Siz, toplum olaraktan-sosyal yapı olaraktan, insanı neyin içinde bulundurursanız, insanlar onun özlemini tutarlar. Artık özlemler insanların, bu anılarının ve hayallerinin yaşantı aştırılmasına değin olan hayal ve beklentiler ile dolar, taşar. Artık bunlar yaşantımız içinde biricik erdem değeri olmuşlardır. Ve yaşantımıza değin güzelliklerin çekim gayesi olup çıkmışlardır. Ve dahi artık, bunun saygınlaşması ile sosyalce devinmeye başlanılır. Bunlar insanların gözetmesi gereken erdemleri olmuştur! Olmamalılar mı?
Elbette hiç bir sosyal oluşma, erdem değerleri oluşturamadan ya da oluşturamadan, gerçekleşemezler. Erdem (ahlak) sosyalin bağ dokusudur. Ve erdem, sosyal olanın çekikleşme, haberleşme kanalı, faz devinmesidir. Başlangıç koşullarının kişiye, gruba dek, kişisel serbestliklerin yerini; girişen, organize olan sosyal birlikler ve toplumsal örgütlenmelerin kırpılan ahlaki ve erdemse değerleri alacaktı. Sosyal oluşum ancak ahlakıyla devinerek, gelişmelerini ve diğer gelişmeci devinimlerini ortaya koyarlar.
Toplumsal devinmeler ve bunun sağlayışlarının özel ve genel yaşantı aştığı alan olan sosyal (halka değin) yaşam alanı, genelde eşitsiz gelişmeler üzerine zaman zemin devinmesi olan inşalarıdır. Yani az veya çok olan, yoksunluklarınız ve kıt olurlularınız üzerine, bina edilirler. Ne elinizde yoksa onların ele geçirilmesi değil de, ele geçirilir olabilecek günlerin sevinilmesi size tutum edilir. Söz gelimi doğru dürüst bir giysiniz yoktur. Hoş bayram denen özel günlerde de, pek pek giyecek bir şeyiniz de yoktur! Ama o günün hatırına binaen; 'el içine çıkacaksınız' diyedir, giysiniz ya yıkanmıştır, ya ters yüz edilmiştir. Ne bileyim ben, giysiyi, her gün özrü ile giyerken, o gün için bir yerleri düzenlenmiştir.
Veya giysileriniz, kimi kez; itina ile katlanıp, döşek altına konarak, sanki ütü yapılmış kıvamıyla bilincimiz ve belleklerimiz bir dizi gayeli devinimler içinde bir iyice, havalara sokulur. Ortaya konan hazırlık eylemlerinin ve hazırlığa değin oluşmaların insanı biçime sokmasıyla bayramı karşılar olmanın isteklendirme zannına gireriz. Ya da en muhtacından olduğumuz durumlara karşın bayramlar; sanki yoksunluklarınızın bir bir sığlaşışıymış gibi sine güdülenirsiniz. O günü, başınıza vura vura, yani; 'bayram geliyor' dene dene; bir çorap, bir mendil alınmıştır! Ya da, bunlara değin sahip olunacak olan beklentilerin, sevinç eşmesi size mal edilmiştir.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,