Ey lanetlenmiş kavim, mel'un ben-i israil
Öyle geleceğiz ki: Yorulacak Azrail.
Allah murad edince, bizi memur kılınca,
İnancımız yetecek, gerek kalmaz kılınca.
Hele bize yol versin de göndersin bizi reis.
Epey mühlet tanıdık, merhamet göstermeyiz.
Gazzeli yetim çocuk, o gün bayram edecek.
Eli taş tutmayacak, evinden seyredecek.
Türk'ün şanlı tarihi yeniden yazılacak.
Şehrin orta yerine, mezarın kazılacak.
Kudüs'e gireceğiz El Halil kapısından.
Dağlar üreteceğiz senin kafatasından.
Üzerine semadan, cehennem boşalacak.
Yemn ü Peymanım olsun: Evet bu yaşanacak.
Seni korumayacak artık gargat ağacı.
Ah o dehşetli ölüm, o nasıl darağacı.
Bu senin yok oluşun, bu senin ölüm günün.
Nasıl zehir olacak, göreceksin düğünün.
Zılgıtlar çalınacak havranın ortasında
Bir de dönüp bakmışsın, dünya senin yasında.
Ağlama duvarına cesedin asılacak.
İpin gevşetilecek, sonra da kasılacak.
Seni gören iğrenip, seni gören kusacak.
Korkacak tüm çocuklar, babasına koşacak.
Zafer kazanılmıştır, savaş bitmiştir çoktan.
Bir nefer belirtecek, Yavuz gibi ufuktan.
Ve çıkacak bu nefer minarenin üstüne.
Bir nefes dolduracak iman dolu göğsüne.
Sonra da haykıracak, o nefer nefesini.
Çine de duyuracak, o davudi sesini.
"Allah indinde hak din sonun dinin adı İslam!
Üstüne yoktur tek söz, üstüne yoktur kelam."
Kayıt Tarihi : 11.5.2021 14:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!