Canım kurban olsun senin şanına,
Bedenim kanından rengi; Bayrağım.
Şehit olayım da, sarsınlar sana.
Canımın kanından rengi; Bayrağım.
Atamın kanıyla sulandı toprak,
Yurdumun her yeri yemyeşil yaprak,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Hekim Çoşkun;
Şu an Didim'den bir netcafeden yazıyorum bu mesajı.
Kendini aynada bir görsen, görsen de pisliklerini bir temizlesen diyorum...
Sen hakkaten tartışma kültürünü, ahlağını bilmeyen bir cahilmişsin hekim çoşkun.
ben sana nasıl uydum, nasıl bu pisliğine meze oldum anlayamadım.
Aşağıdaki mesajınız 'Bayrağım' şiirine yazılmış.
Cahil olmasaydınız bu pisliklerinize Bayrağım'mızı da alet etmezdiniz.
Anama küfredip bu pisliği başlatan sizsiniz,
Şahsıma hakaret edip, küfredip bu pisliği başlatan sizsiniz,
Bayrağıma, Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ve küfredip bu pisliği başlatan sizsiniz,
Atatürk ve Atatürk Kurum'larına hakaret ve küfredip bu pisliği başlatan sizsiniz,
Sanal alemde sizin gözünüzde kahraman olmuşum.
Ben bu alemde ne kahramanım, ne de sizin gibi ağzı bozuk küfür tozları uçuran biriyim. Beni tanımak istiyorsan Antoloji'deki üyelerden öğrenebilirsiniz...
Size demiştim ki 16-17-18 Agustos tarihlerinde Hacıbektaş ilçesinde yapılacak Hacı Bektaş anma ve kültür şenliklerinde olacağım. Gönül, vicdanın kaldırıyorsa gelin PİR'in karşısında dara duralım diye. İsminizi sürekli anos ettirdim, yoktunuz. Yaptığın pisliklerden savurduğun küfür tozlarından vicdanın rahat değildi ki gelesiniz...
Seni arkadaşın, benim de isimsiz kahramanım 'Redstone' ye havale ediyorum. Redstone senden çok anlayışlı, ahlaklı, saygılı, tartışma kültürünü, muhabbetini bilen biri. Ondan bir damla da olsa insanlık olguları öğrenirsiniz...
Bu mesajım şiir sayfamda 'Bayrağım' şiirine yazdığınız mesaja karşındır.
VE SİLİNMEYECEKTİR.
Kaldırıyorsa vicdanınız siz de silmeyim...
Saygılarımla
İsmail Doğan
İsmail Doğan Basit ve KÜÇÜK bir adamsın. Şair diye geçiniyorsun ama önce ADAM olman gerektigini bilmek zorundasın.
Seninle muhatap olmadığım halde alçakça ve namussuzca sayfama girip bir şeyler yazıyorsun ve sonra ben sana yazınca da bunu alıp bir yerlere götürüyorsun.
Ya bu kadar alçak ve çukur olur insan ama senin kadarına sanalda anlak ratlana biliniyor demek.
Adresini özelime yazmalısın.
Seni görmek tanımak isterim.Ama sende sanal kalramanlığın dışına çıkacak yürek olduğunu sanmıyorum.
BU nedenle lütfen ANANLA aramızda uzaktan yakında bir munasebetimizin olmadınını ısrarla yeniliyorum.
Eger saygın varsa ANANI DA AL GİT sayfalarımdan.
Ben Ölmüştüm.
ben ölmüştüm
tüm şehir yaşıyordu
cesedimde.
nefretin dolaysız dışavurumuydu
ilk yıkıcılığı savaşın
bitiminden çok sonraya dek uzanan baş ağrılarım
şimdi öldüm
cesedim mayın tarlası.
tüm aşkları yasakladı
tek cinsiyetli ordular
ki kadınlar yoktu ki zaten
varsa da erkeğe dönüştürülmüştü ruhları
renkleri siyah ve koyu siyahtı.
tanımlanabilen her şeyken nesnesi,
öznesiydi insan
savaşı meşrulaştırmaya dönüştürülmüş
yansıdıkları ve dışladıklarıydı güçleri
sefil, korkak, vahşiydi yüreksiz bedenleri
korkularını hakim kılmaya çalışırken
ben ölmüştüm
tüm şehir yaşıyordu
cesedimde.
tim, manga,bölük, tümen, ordu
alayınız…
siz erkek erkeğe kirletirken
soluduğumuz havayı,
biz yurtsuz akşamlarda sevişiyorduk.
kadınlar vardı dünyamızda sizi de doğurabilen
ne yazık ki…
ben ölmüştüm
tüm şehir yaşıyordu
cesedimde
Hekim Coşkun
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirinizin her mısrasına yüreğimi koyuyorum..
TAM BABAMLA YAŞITSINIZ...BUNLAR NE GÜZEL MISRALAR BÖYLE...YÜREĞİNİZE SAGLIK...MÜSADENİZLE İÇİMDEN GELEREK BENDE BURAYA BİR ŞİİRİMİ KOYARAK,SİZE ARMAGAN ETMEK İSTİYORUM...
Ben Ölmedim
Yiğit Babam karalar bağlama sakın,
Sakın çevrene yaşlı gözlerle bakmayasın...
Güçlü olmalısın sen hiç olmadığın kadar,
Sen gururlu bir Şehit Babasısın...
Ben iyiyim, ferahtayım üzülme,
Titremesin hiç o güçlü sesin...
Sitem etme sakın kadere,
Bayrağıma artık gururla bakmalısın...
Güzel bir uyku baba benimkisi,
Tıpkı beşikteyken hayran hayran baktıgın gibi,
Sarı lacivert şapka koyardında başucuma,
Yine Sarı Lacivert şapkam var başımda...
Çok rahat bir uykudayım şimdi...
Çok şanslıyım ben baba..
Hep yanındayım aslında,
Ay- Yıldızdır artık benim yüzüm...
Görmek istersen beni baba,
Bak bu güzel vatana...
Güzel ülkemin topragıdır tenim,
Okşa baba toprağını gururla...
Ve ormanıdır benim saçım,
İyi bak onlara...
Dağları gibi heybetli işte göğsüm,
Kanatlarım hala güçlü kartalları kadar...
Kanım hala asil akar sularında,
Ve hiç olmadığım kadar yakınım sana.
Baba görmek istersen eğer beni;
Diyar diyar gez şehirlerimi.
Ve bak o masmavi göklerine,ne güzel;
Görmek istersen gözlerimi...
İşte aslan oğlun, dimdik karşımdasın,
İşte gururla hala ayaktasın,
Anla yiğit babam anla,
Sen artık bu vatanının babasısın! ..
İlker Ünlü
Harika bir şiir. Bayrağımıza yakışır. Tebrikler ve başarılar dileğimle.
Suna Doğanay
Kutlarım sizi İsmail bey. Kutsal değerlerimize sahip çıkmak çok önemli. Siz bunu ıspatladınız bu güzel ve anlamlı şiirinizle...:)
Sevgi ve saygı ile...
Turan Orak
Tebrikler İsmail bey bayrak sevgisini ve bayrağımızın kutsiyetini çok güzel anlatmışsınız. Yüreğiize sağlık
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta