Bazı yalanlar vardır, zemheri ayında bahar dalı gibi,
Öyle inanırsın ki, uçuruma yürürsün bir sevda masalı gibi.
Sen, o baş döndüren boşluğun ucundaki eşsiz manzaraydın;
İnanmak istediğim en görkemli, en kusursuz yalandın.
Her rüyanın şafağa yenilmesi gibi, bu düşün de bir sonu varmış,
Anladım ki doğruların ayazı, yalanın sahte sıcağından daha dürüstmüş.
Kaybetmekten korkarken, meğer her gün kendimden eksilmişim;
Oysa en büyük zaferim, kendi enkazımdan sağ çıkabilmişim.
Sen benim en ninnili uykum, en zehirli rüyamdın,
Bir serap gibi gelip çölleşmiş kalbime dayandın.
En derin yaralarıma şifa diye sürdüğüm o mahur beste,
Meğer içimde harlanan, sönmek bilmeyen bir yangındın.
Ama ben artık kendi çıplak ayaklarımla yürümeyi seçtim,
Sırf camdan ibaret olan o görkemli saraylarından geçtim.
Kazanmak hırsıyla değil, özgürleşmek aşkıyla veda ettim;
Bu ayrılık kadehini, ruhumu arındırmak için bir yudumda içtim.
Artık ne sitemin gölgesi düşer dilime ne de bir bekleyiş,
Kendi küllerimde saklıdır şimdi o kutsal diriliş.
Gözlerindeki o puslu limandan demir alalı çok oldu,
Yalnızlığın hür kıyısında başladı asıl büyük yükselişim.
Belki bir ezgi geçer sokaktan, kalbim ince ince sızlar,
Düşeriz ikimiz de hafızanın ıssızlığında bambaşka uzaklara.
Ama bil ki; ben o uçurumdan yere düşmeden uçmayı öğrendim,
Gömerek tüm sahteliğini, mühür vurdum o simsiyah sulara.
Gidişin bir yıkım değil, uykulu bir ruhun şanlı uyanışı,
Kendi ellerimle yıktığım o sahte cennetten bir kaçış.
Sana ayırdığım o fildişi tahtı ateşe verdim bu gece,
Geriye kalan sadece küllerin arasında soğuyan bir aldanış.
Adını anmam artık, bir mülteci gibi yasakladım hece hece,
Söndürdüm içimdeki o kör kandili, nihayet hürüm bu gece.
Kazanmak dediğin; seni sende bırakıp, kendime dönmekmiş,
Çözüldü kalbimdeki o en kadim, o en zorlu bilmece.
Şimdi kendi yolumun hem fırtınasıyım hem sığınağı,
Yırttım attım üzerimden geçmişin o paslı ağını.
Sen benim en güzel yalanımdın, bu inkar edilemez bir gerçek,
Ama ben artık kendi hakikatimin tek hükümranıyım.
Ardımda bıraktığım ne varsa duman olup dağılıyor,
Zaman, sustuğum her yerin yarasını usulca sarıyor.
Seni o dipsiz yalanınla baş başa, tenhalarda bırakıyorum;
Benim göğümde artık senin kanadın bile çırpınamıyor.
Bir daha kimse seni, benim seni yok saydığım kadar sevemeyecek,
Bu ağır sessizliğin bedelini ruhun elbet bir gün ödeyecek.
Ben kendi ışığımda yanıp, kendi karanlığımı boğmayı seçtim,
Senin sahte güneşin artık benim ufkuma erişemeyecek.
Ve perde kapanıyor; bu, ruhumun kendine verdiği son sözdür,
Hangi yalanı giyindiysen, kalbinin gerçeği artık odur.
Ben benden vazgeçmedim ya, varsın bütün kainat sussun;
Sen benim en şifalı yenilgim, en muzaffer sonumsun.
Kayıt Tarihi : 17.12.2025 20:57:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!