Begonyalı Pencere Şiiri - Ahmet Ada

Ahmet Ada
20 Mayıs 1947 - 19 Mart 2016
104

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Begonyalı Pencere

Senin bu küsümser yüz
Bir ağlar bir gülersin

Seninle ayakta duruyor
Hercai sözcüğü.
Seninle biçim - bozuma
Uğruyor Türkçe.
Günübirlik değerleri ters yüz ede ede
Döküntü değeri kazanıyor
Her sevgili.

Yüzün göğe açılmış
Gündeş yazı
Begonyalı pencere

Ahmet Ada
Kayıt Tarihi : 24.8.2002 05:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Atila Yalçınkaya
    Atila Yalçınkaya

    UĞRADIM, GİDİYORUM.

    Cevap Yaz
  • Şeyhdavut Yıldız
    Şeyhdavut Yıldız

    SENİN AŞKIN YALANMIŞ
    Senin aşkın yalanmış meğer;
    Öyle olmasa çekip gitmezdin,
    Biraz olsun sevseydin eğer:
    Beni sensizliğe terk etmezdin.
    Senin aşkın tuzakmış meğer,
    Yakalandım bir kere kurtulamadım:
    Sen çokdan çekip gittin ama...
    Senden sonra kendimi ben bulamadım.
    Senin aşkın masalmış meğer;
    Anlatır dururdun yalan sevgini,
    Ben yüreğinde biraz olsaydım eğer...
    Böyle gidip mahvetmezdin kendini. şeyhdavut yıldız

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan

    Onun önderligi girdi.. haçlı frenk ile.. cihata Türk
    Acaba konu bab bugun.. niçin edilmedi.. tercih Atatürk..

    diyerek.. tepki koyan.. Perihan hanim ve Vahap beyi kutlar..

    ozellikle kibar feyzo gibi filimler de guldururken dusunduren..

    halkin ufkunu acan.. dumbullulerden aldigi kavugu.. basari ile tasiyip..
    orda bir koy var uzakta.. bu tur sorunlarla bas basa.. ancak seherde.. sizde farkli degilsiniz.. burda da seher agalari var.. demek sureti.. seher gercegi ile tanistiran.. en az futbol kadar uyusturucu etkisi olsa bile..
    simdinin dizilere filimlere bes ceker.. bi baska Kemalimizi.. Sunalimizi.. ( yahu bu kemalleri.. niye bu kadar seviyoruz.. tekamul kokune yakinligi mi.. kamillerden cok benimsedik Kemalettin Tugcu Kemal İspir Kemalettin Kami Kamu)
    hatirlatan Onur hanima da tesekkur eder..

    bu guzelliklere vesile olan.. gunun siiri muellifini.. mukerrer kutlarim.. iyi ki varlar.. saygilar..



    sey pardon.. ozur.. simdi gondere basmadan once fark ettim.. uye seckisin de Atamiz ile ilgili siir var..
    hem orda hem burada.. siyah bant ile..

    Cumhuriyetimiz kurucusunu saygi ile aniyoruz yazisi var arkadaslar..
    dolayisi ile.. bayram seyran demeden.. ince eleyip bir secki heyeti var.. hakkini yemek yanlis olur.. bu vesile ile tekrar.. mutesekkirligim iletirim.. heyete saygilar..

    Cevap Yaz
  • Selen Demir
    Selen Demir

    ''Küsümser' ne demek?

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge

    BEGONYALI PENCERE

    Senin bu küsümser yüz
    Bir ağlar bir gülersin

    Seninle ayakta duruyor
    Hercai sözcüğü.
    Seninle biçim - bozuma
    Uğruyor Türkçe.
    Günübirlik değerleri ters yüz ede ede
    Döküntü değeri kazanıyor
    Her sevgili.

    Yüzün göğe açılmış
    Gündeş yazı
    Begonyalı pencere

    Ahmet ADA


    GÜNÜN ŞİİRİ ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

    TELEVİZYON

    Bir zamanlar evlerin oturma odalarının duvarlarında küçücük raflar vardı. Üstlerine sihirli kutular konurdu. Kulağı burulunca ısınması beklenir, sonra uzun dalgadan ve orta dalgadan Ankara ve İstanbul’dan yapılan yayın dinlenmeye başlanırdı. Arada Rus radyosu karışır, parazit yapardı. Kısa dalga daha çok parazitliydi. Frekans ararken dayanılmaz sesler çıkarırdı. Cıv cıv cıv… Patır kütür… Bazıları, incecik tellere bağlayarak getirdikleri alüminyum tencere kapaklarını tahtalara tutturarak anten yapıp, kırmızı kiremitli çatıların uçlarına çakardı. O zaman Kıbrıs’tan da fonda ince cızırtılarla daha net bir yayın alınmaya başlar: “İyi günler, sayın dinleyiciler! Burası Kıprıs Radyo Yayın Kooperasyonu… Şimdi sizlere…” diye başlayan, muhtemelen uzun boylu, yanık tenli, siyah kıvırcık saçlı, kara kaşlı kara gözlü genç bir hanım sesi duyulurdu. Meteoroji Radyosu da onun gibi şarkı türkü ağırlıklıydı.

