Küçüktük bir zamanlar,
Ve büyüdük.
Büyüdük de sevdalara karıştık.
Yasaklandı adımız,
Ve sonra bakışlarımız…
Biz büyüdükçe küçüldü dünya.
Değişti mevsimler.
Değişti ağız tatlarımız, büyüdü sevdamız.
Bir değişmeyen sen kaldın,
Birde yaşadıklarım…
Çorak bir toprağın bağrındaki çatlaklardı,
Yüreğimin en anlatılabilir hali.
Ve susuz kalmış, kurumuş bir papatyanın,
Tek, tek dökülmeye başlamış yapraklarıydı,
Ömrümün en sensiz geçen yılları…
Dudaklarımın arasında gezinirdi hiç durmaksızın ismin,
Yanardı yüreğim,.
Titreyen bir ışığın gölgesinin seyrine dalardım,
Yokluğun, yoksulluğum olur,
Ağlardım…
Ölüm az ötede beklerdi beni,
Ben ölüme hazırdım.
Ve imgelerin canlanırdı, yüreğimin en ağrıyan, en sızlayan, en yanan anlarında,
Ölüm!
Az daha bekle…
Bin umut olurdu her bir hayalin,
Bin türkü, bin şiir, bin sevda olurdu.
Ve ben, tekrar tekrar sevdalanırdım sana.
Anlatılacak ve yaşanabilecek en yalın halindi bu.
Seni sana anlatabilmeyi ne çok istedim,
Ne çok denedim bilemezsin.
Oysa kaç defa düğümlendi de boğazım,
Anlatamadım…
Ben o büyük günden hiç umudumu kesmedim.
Ve o büyük günün sancılarını yaşadım hep.
Konuşabilir miydim acaba?
Seni böyle yaşamaya alışmışken…
16.11.2011
02.25
Kayıt Tarihi : 4.3.2016 10:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!