Hüzünlerin dolunaylarına dolanıyor bedeller.Binlerce acı beni ısırıyor yılancıl olduğum ısırgan anlara taşıyor.Gözlerine baka, sıcağına yapışa yapışa yanılgıların zehrinde meğer kendimi zehirliyormuşum.Sen masum bir melek olarak güzel bir geleceğin ay ışığıyken bense, yitirilmişliğin en azgın sularında su içinde susuzulluğa susamış bedevi arzular çerçisiydim.Yürek ağrısı kül döker yanılmalara.Güvenin türkülü bir hece gibi okunur yüreğimde.
Aynalar gösterir beyaz yönlerinin zor bulmacasını.Sevda, ihanete uğramamış gizemli bir masallar ülkesi olarak
Kalır yaşadıklarımızda. Gönül avuçlarından dökülen pınarlarda yıkandı vicdanım.Kaldım her şeyi yalnız senli bir sen ile binlerce ben arasında.Terk edilmenin son mağarasında sarkıt dikitlerden dökülen damlalardan ders aldı kabullenişim
“aşk bizi çoktan terk etti.....
ben bizi çoktan terk ettim....
sen bizi çoktan terk ettin....
Şiirlerimin ruhunu çaldı senli melekler.Sorguya çekti beni bütün bebekler.Hani sen benim tek bebeğimdin,hani bebekleri melekler korur,hani bebekler meleklerle konuşur ya... Turna bakışlarındaki gülücüklere gül besledim, içimde hiç büyümeyen bebeğim.
İçim acısa da ,yıldızlar bana seni anlatsa da,bir sevgi tufanın yeni doğmuş bebek nidasında seslendim sana
Yüreğindeki titremelere bin İsmail feda etmeyi düşünen son İbrahim’dim.Oysa,kurban bayramı gelmişti ve ben bir hayır panayırından dönmüştüm.Arzuların forası beni kaçınılmaz kirli denizlerde yakalamıştı.Bir erkek bir kek aşkına azgın sulara dalıyor, bitivınlayan vicdanın hışırından bir an seni unutuyor.
Ömrümün en güzel anlarını taç yapmış,ruhunun bütün şubelerini sana açmış,yalnız senin gönül defterine günlüğünü yazmış,artırılmış bir sevdanın kentli mecnunuydum. Beni de vurdular benden. Binlerce kez
Kırılan ipekböceği yüreğinde yeniden yol olmak, yeniden eski baharatları sana sunmak için Çin’e gitmek, Çin Seddini aşmanın imkansız imza silincesindeyim.Beni Everest’inde attın, ölmedim hala sevginle yaşıyorum, yaralarım çok; ama berrak sevgin beni ayakta tutuyor Nazlıcan.
Yangınlarına gürül gürül akan aşk kütüphanesinin yakılma haliyim.Kevserlerin belki temizler beni…
Sevdam dedim sana, senin için sıradağları aşkıyla dize getirir bu Kerem. Payidar bir doğrunun cesaret ekseninde bütün umudum senli artıları artırmaktır.
Güvensizliğimizdeki kırık gün aralarına,beni unutma masalları koysan dahi, kaf dağı varken ve sen her masalın sonunda muradıma şem olurken bu aşk biter mi ki…
Heceler gözyaşıyla saklambaç oynadığı yalnızlık yokuşunda telaşlarındaki anlatılmazlığı hangi imkansızlık paklar.
Karışık düşler sofrasında kaçamakların kurdu olarak salma kuzular pazarına.Melemelere dayanmıyor erkek halim doğrudur, ama can kuzum,her öğün, sensiz kuzu yenilir mi ki hayat sana gökkuşağını aşılarken.Hangi turuncu desende beni ebrulayacaksın.
Duruşumuz sancımızla dünyanın dertlerini silerken,biraz kurumuşken yaralarımız,zenci beddualar sunma hayallerime
Umut süreriz yüreğimizin Aylaş mimiklerine. Açıktan artırılmış sevda ovasında yeniden nazlı halinin pür cemal meyvesinden yedirir beklemeler.
Her şey boş.....
Biliyorum...
Açık acıların okyanus uzantılarında barakalar kurup, pişmanlığın pişirilmiş dersinden Hüsn ü Aşk’ı verdiği ders gibi senli kimyamı derliyorum.Kimyası bozulmuş İstanbul’da aşk gerçekten metropol hazlar kadar tükenmişliğin gecelik aynasıdır can gülüm.İstanbul aşkı
kendi köleliğimizin efendisi olarak sunar,gece kadar değerlidir,gündüzü yok bazen.
Oysa yeri geldi hayran oldum temiz duruşuna,gidişine, unutuşuna; ama asla pişman olmadım seni sevdiğim için...Seni sevmek, sevmekten öte, ötelere özetlenmiş, yaşanması gerekenden yüce, berrak anmanın aynasındaki büyülenmiş yansılarla anlatılmayacak kadar farklılığın adresiydi.Asrın Leyla’sı, çöl kalmadı göz pınarlarımdan yazılara süzülen sözceleri barındıracak.
“Ben güveniyorum yüreğimdeki sana... ya sen güveniyor musun? ? ?
bende ki sana...
sendeki bana.....
Söyle ne zaman diner bu hasret... “
Söyle umudumuzun rengi çoktur.Ne zaman göz pınarlarından sonra yaryüzümde gökkuşağın oluşacak ve bütün renklerin diliyle bana bakacaksın ilk bakıştığımız gün gibi.
Kayıt Tarihi : 23.8.2009 01:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!