yüreğim korkardın sözden
Beynime bir kurşun sıkıldı bu gün

Fatma Kalkan
Kayıt Tarihi : 26.6.2010 16:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Son durakta çok bekledim Sevgime sevgi yükledim Yürümedim emekledim ................................... sayfama uğrayan dostlarım hepinize teşekkür ediyorum

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yener Sezgi
    Yener Sezgi

    Bir çok aşk hikâyesi gibi, sonu hüzünle biten bir öykü. Güzel ve başarılı bir çalışma olmuş. Tebrik ediyorum sizi.

    Cevap Yaz
  • Mahir Başpınar
    Mahir Başpınar

    Büyük bir merak ve büyük bir beğeni ile okudum yazınızı. Etkilenmemek mümkün değil. Sanki siyah beyaz bir türk filmi seyreder gibiydi satırları okurken.
    Öykünün sonunda ki dörtlük de çok anlamlı ve güzeldi. Emeğine yüreğine sağlık Fatma Hanım.
    Sevgiyle kalınız.

    Cevap Yaz
  • Bünyamin Boy
    Bünyamin Boy

    İlk baharı... yaz'ı,son baharı ve kış'ı birlikte biranda yaşamış gülüm,bende hem,sevindim hem üzüldüm,kara bulutlar geçti üzerimden sanki hüzünlendim nemlendi gözlerim,yüreğinize sağlık sevgili şaire sizi kutlarım,sevdanız ve kaleminiz daim olsun.

    Cevap Yaz
  • Metin Solak
    Metin Solak

    Fatma hanım tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Halenur Kor
    Halenur Kor

    Duygulu ve çok güzel ifade edilmiş bir hikâye idi. Tebrikler... Yazın hep sevgili Fatma'cığım. Tam puanla kutluyor sevgiler ve selamlar yolluyorum. Hâlenur Kor

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (50)

Fatma Kalkan