    Kimler yoktu içinde! Neler yoktu!.. O, her eve açılan okul, herkes için dershane, muazzam bir eğitim kurumuydu. Herkesin kulağı ondaydı. “Susun! Ajans başladı!..” dendi mi, söz biter, nefes kesilirdi. İşte öyle can kulağıyla dinlenen bir devdi. Türk Dilini korumak, onun için başlıca ödevdi.

    Yayın tek kanaldı. Devlet, kurumuna hâkimdi. Sonra özel radyolar açıldı. Yerel yayınlar başladı. Her telden çalınıp söylenmeye, dil körlenmeye başladı. Belirlenen fikirler değil, yararlı zararlı her fikir süratle yayılmaya, örf adet, gelenek görenek bozulmaya, halk yozlaşmaya… Çok şey kaybetmemizin bir sebebi de bu kontrolsüzlüktür.

    Sonra birer pencere açıldı aynı odalara… Akşamüstüne kadar mesai yapan radyoların kulakları buruldu, yerlerine göz alıcı güzeller kuruldu. Gökkuşağı renkleriyle boyalı değildiler, öyle allı pullu ama beyaz tenli, siyah saçlıydılar. Aktan karaya uzanırdı renkleri… Kim aldırırdı renklerine! Bu daha maharetliydi. Hem görüntü hem ses… Karşısına sıralanıverirdi herkes… Bütün mahalle, kadın erkek, büyük küçük, çoluk çocuk… Ne kolonya isterlerdi ne şeker… Ne çay ne kahve… Put kesilirlerdi! Tapınır gibi izlerlerdi.

    Yer kapmak için yarım saat önceden teşrif edenler, işten döndükleri gibi el ayak yıkamadan gelenler… Kesif ter ve ayak kokuları… Ev sahibi halı silerdi onlar gidince… Diyemezdi ki: “Reklâmlarda bari kalkıp gidin de şu ayaklarınızı bari yıkayın ya!” Reklâmlar dahi imine cimine kadar seyredilir, tek sözcük, tek figür kaçırılmazdı! Kim kalkacak! Kim kıpırdayacak! Zaten yer yok! Millet et ete! En zaruri ihtiyaç için kalkanın yeri kapılır, geldiğinde ayakta kalırdı.

    Tek kanaldı. Kontrollüydü. Yılbaşında dansöz çıkacaktı. Ne giyecekti? Edebe aykırı olmamalıydı. Mümkün olduğunca kapalı olmalıydı. Bir dansöz ne kadar kapalı olabilirdi? Nereye kadar? Her yıl: “Günah yazma, Allah’ım! Günah yazma!..” diye başlayan gösterilerdekiler, giderek: “Azıcık yaz, Allah’ım! Azıcık yaz!” demeye başladılar. Sonunda tülü mülü attılar:” İster yaz, ister yazma! İster yaz, ister yazma!..” diye şakır şakır göbek attılar, atıyorlar. Kime ne? Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın! Her koyun kendi bacağından asılır. Asılır, asılır ama kokusu yedi mahalleye yayılır!

    İlk özel televizyonla gözel yayınlar geldi. Dilediğince özel ve istendiğince sözel… Tele Voleler... Şabanlarla şabanlaşmalar… Geyik muhabbetleri… Dejenerasyon…

    Kötü örnek tez tutulur!

    O dünyaya açılan pencereler ağlattı, ağladık; güldürdü, güldük… Milletçe grup hipnoz seanslarında her şeyi unuttuk, o olduk!

    Kültür emperyalizmi…

    Hercai gibiydi. Arzu ettiği gibi değişti, değiştirdi. Türkçemiz, dil bayrağımız bozuldu. Milli değerlerimiz allak bullak oldu.

    Ev kadınlarına ev erkekleri de eklendi.

    Anteni göğe bakardı, biz ona… Pencere camı değildi o cam! Sihirli camdı! Sihirli kutudan sonraki sihirli cam… Bazen dost bazen düşman…

    O ne yaman! Aman! Aman!..

    ***
    Ekran karşısında kesintisiz mutluluklar…

    Onur BİLGE

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Ahmet Ada