Yeni doğan bir bebeğin ilk soluğu gibisin sen
Hayata başlamak için çığlık çığlığa nefes almak
İlk tokadını sana ilk el uzatandan yemek
Sen bana can veren nefes gibisin
Seninle kara kuşaklar takıp hayata savaş açtım ben
Beni her gün içine çeken bu bataklıktan
Keşke bakmasaydın bana öyle
O gün o vakit tam o an
Şaraplarda kaybolmuşken düşmeseydin kadehime
Dökülmeseydin dudaklarıma
Kaç kere daha yanacak bu ten
Kaç kere daha bulut sanacak kendini bu gözler
İiki çeşit kadın var
Tutkulu ve tutuklu
Sana tutkunum ve sana tutuklu
Söyle ben hangi çeşit
İki çeşit adam var
Harbi adam olan
Ayrılık vakti şimdi
Çekip gitmek
Susmak
Ona anlatamadıklarını yokluğuyla konuşmak
Ağlamak vakti şimdi
Benim içimde senden bir okyanus var
Bakışlarını en derin siyahına gömdüğüm
...
Benim içimde senden bir sevda var
Yokluğunda yalnızlıklarımla büyüttüğüm
...
seni anlattım
ıssız sokaklara
yankılandı sesim
seni dinledim
ben hep seni söyledim
yağmurlar ıslatamıyor beni
ayazlar üşütmüyor
seni düşünürken ben
hayat duruyor
tüm mevsimler sana özeniyor
Sen hırçın bir poyraz
sen Nemrut doğan güneş
sen dağdaki namlu
ve sen kovulmuş özgürlük
ve sen unutulmuş ayrılıklar
ve sen içimi yakan hasret
Bu ömür belki çok kısa belki çok uzun
Belki çok mutlu belki umutlu
Ve belki yalnız yalansız sessiz kimsesiz
Bir huzurevi tazeliğinde beklenen kolonya bide gülümseme belki
Uzun yolların kısa molaları
Belki uzun sessizliklerinin kısa vedaları
Ben seni içimde saklıyorum içimdeki gölgelerde
Ben seni gözlerinin siyahına gömüyorum siyahtaki o asiliğe
Sen en umutsuz anlarımda umudumsun sen asla yağmayacak bir yağmursun
Sen buludumsun yalnızlıklarıma gölge tutan sen asla kesilmeyen soluğumsun
O senin kıymetini bilmeyen bir mavi o aşkın maviliğini siyaha çaldıran bir asi
O bakışlarındaki derinlikte yüreğini bulamayan biri o sendeki beni göremeyen bir deli
Once sadece soyadı benzerliginden ilgimi cekti sonra siirlerdeki duygu yukunu algiladım. Yazmaya devam etmelisiniz....