Beklenen Yolcu Açtı Heybesini Açmasına Ya

Lütfi Kireçci
222

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Beklenen Yolcu Açtı Heybesini Açmasına Ya

Bir insandı, gurbet durağına adını yazdıran geceden
Öncesi yoktu, çocuk yüzlerinde aradığı, ihmalkar bir tebessümdü
Gemiler nedense hep geç gelen yolcularla doluydu
Fırtınadan yüzlerini epey bir zaman gizledi
Bir insandı uzak diyarları getirmişti heybesinde
Aradığı şeyleri henüz bulamamıştı, döktü içindeki gülleri caddelere
Kim bu deli adam der gibi birini aradı, boşluğun adresinde kalmış gözler
Duvarlara yağmurla gelen adamların resmini çizdiler
Zaten kapalıydı hava, soğuktu, ve üstelik insanlar böyle şeylere alışkın değildi
Tuhaf,tuhaf bakıyorlardı yerlere dökülen farelere
Adam heybesinden çıkarmıştı bunları, şimdide çıkardı kedileri döktü yerlere
Pencereden aşağı sabah sofrasını silkeleyen bir yaşlı nine gördü bunları
Amanın komşular dedi; gelin şöyle bir bakın hele,
Onun gördüğünü görmedi komşular, tekrarlanmadı bu sahne
Kapı çalındı, anne feryat etti, koştu kapıya, oğlu askerden gelmişti kadının
Hasretle sarıldı boynuna oğlunun, oğlum dedi usulca
Dün ninen bir karışık rüya görmüştü, bizde iyice meraklandık..hayırlara yorduk,
Adam heybesiyle geldi yolun ortasına açtı heybesini
Minik, minik minyatür adamlar döküldü caddelere,
Alel acele topladılar bir kapı büyüklüğünde ellerini
Kayboldular, yalnız kentin, kuş sessizliğinde, üzerlerinde koyu kestane renkli elbiseleri vardı, onları çıkardılar düşlerinden, yalnız fareler kaldı, birde kediler
İnsanın durağına park etmişti, heybesinde getirdiği fırtınaları yolcu
Aslında heybesi akrep doluydu, kafasından atamadığı mutlak korkuydu
Yalın ayak basmamalıydı yere, yer akrep kaynıyordu
Adam mutlak korkuyla akreplerin kuyruğuna basmamaya çalışıyordu
İrkildi, durmayın dedi durmayın vurun beni ağır cesetlerle
İhaneti hiç bilmedi, dilinde şişen baloncuklara aldırmadı
Plastik leğenlerde çamaşır yıkamayı bilen kızlar,
Nasip deyip iyice yıkadılar siyah renkli elbiseleri
İnsanın gurbetine yalnızlığı inşa etmeye başladı adam
Heybesinde daha epey bir şeyler vardı, onları da çıkardı bir,bir
Kaygılar tepesinden çıkardığı ciğerlerine
Derin bir ırgat nefesiyle çektiği sigara dumanlarını doldurarak
Başladı inşaata, birinci kata, önceden saldığı fareleri koydu
İkinci kata kedileri, derken üçüncü kata çıktı bir şey bulamadı adam
Yüzme bilmeyen minyatür adamlar çıkageldi hırçın ve öfkeli
Burası da bize siper olsun dediler, vurdular kazmayı suya
Bir palyaço kıyafetiyle dördüncü katı inşa etti akrepler
Ve insanın gurbetine, av avcı, çeşit her çeşit ve ihanet vede intihar
Çimentosuna su katılarak sertleştirildi iyice, ve üstüne unutkanlık suyu döküldü
Adam heybesine kuşlar koysaydı ya, güvercinler, sığırcıklar ve hatta kargalar
Ama dökemezdi onları yere, heybenin ağzından uçarlardı sonsuzluğa
Ve dahi konuşmayı da bilmezlerdi üstelik,insanın gurbetine ne kadar yabancıydılar
Çocukken vurduğu kertenkeleler, başını kör bir bıçakla düşürdüğü kuşlar
Geliyordu adamın gözlerindeki son gurbete
Ve adam neden sonra heybesini bir sopanın ucuna, onuda sırtına vurdu
Vazgeçti birden, kuş sürülerini bahara eklemek geldi içinden
Balık tuttu kedilere nehirden, saldı fareleri ait oluğu yere
Ve çıkardı düşlerinden minyatür adamları, ve kapıdan iri ellerini de iade ederek
Ayağına giydi köyden getirdiği yemenilerini, ve usulca akreplerin kuyruğuna
Basmadan terk etti insanın kıyısına yerleştirilmiş tüm mayınlara da
Basmamaya gayret gösterdi.
İki uçurum arasında yeşil bir vadide,
Kurtların ulumasına henüz üç ay varken:
Adam üç ayları köyünde tutmaya karar verdi
Köyün uzak bir tarafında, büyülü bir orman vardı
Adam girdi o ormana açtı heybesini, bozuldu ormanda büyü, kötü bir koku yayıldı etrafa, yılanlar başını çıkarıp baktılar şöyle bir deliklerinden
Kurbağalar biraz daha fazla vır aklamaya başladı,
Bir göçmen kuşuydu, kuru bir ağacın gövdesine yaptığı yuvasını bozdu.
Hızla bir kertenkele kaçtı adamın önünden, bir kuş kafasının kesilmesine izin vermedi, tüm ısrarlara rağmen adam köyüne dönmedi
Kuru bir dalda asılı kaldı içi boş heybe
Zaten yoktu içinde,hiçbir şeyde
Bulamadığı bir şeyleri belki buldu adam bir bayram öncesinde
Adam açık adres bırakmamıştı berberde

