EN İYİ TERBİYE HADDİNİ BİLMEKTİR.
Sayamadım kaç yıl oldu göçeli,
Hedefimde güneş, oklamaktayım
Yıllar oldu şerbet diye içeli,
Zehiri gönülden paklamaktayım.
Kaç asırdır allı turna karalı,
Kurşun yemiş kanatları yaralı,
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Türk erkeği için kutsallar, AT, AVRAT, SİLAH...
VATAN için DİN için; BAYRAK ile SİLAH nişanlıdır.
Askerde silah için KARINIZ, kasatura için BALDIZINIZ derler.
Onlar, namustur.
Akrep belli, bıldırcın belli... Pusuya düşen toprağa girdi.
Barış döneminde silahlar da yer altına girer. Kızılderililer baktalarını gömerler. Bu da bir bakış açısı ve paralellik arz etmekte...
Kısacası: Bayrağı öpen gelin, SİLAH, düğünleri SAVAŞtır.
Değerli Büyüğüm,
Sizi tenzih ederim. Kasıt yok ve aramızda doksanlık yok. Lütfen alınmayın.
Hepimiz yaşlanacağız. İnşallah!
(MUŞMULA: Sarı renkli, palamut gibi, olgun olmayanı cam gibi ama ekşi, olgun olanları buruşuk ama BAL GİBİ TATLIdır. Sizin gibi tatlı... Buruşuk değil... O, meyveye ait...)
Saygılar...
Muşmula kahve rengi ile vişne çürüğü arası bir renkte, bol çekirdekli olup mayhoş tadı ile çok güzel bir meyve mi demeliyim bilmem, belki de yemiş denebilir...Bir kaç adı var; toplumumuzda. Hani bir söz vardır: kendini övmeyeni koy da kaç diye...Biz şöyleyiz biz böyleyiz diye, kendimizi övüp durmamıza rağmen saygımızdan olacak yaşlı insanlara, Muşmula suratlı denegelmiş Oysa kalp kırmak çok kolay herkese fiziğinden ve yaşından dolayı bir sıfat yakıştırılabilir...Gel görkü her kişinin terbiyesi de böyle avam görüşlere müsaade etmez...Genç bir bayan çarşıda Muşmula satan bir satıcının önünden geçerken satıcı şöyle bağırır. Burada biraz hoş görü gerek çünkü şaka vardır espri vardır.
Döngel bayan döngeel. Bir adı da beşbıyık. Ben Muşmulayı ilk kez çok gençken Erzurumda gördüm. Bunları biraz havayı dağıtmak ya da kimbilir bencilce bir gayretle, ben de çok bilmiş biriyim demeye getirmek için yazmış ta olabilirim. Allah her şeyden önce nefsimizi şeytan şerrinden korusun. Şiir mi daha önceki fikrim sabit, belki titiz bir şekilde incelendiğinde ilk kıtada bir iki düzeltilmesi gereken yerler vardır. Lakin, şiir bir kere büyük bir samimiyetle duygu yoğunluğu ile yazılmıştır. Biz şiirle şairle uğraşırken tabi ki gereken değeri vermeliyiz; örnek teşkil etmesi gereken sayfada arı duru bir Türkçe derken, Türkçe elden gidiyor. Sayfaya ve edebiyata İftihar edeceğimiz hiç bir bir katkımız yok. Edebiyat buysa, burda durup düşünmeli biraz. Allahtan bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar da olsa, nezih; bir o kadar bilge, yorumcu var onların yüzü suyu hürmetine geliniyor bu sayfaya.
Herkese esenlikler diliyorum.
Üç kutsal biliriz:
KUR'AN, BAYRAK, SİLAH... Bunlar nişanlıdır. Hatta nikâhlıdır. Ayrılmaz.
Düğün törenlerimizde yeni evlilere bu üçünü birlikte armağan ederiz. Bunların düğünleri SAVAŞtır. Vaktiyle CİHAT deniyordu.
Toprağa gömülü sır: Sayısı SIR olan şehitlerimiz de olabilir, toprağa gömdüğümüz SİLAHLARIMIZ da... Çıkarma zamanına da işaret ediyor olabilir. Bence İKİSİ DE...
Tabutlarla alakalıdır. Alınan canlar için artık 'DURDURUN ŞU KANI!..' demiştir şairler. Amaç, kanı durdurmaktır. BARIŞla da olur, SAVAŞla da... Şiirdeki düğün o düğündür.
Hayırlı düğünler ola!
ŞEN OLA DÜĞÜN, ŞEN OLA!..
Efendim,
hece şiirini serbest tadında kurgulamayı başaran
şair,esasen kalıp sorunsalını aşmış gibi
görünüyor.Şairin derdi dörtlük,hece filan değil
bence.İçindeki göynük hüznü yanık bir karanfile sarıp
uzatıyor avuçlarında.'Ey ülkemin fakir fukara çocukları!
Sizi birbirinize kırdıran zihniyetler ne yazık hâlâ
revaçta,ne yazık hâlâ arkalarında milyonlar bir akıl
tutulmasıyla cadı avı başlatmak üzereler,Allah
memleketimizi korusun.'demek istiyor.
İlk dörtlükte,' Bin yıllardır bir beygir gücündeki
atlarımızla güneşin battığı yöne doğru yol
almaktayım; medeniyeti burası
sanmaktayım. 'diyor.Güneş imgesi Batı'yı temsil ediyor
olabilir; böylece hedefteki Batı'yla ancak ok atarak ilişki
kurulabildiği gerçeğini perçinliyor şair.Gerçi eskiden
haberleşmede ok atmanın bir yeri olduğunu göz önüne
alırsak, bu defa şairin Batı'yla (medeniyetle)
hüsnüniyetle iletişim kurmak istediği sonucu çıkar.Ulu
Önder Atatürk'ün Avrupa'yla savaşıp onları yurttan
attıktan sonra çağdaşlaşmak için avrupa'yı hedef
alması,örnek alması ironisiyle şairin vermek istediği
mesaj örtüşüyor.Yine aynı dörtlüğün son iki dizesinde
yer alan:
'Yıllar oldu şerbet diye içeli,
Zehiri gönülden paklamaktayım.'
mısralarda modernleşmek adına içilen acı ilaçların henüz
bir derde deva olmadığını,aksine bunların bünyemizde
zehir etkisi gösterdiğini; ama buna bir dur denmesi
gerektiğini hatırlatarak 'zehri gönülden
temizlemekte'olduğunu belirtiyor.Bu cümleden
şair,Batı'nın 'eksen kayması paranoyasına 'nanik
yapıyor.(Fazla uçtuk galiba Onur Abla beni tut :))
İkinci dörtlükte 'kaç asırdır allı turna yaralı'
dizelerindeki 'allı turna' motifi al bayrağımıza tekabül
etmektedir.'Kurşun yemiş kanatları yaralı' dizesi,son
birkaç yüzyıldır alınan yenilgilgilere teşmil edilebilir.
'Gönül bu güzeli sardı saralı /kara talihimi
aklamaktayım.'dizeleriyle bayrağına,dolayısıyla
milletine aşık olan iman ehli AQP ile kara talihini
aklamaya çalışmaktadır.Başımıza çuval geçiren küffarı
cezalandırmak için 'Kurtlar Vadisi Irak ' filmini çekerek
onlara okkalı bir ders verildiği belirtilmekte,Mavi
Marmara gemisinde şehit olan onlarca vatan evladının
öcünü almak için de, yakında İsrail'i cezalandıran bir
film daha çekileceğinin müjdesi verilmektedir.
Üçüncü dörtlükte şair, suçu bir yerlerde aramakta; ama
matbaanın bile bu memlekete 200 yıl sonra getirildiği
aklına gelmemektedir.
Dördüncü dörtlük,Ulu Osmanlının yüce adaletiyle
egemenliğinde bulunan topraklara sevgi ektiğini,ne
yazık ki Faşizmin ve kafatasçılığın doğal sonucu olarak
örgütlenen hain müstemlekelerimizde ancak nefretin
boy verdiğini söylüyor.Bugün' Arap,Arap kardeşlerimiz'
diye inleyen vatan evlatlarının dedelerinin,Filistin'de,
Yemen'de hain Araplarca acımasızca katledildiğinin
unutulmaması gerektiğini belirtiyor şair.(Burada benden
büyükse ellerinden,küçükse alnından öpülmeyi hak
ediyor.) Üçüncü dizede daha önce Batı'yı
imleyen 'Güneş' motifi bu defa Osmanlıyı,hatta
Müslüman âlemini sembolize ediyor.'Güneşin gözüne
figan düştü' derken Mezopotamya topraklarındaki tarihi
Güneş putuna da göndermede bulunabilir pekâlâ.(Onur
Abla yine uçtuk di mi? :))
Beşinci dörtlükte dertlerin çoğaldığı..vs. anlatılırken bir
iki işteş çatı uyuşmazlığı da yapıyor şair.(İşteş çatıda
malum karşılıklı ya da birlikte yapılan eylemler
anlatılır.Öznenin birden fazla olması esastır.Özne tekse
ve çatı 'Ş' çatı eki almışsa karşılıklı edim olmalı işteş olabilmesi için; aksi halde çatı işteş
değil,dönüşlü sayılır.Ör. Hemen işe giriştik.İŞTEŞ,
Hemen işe giriştim.DÖNÜŞLÜ eylemdir.
Ali'yle dövüştüm.Özne tekil ama edim karşılıklı olduğu için İŞTEş sayılır.
Bu dörtlükte geçen 'koyun -kuzu' şehit ve anasını
imleyen benzetmelerdir; benzetilenler söylendiği için de
açık istiare yapılmış.Şehit haberi geliyor,kara haber tez
ulaşıyor,birileri 'Operasyonlar dursun,barış,barış,
barış,bar,bar, bar,hav hav hav..'diyerek ne kadar
barışsever ve hümanist olduklarını söyleyince Binboğa
da dayanamıyor şu dizeleri haykırıyor,bakalım ne
diyor:
KANI KANLA YIKAMAK
kaç karanfil lazım daha
kana doymaz toprak ana
anız tarlasına döndü
ülkemin genç fidanları
vur vur bitmez
kaçının yazanı vardı
kaçı en son ne konuştu
iki dünya arasında
yarın ne yapmak isterdi
bir cıgara molasında
kur kur bitmez
'gezden gözden arpacıktan Mehmet'im'
bu ağıtlar yalancıktan
'Alemin keyfi yerinde' der ya usta
aynen öyle
lakin cenaze merasimlerinde
sıkılır birileri
dur dur bitmez
kaç karanfil lazım daha
kana doymaz toprak ana
çocuklara kıran girdi
memlekette kör bir inat
arıtır da kanı kanla
yur yur bitmez
Mehmet Binboğa
.......................
Efendim,son dörtlükte ise,'akrep 'hain
teröristleri,'bıldırcın'ise o dağı taşı tanımayan,babaları
zengin ya da islami bir parti başkanı olmayan,Gemicik
yerine kağıttan kayığı bile bulunmayan masum,fakir
Anadolu gençlerini sembolize eder.Yalnız,şairin
toprağa gömdüğü sırrı ben çözemedim bu işin erbabı
Onur hanımefendidir,ona soralım.Şehit cenazesi
giderken albayrağa sarılıp onu öpen genç kızın intikam
yeminleri ettiği,vatan aşkı uğruna ölümü göze aldığı
belirtilmektedir.
Muhterem arkadaşlar,
gevezeliklerime aldırmayın; ama bugünler hakikaten birlik
olmamız gereken günler.Maazallah her şehirde Kürt avı
başlarsa bunun önünü alamayız.Tam da düşmanların
oyununa geliriz.Ulviziya Bey yine bana çokbilmiş
diyecek; ama varsın desin,naçizane bu öğüde kulak
verip Kürtlerin kardeşlerimiz olduğunu unutmayalım.Ben
Doğu'da yıllarca çalıştım,ne asil insanlar onlar
aslında,ne misafirperver insanlar,ah şu zalim terör
olmasaydı da o topraklarda yıllarca çalışsaydım ben
insanlığı oralarda gördüm.
Günün şairini kutluyor böylesine anlamlı temiz,düzgün
ifadelerle bu önemli gerçeği bizlere hatırlattığı için ona
teşekkür ediyorum.Bir on puan da seçici kurula; ey
kardeşler böyle şiirler seçerseniz size kim ne diyebilir?
