Kızıl kumaşına kurban bilek,
Yüksektir böylece yaşın.
Ve göğe yükselerek,
Senin gölgende ben, ebedi bağımsızlığı tattım.
Yanarız ve yakarız biz bu cihanda,
Biliriz özgürlük ancak, kanatlarının altında.
Ruhum da böylece yüksektir sen gibi,
Ve auram da kızıl.
Her karış arşa çıkman için,
Nice dar kanallar açtık,
Her köşesinde namlu, mermi ve kan vardı.
Senin için sayısızca vurulduk bizler ama,
Ne gam yedik ne de kaçtık.
Ne bedeller ödedik bilmezler,
Bilmezler; dalgalanan kumaşın ve biz,
Bayrağı tutan direğin akıbetini düşünürken,
Bedenlerimiz toprağa hayat versin diye,
Silahımızla gömüldüğümüz oyuklar açtık.
Düşünmezler, her şehidim gölgende vurulmuş yatıyor,
Ve kanları ırmak olup akmakta hâlâ,
Bunca kan, akıp gittiği yolunda tümlenip,
Ay-yıldızım çevresinde solan kızıllığı boyatıyor.
Ve bilirim, yakındır ki uğruna tekrar,
Ve tekrar savaşacağım.
Sana çoktan nakşettiğim ruhu bedenimden ayırmak için,
Silahı verin elime ve hazırda beklesin;
Kerpiçten baba ocağımın dibindeki kürek.
Bilsinler ki baş koydum yoluna, elbet de bu uğurda,
Benim de yolun sonunda şehit olup gömüleceğimi bilerek.
Ancak; yalnız isem bu uğurda, benimle koşan yoksa,
Son nefesimi vereceğim, zor hayaller heceleyerek.
Düşündüm de o vakit:
Toprağa karışır umutlarım, kana bulanır aklım ve yırtılır bu yürek.
Efecan Kıymaz
Kayıt Tarihi : 2.3.2021 21:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!