Kar yağan saçlarımı görüp
Kalın paltolara büzül de gel
İstasyonlardaki çaresizliğime
Tevbe-i nasuhla üzül de gel
Bir ilinti…
…olsa da adım seninle anılsa…
Baksana hep inilti…
Bir iki şey biliyorum ben de…
Heyelanlarına…
Alıştım !
Gökten bir kartal gibi beni, avını…
Her köşe başında parçalayışlarına…
On bin metreden sortilerine, çakılışlarına…
Bu sükut…
Bu uzak…
Bu kuru ikindi…
Bu rüzgar, salınan yapraklar…
Duvağının kaldırılmasını bekleyen bir bakir kız gibi tir tir titreyen, el değmemiş hislerim, bembeyaz yalnızlığım…
Düşünebiliyor musun nasıl paramparça olacağını o çocuğun, mahalle aralarınla dolaşan dondurma arabasının bir gün bile semtini ıskalamasını…
Ya da
Sevmemişsin ki…
Ya da
Sevmiyormuşsun ki…
Tokat atmışsın, tebessüm etmişim…
Hüzün çöktü de yine
İstanbullara
Ne kadar isterdim yar
Beni bi ara…
G.tümde donum yok
Açlığım da hep sürecek
Ama
Beni açlık değil
Aşksızlık öldürecek
İster kapımı çal
İster çalmadan gir
Gel de benimle vakit geçir !
Baksana kan çanağı gözlerim…
Şiirleriniz, lütfen...