Sırf dincilik olsun diye önünüze ilk gelen şiire de
dalarsanız eleştiri alırsınız yani.İş yapan laf duyar
ağalar,bak şimdi Kürtçülerle dinciler nasıl saldıracaklar
bana; Allah,Allah,Allah...vurun gominise...Saygılar
efendim
Şiir bu işte; gönülden kutluyorum. Gerçekten, istisnasız; her dizesi akıcı birbirinden güzel, okumaktan keyif alınan, müstesna güzellikte bir şiir tebrik ediyorum.
Bir duygu bütünlüğü kuramadım. Sanırım şairde şiirini yazarken aynı durumla karşılaşmış.Acaba kızı bayrağa nişanlamak, bayrak sarılı tabuta mı koymak anlamında.Şiirin hüzün tarafı bu olmalı.Saygılarımla
Kimse çıkıp demiyor...YAMUK KENAR ÜÇKEN de ne a zırzop...?
Sn. Zülfikar Yapar Kaleli Yürekten kutlarım. İnşallah beklenen hasret gerçekleşir .Selam ve saygılar
Mâzide Kalan Âti: Bak Dağların Delisi daha doğruyu söylemiş.
Neymiş ?Ne olurmuş?Bu üçlüden jüri olmaz, olsa olsa yamuk kenar üçgen olurmuş.Dağların delisi şehirlinin akıllısından daha doğrusunu söylemiş.İnanmıyorsan dünkü günün şiirinin altında ki yorumunu oku.
Bugün sadece şaka niyetine öyle yazmış.Selam .
'Zehiri' olmaz, ZEHRİ olur.
Zehrine denseydi, sayı yine tamamlanacaktı. Başka seçenekler de yok değil. Hem de çok...
'Zehri yüreğimden' de denebilirdi.
Görünürde başka yazım hatası yok. Fakat bu çok anlamlı şiirde UYAK sıkıntısı, anlamı yer yer yaralamış. Bu konu yeteri kadar açıldığında tekrar yazacağım.
Ne yapayım şimdi? Görmezlikten mi geleyim? Varsın KÖTÜ desinler. Ben KÖTÜ olayım, şiirleriniz İYİ olsun.
Sayamadım kaç yıl oldu göçeli, ……KAÇ YIL OLDU
Yıllar oldu şerbet diye içeli, ………..YILLAR OLDU
KAVUŞTAK MANTIK HATALARI:
Hedefimde güneş, oklamaktayım… Oklanan güneş değil, hedefe koyulan ve ona doğru ilerlenilen GÜNEŞ ama OKLANAN için NESNE belirtilmemiş olduğundan, oklanan GÜNEŞ gibi anlaşıldığı için bu dize eleştiri alır.
Güneşin gözüne bir figan düştü… GÜNEŞ ikinci kez…
GÜNEŞ ile anlatılmak istenilen; MUTLULUK, AYDINLIK GÜNLER, İYİLİK ve GÜZELLİK ADINAN NE VARSA… İlk dizede de anlam aynı ama gel de anlat! GÜNEŞ OKLANIYOR gibi anlaşılıyor. O zaman:
‘Hedefimde ZULÜM, oklamaktayım…’ olursa, sorun kalmaz, bu dize rahatlar.
Kara talihimi aklamaktayım…………. NASIL? MÜMKÜN MÜ?
Her yerde kan, barut koklamaktayım…HANİ AKLANMIŞTI?
Derde yeni dertler eklemekteyim… AKLANMAKTA DEĞİLMİŞ
DEMEK Kİ! KATLANMAKTAYMIŞ.
İçimde acılar saklamaktayım… SAKLAMA, AT!..
İçimde UMUTLAR saklamaktayım. Olabilir.
Nişanladım, düğün beklemekteyim… GÜZEL!
Koyun kuzusuna meler, meleşir,::MELEMİYOR, MELEŞİYORSA, SADECE KOYUNDAN SES ÇIKMIYOR. KUZUDAN DA ÇIKIYOR. O ZAMAN:
“Koyun KUZUSUYLA meler, meleşir,” OLMALI.
KÖTÜLÜK benden, GÜZELLİKLERİ yazmak sizlerden olsun.
KUTLU / YORUM...
Bu şiir ile ilgili 37 tane yorum bulunmakta