Sepet, sepet toplamış adam öfkesini una bandırıp asmış ipe
kırk düğüm atarak sıkıca bağlamış rüzgarları güle
ağzı üstü yatmış adam kırk gün kırk gece
evlerinin bacalarına sabrı tükenmiş baykuşlar tünemiş
eskiden siyah saçlarına, şimdi düşmüş dağların karı
aşmış yaşı kırkı, belki etmiş yolu yarı
Daha bir daha köyünden dışarı adım atmamış adam
Heybe sininde ağzını bir daha açmadığını söylerler
Görmüş diyarı, DİYARBAKIR’I, ANTEP’İ, MARAŞ’I
BİZİM ORALARDAN OLDUĞUNU SÖYLERLER
GAZİANTEP CEZAEVİNDE BELKİ YATMIŞTIR BU ADAM
AMA HALA KİMLİĞİ BELİRLENEMEMİŞTİR,
ÇİĞ KÖFTEYİ, TARHANAYI, KEBABI,KELLE PAÇAYI
ÇOK SEVDİĞİ BİLİNMEKTEDİR..

Lütfi Kireçci
Kayıt Tarihi : 29.4.2006 10:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    yüreğinize sağlık hocam bu cümleleri birleştirebilmek bir marifet!

    Cevap Yaz
  • Zülfikar Yapar Kaleli
    Zülfikar Yapar Kaleli

    MEKTUP

    Bu beşinci mektup yazdığım, emi,
    Yazdım yazdım, bir cevabın gelmedi.
    Bunlardan ibaret değildi cemi,
    Bozdum bozdum, bir cevabın gelmedi.

    Nasıl ne haldesin bilmek isterim,
    Hakk nasip ederse gelmek isterim,
    Seninle dertleri bölmek isterim,
    Sızdım sızdım, bir cevabın gelmedi.

    Gözüm yolda kaldı, gönlümde acı,
    Gelir geçer haber vermez postacı,
    Telefonda hep “yok” dedi bir bacı,
    Kızdım kızdım,bir cevabın gelmedi.

    Sizin ile gülemedim, yastayım,
    Sonumu Hakk bilir, fakat hastayım,
    Sizler hürriyette, ben mahpustayım,
    Gezdim gezdim, bir cevabın gelmedi.

    Kim derse ki dünyalığa vuruldu,
    İnanmam ben, ama bana soruldu,
    Muhabbet tükendi, selam yoruldu,
    Sezdim sezdim, bir cevabın gelmedi.

    Söyle mecnun göremez mi önünü?
    Cihan duydu yiğitlerin ününü,
    Bekle bekle, Kaleli’nin gönlünü,
    Üzdüm üzdüm, bir cevabın gelmedi.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Lütfi Kireçci