Bayramların en temel sosyal savı, saygı, sevgi, dostluk, barış ve yardımlaşmadır. Bundan güzel, bundan ulvi bir amaç olabilir mi? Buna razı olmamak olası mı?
Ama hangi saygı sevgi? Dendiğin de, el öpüp, yüz değdiriyoruz ya, yetmez mi? Diyorsanız, diyecek bir şey yoktur. Bayramınız kutlu ola.
Hergün normalde olması gerekenin, toplumsal ve sosyal aidiyetçi bir çekimleşme davranışlarını ortaya koymanızın; yani zorunlu girişmenizin bir mesajlaşması olan bu kabil hareketlerin, bayramı olur mu? Her gün yüzünüzü yıkarsınız, her gün insanlara tebessüm edersiniz.
Yüz yıkamanın, insanlara tebessüm etmenin, bayramı var mı? Demek ki bayramların altında, bunlardan beri olan bir toplumsal sorun vardır. Ama bu sorun; saygı, sevgi ve yardımlaşmacı çekimleşme suretli kamuflaj görünüşle, herkesin ittifakı kabul edeceği bir sosla, gizlenip makyajın bayramı yapılmıştır!
Ama bunu böyle şüphe eder olmak bile, en azında yaptıklarımızın, kendi kendimize muhasebesini yapar olmayı akıl etmek bile, çoğunluğun anlayışı içinde ne gezer. Temel bilinemeyince, bayramlara değin görüntü ve yaşayışlar bambaşka olacaktı.
Adeta gözü seveceğiz diye göz çıkarmaktır bayramlar. Özellikle de kurban bayramları; tam bir acımasızlığın, can ve çevre katliamıdır. Hiç birbirimizi aldatmayalım. İnsan ve çocuk bilinçaltı görselliklerinin de, bir katliamıdır bu bayramlar.
Yardımlaşmanın gerekliliğine değin olacak eylemsellikler için yılın belli gününü beklemek gerekmez. Ve böylesi bir tutumu gözetir olmaksa kötü işleyen sistemlerin oyalaşma taktiği olmasının dışında, işlevsiz bir anlamsızlık olabilmektedir. Her zaman gerçekleşecek olan sosyal ve toplumsal yaptırımların da, yılın belli günlerine sıkıştırılmış olmasından da, edimsel sevinçeleşmeye dek uygulamaları da, genel olaraktan, gerçeklenemez.
Her zaman şartları içinde, ihtiyacın belirdiği durumlarda; ihtiyacın toplumsal ve sosyal sağlanışlarına gidilmesine dek olan zorunlu ilkeyi de, yılın üç günü içine sıkıştırılır yapılması ile de o ilişki tipine değin olacak, onun saygı ve sevgisi ortaya konamaz. Toplumsal olan fiiller de, kişilerin öznel değerlemesi olan saygı sevgi gibi değerlemeleri üzerine indirgenip, oturtulamaz.
Bunlar bayramların gerisinde olan, gerkçelerin güncellenmiş olmayan, geri düzlemci alan çelişkileridirler. Saygınızdan dolayı vergi vermediğiniz gibi, sevginizden dolayı da insanlara, ücret ve işsizlik parası ödemesi yardımları ve sağlayışları içinde olamazsınız. Bayramlar güncellenemediği için bayramlara değin nesnel güncel ilişkilerine genel anlamıyla sahip çıkılamamakta. Ve bu yüzden de bayramlar bir tatil uygulamasına dönüşmektedir.
Buradan da, bayramların içinde bayramlara dek yardımlaşmanın, sosyal edimlere değin yararcılığını genel davranış olaraktan görebilmek; bayramların en zayıf davranışçı olma halini almıştır.
Bayramların, asıl tarihsel işlevi, köleci durum yapılaşmasına dek çelişkileri az çok düzenleyen yaptırım oluşları, hiç değiştirilmeden uygulanmaktadır. Bu yüzden geçmişin köleci ilişki bağ nesnelliği olan ilişkiler günümüz işleyişi içinde tam işlerlikle ortada yoktur. Bu yüzden günümüzdeki bayram düzenlemeleri kendisine yabancılaşmıştır. Zorunlu olaraktan bayramlar, böylesine bir kendisine yabancılaşmanın anti durumlarına, dönüşmüştür.
Ve bayramlara dek bu uygulamalar günümüzde tersine dönen bir durumu oluşturmaktadır. Gittikçe de sosyal eşitsiz rekabetin hıncına dönüşmüştür. Kendi sınıfından, ipipullah sivri külah (her şeyin yoksunu) olan insanların iç rekabeti olmuştur.
Veren el, alan elden üstündür, biçiminde durumları kanıksatılan insanların, yurttaş olma bilinci, hayli ötelenmiştir. Bayramlar; köleci düzende bulunmayan ve insanların temel durumlarını toplumuyla talep kılar olacağı bilincini ve azmini kıran bir uygulama olmuştur.
Kurban bayramı köleci toplumların işlevsel bir toplumsal kurumu iken günümüzde; kişiler nezdine değin gerilemiş bir adetten tasarruftur. Ki kurban bayramlarına değin, kişiler nezdindeki böylesi ianece sosyal işlevleri sağlar olmasının yanında, çevreci sorumluluklarına müdrik düşünce ulviliğini de sağlar olması beklenirdi.
Böylesi bir yardımlaşma içinde, çevresel kirliliğin ve can almanın gerekçesi olamazdı. İlkel toplumların vergileri olan ve yardımlaşma biçimi genelde ve zorunlu olaraktan ayni (mal ve ürünlere değin) yardımdı. Oysa günümüzde nakdi (parasal) yardım şekli yürürlüktedir. Kişiler bu nakitle, isterse et alır; isterse ayakkabı alır; isterse çocuğunu okutur.
Nakdi yardımlar, yardımın hem anlamını çeşitlendirirler, hem yardımın amacını gerçeklerler. Nakdi olanın da banka hesaplarıyla ödenmesi gibisinden olan daha makul ve insani tutumları ortadadır.
Bayramlarımız bu güncellenmelerini yapamaz olmanın, eski ilkelliği ve külüstürlüğü içindedir. Bir kere böyle günler, en temel can mal israfının yaşandığı zamanlardır. Yarattığı keşmekeşle, sebebi olacağı sosyal paylaşımları sağlatamadığı içindir ki yoksullar, kapı kapı gezip, kendi talebini yaratmaktadırlar!
Bu türden kapı kapı gezmeler, ister ihtiyaçtan olsun, ister istismardan olsun. Bu bayramların yarattığı bir sonuçtur. Bu talebin boyutu da, çok artmaktadır. Kurban bayramlarının, bu bağlamda, görülmesi gereken, en tehlikeli olumsuz yanı da vardır.
Çelişki şuradadır. Çağdaş bir toplumcu yurttaş bilinci içinde olan; karşı taraf, kendi refahından sosyal devleti, sorumlu tutmaktadır (ya da tutması gerekir) . Bu nedenle iane alan karşı tarafın algısı, toplumsal eşitsizliğin yaratığı olumsuzluğu sosyal devletten; bir hak, bir yükümlülük olaraktan, talep etmek yerine, yurttaş olamamanın katlanmasını ortaya çıkartır.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 6.9.2010 17:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)