Çünkü bayrama değin erdemsel olaraktan yapılmak istenenlerin meşru ve legal olacak toplumsal nesnel ve sosyal nesnel ilişkiler oluş adetleri yoktur. Var olanlar da geçmiş sosyal ve toplumsal ilişki biçimlerine dek oluşuyladır ki saçma da olsa reel de olsa pek bir anlam ifade etmemektedir.
Yani inançların otoriter dayanağı, mevcut sistemin içinde yoktur. Ve sisteme değin ilişkin dayanakları olmadığından ötürü de toplumsal ve sosyal sistemle olan uyumsuzlukları nedeniyle, kendisine özgü geri bildirişim iletişmesini yapamamaktadırlar. Bundan dolayı da sistemin kendi referansına değin düzeltme hareketlerini de yapamamaktadır.
İnançların bu gerçek sistem işleyişine değin dinamik feedback (geri beslenim) yasalarına dek kendisini düzeltme yapacak parametrelerinin olmaması nedeni bile(hatta kimi inançlar bu yolu tümden kapamış olmaları nedeniyle) işleyişçe, bu işin çağdışı olduğunun bir temel gerekçesini oluşturmuşlardır.
Siz inançlarınızla, güncel toplumsal ve sosyal değerleri öne alarak saygı sevgi alış verişi içinde değilsiniz. Aksine inanca değin geçmişte kalan güncel olmayan temel dayanaklardan yoksun olan anlamaların, kendi vehimleri ile ve alabildiğine kendine dek kuruntusuyla, taşkın aşmaktadır. Kişiler böylesi sanal edimce olan davranışlara koyuluşların içinde olabilmektedirler!
Eğer bayram edimleriniz yaşama olan saygı sevgi sevinçleşmesi ise, boğazın kan kirliliği de, yaşama duyulan saygı ve sevginin ifadesidir! Bayramlarda, boğazın kızıllığı, korkunç ve vahimce, dehşet verici olmaktadır.
Bir işleyişte, bu kadar açlık ve özlemlerin bir arada olması dahi sorumlu olmanızda sizi alı koyuyorsa, sizleri yükümseterek, ince ince düşündürtmüyorsa, o toplumun ve yöneticilerinin, kanaat önderi olduğunu savlayanların, bir iyi düşünmesi gereklidir. Satırı ele almanın haklılığını (!) kendilerine tanınan insanlarınıza 'bayramınız mübarek olsun' demekle; bu iş böylece geçiştirmekle; kanaat önderi olmanın sorumluları böylece bitmiyor maalesef.
Yine bir bayram geçti ve niceleri de geçecektir elbette. Nelerin kurban olup olmayacağını, İbrahim'in İsmail'i kesmesi hikâyesini anlatan söyleşiler, kurbanın farz mı, sünnet mi olduğunu çözememiş hala bilmezliklerle ve ciddi ciddi tartışan ilim (!) adamları boy verecektir! Kurbanın kaçta kaçı evde kalır ve kalanı nasıl dağıtılır? Bunları anlatmaktan gayri, bayramların sanki başka hiçbir edimleri yok gibidir belletenlerin nazarında. Bunları da nasıl anlattıklarının hali icabı ortadadır ya…
Bunlar da işin başka bir boyutu! Başkaca hiçbir girişimsel etki ve davranışı olmayan, sözüm ona kimi ulemaların, bunlara dek sorumsuzca oluşlarda, hiç mi dâhilleri yoktur? Bize aktarılan bayramlar köleci toplumların sınıf çelişkilerini gidermekte, o günkü ilişkin toplum ve sosyal yapılı düzlemlerine göre strateji kıldıkları bir toplum sosyal elleşmedir. Bu günün toplumsal derneklerine denk gelen o günlerin toplumsal mücadelelerinin kararlı hale getirilmesidir.
Geçmişte, kurban bayramları farklı orijinlidirler. Tarihe; çeşitli uygarlaşma adımlarının yansıması olaraktan armağan edilmiş bir toplumsal sosyal kurumsallıktır.Pek çok çeşitli kurum sal aşamalarını geçirmiştir. Her yeni aşamalaşma bir öncekinin terkini ve unutulmasını hatta unutulanın kötülenerek yeninin olumlaşmasının yapıldığı bir zaman zemin devinme alanıdır.
Böylesi birikmiş uygulamaların gerisindeki olumsuzlananların gerçek sosyal ve toplumsal nedenlerinin o gün insanları için aktarılanlar dışında kalan bilinmez oluşları vardı. Sosyal hayata aktarılan, bir türden toplumsal nesnel gerçeği görülemez olan süreç sel veriler, manzumesidirler! Toplumsal sosyal gerçekliklerin geleceğe doğru olan ve kendilerine aktarılan geleneği orta çağdaki kimi toplumlar, bu şekilde yorumlayışlarlan, tutumlaştırmışlardır. Bu tutumlaşmalar o günler için düzeltmeleri yapılan bir uygarca uygarlık girişmesidirler.
Bayramlar bayram mı, yoksa bir gaz çıkarmanın ifadesi mi? Neden bayramlarımız, bayram değildirler?
Bu kadar duygucu güdülenişlerinin, duygu açılığı ve karın açlığı çekenlerin, kafa açlığı çekenlerin, ihtiyaç baskılarının akıllarına egemen olmuş işleyiş eşmesinde sizler, neyin saygısını ve neyin sevgisini ve bile neyin sevinçleşmesini çıkartırsınız Allah aşkına? Güdülü insanın riayet edecekleri tek şey vardır o da, kendi kendilerinin güdüleridir.
Dedik ya; bayramlar kutlu ola, bayramlar bayram ola.
03.12.2009
Şimdi de, bayram üzerine yazılmış, bayramların güncele değin yapısalcı oluşturulamamış, sağlaşılamayan tutumlarının verdiği rahatsızlıklar vardır. İşte şimdiki bayramların yeni sosyal işlevli tutumlarının olamaması nedeni ile farkına varılan rahatsızlıklara dek sorunları çok genel şekilde yuvarlamalarla ifade eden yazılardan, birkaç alıntıyı ele almağa çalışayım.
Yazarlarımıza göre bayramlar ‘saygı sevgi demekti’ Kendiliğinden bir saygı sevgi var mıdır ben bilmiyorum. Benim bildiğim ilişkin (sağlayış) olmayan bir saygı, sevgi yoktur. Çevrenin korunmasına değin duyduğunuz saygı sevgi dahi, bir ilişkinlikledir. İltifatların saygısı sevgisi olurdu. Yoksun kılışların, toplumsal eşitsizliklerin, saygısızlık ve sevgisizliği doğurduğu da açıktı.
Saygısızlığı sevgisizliği doğuran nedenler ne kadar güncel ise bunu karşılayan çözüm önlemler de ve tedbirler de; o kadar güncel olmalıdır. İşte bu yapılamadığı içindir ki; bu yüzdendirki güncel deki sosyal, toplumsal çarpıklıklarda doğurulmuş olan sorunları da, bir şekilde kamufle etmek gerekti. Bunu da bir halk geleneği olan eski bayram algısı içinde, soyut bir saygı sevgi sembolizmi ile yatıştırır olmanın, gayretine girilmiştir.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 9.9.2010 08:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)