Bayrağı Öpen Kız Şiiri - Yorumlar

Zülfikar Yapar Kaleli
862

ŞİİR


20

TAKİPÇİ

Sayamadım kaç yıl oldu göçeli,
Hedefimde güneş, oklamaktayım
Yıllar oldu şerbet diye içeli,
Zehiri gönülden paklamaktayım.

Kaç asırdır allı turna karalı,
Kurşun yemiş kanatları yaralı,

Tamamını Oku
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 29.07.2010 - 13:36

    Türk erkeği için kutsallar, AT, AVRAT, SİLAH...

    VATAN için DİN için; BAYRAK ile SİLAH nişanlıdır.

    Askerde silah için KARINIZ, kasatura için BALDIZINIZ derler.

    Onlar, namustur.

    Akrep belli, bıldırcın belli... Pusuya düşen toprağa girdi.

    Barış döneminde silahlar da yer altına girer. Kızılderililer baktalarını gömerler. Bu da bir bakış açısı ve paralellik arz etmekte...

    Kısacası: Bayrağı öpen gelin, SİLAH, düğünleri SAVAŞtır.

    Değerli Büyüğüm,

    Sizi tenzih ederim. Kasıt yok ve aramızda doksanlık yok. Lütfen alınmayın.

    Hepimiz yaşlanacağız. İnşallah!

    (MUŞMULA: Sarı renkli, palamut gibi, olgun olmayanı cam gibi ama ekşi, olgun olanları buruşuk ama BAL GİBİ TATLIdır. Sizin gibi tatlı... Buruşuk değil... O, meyveye ait...)

    Saygılar...

    Cevap Yaz
  • Yüksel Nimet Apel
    Yüksel Nimet Apel 29.07.2010 - 13:25

    Muşmula kahve rengi ile vişne çürüğü arası bir renkte, bol çekirdekli olup mayhoş tadı ile çok güzel bir meyve mi demeliyim bilmem, belki de yemiş denebilir...Bir kaç adı var; toplumumuzda. Hani bir söz vardır: kendini övmeyeni koy da kaç diye...Biz şöyleyiz biz böyleyiz diye, kendimizi övüp durmamıza rağmen saygımızdan olacak yaşlı insanlara, Muşmula suratlı denegelmiş Oysa kalp kırmak çok kolay herkese fiziğinden ve yaşından dolayı bir sıfat yakıştırılabilir...Gel görkü her kişinin terbiyesi de böyle avam görüşlere müsaade etmez...Genç bir bayan çarşıda Muşmula satan bir satıcının önünden geçerken satıcı şöyle bağırır. Burada biraz hoş görü gerek çünkü şaka vardır espri vardır.
    Döngel bayan döngeel. Bir adı da beşbıyık. Ben Muşmulayı ilk kez çok gençken Erzurumda gördüm. Bunları biraz havayı dağıtmak ya da kimbilir bencilce bir gayretle, ben de çok bilmiş biriyim demeye getirmek için yazmış ta olabilirim. Allah her şeyden önce nefsimizi şeytan şerrinden korusun. Şiir mi daha önceki fikrim sabit, belki titiz bir şekilde incelendiğinde ilk kıtada bir iki düzeltilmesi gereken yerler vardır. Lakin, şiir bir kere büyük bir samimiyetle duygu yoğunluğu ile yazılmıştır. Biz şiirle şairle uğraşırken tabi ki gereken değeri vermeliyiz; örnek teşkil etmesi gereken sayfada arı duru bir Türkçe derken, Türkçe elden gidiyor. Sayfaya ve edebiyata İftihar edeceğimiz hiç bir bir katkımız yok. Edebiyat buysa, burda durup düşünmeli biraz. Allahtan bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar da olsa, nezih; bir o kadar bilge, yorumcu var onların yüzü suyu hürmetine geliniyor bu sayfaya.
    Herkese esenlikler diliyorum.

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 29.07.2010 - 13:10

    Üç kutsal biliriz:

    KUR'AN, BAYRAK, SİLAH... Bunlar nişanlıdır. Hatta nikâhlıdır. Ayrılmaz.

    Düğün törenlerimizde yeni evlilere bu üçünü birlikte armağan ederiz. Bunların düğünleri SAVAŞtır. Vaktiyle CİHAT deniyordu.

    Toprağa gömülü sır: Sayısı SIR olan şehitlerimiz de olabilir, toprağa gömdüğümüz SİLAHLARIMIZ da... Çıkarma zamanına da işaret ediyor olabilir. Bence İKİSİ DE...

    Tabutlarla alakalıdır. Alınan canlar için artık 'DURDURUN ŞU KANI!..' demiştir şairler. Amaç, kanı durdurmaktır. BARIŞla da olur, SAVAŞla da... Şiirdeki düğün o düğündür.

    Hayırlı düğünler ola!

    ŞEN OLA DÜĞÜN, ŞEN OLA!..

    Cevap Yaz
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 29.07.2010 - 12:53

    Efendim,

    hece şiirini serbest tadında kurgulamayı başaran

    şair,esasen kalıp sorunsalını aşmış gibi

    görünüyor.Şairin derdi dörtlük,hece filan değil

    bence.İçindeki göynük hüznü yanık bir karanfile sarıp

    uzatıyor avuçlarında.'Ey ülkemin fakir fukara çocukları!

    Sizi birbirinize kırdıran zihniyetler ne yazık hâlâ

    revaçta,ne yazık hâlâ arkalarında milyonlar bir akıl

    tutulmasıyla cadı avı başlatmak üzereler,Allah

    memleketimizi korusun.'demek istiyor.


    İlk dörtlükte,' Bin yıllardır bir beygir gücündeki

    atlarımızla güneşin battığı yöne doğru yol

    almaktayım; medeniyeti burası

    sanmaktayım. 'diyor.Güneş imgesi Batı'yı temsil ediyor

    olabilir; böylece hedefteki Batı'yla ancak ok atarak ilişki

    kurulabildiği gerçeğini perçinliyor şair.Gerçi eskiden

    haberleşmede ok atmanın bir yeri olduğunu göz önüne

    alırsak, bu defa şairin Batı'yla (medeniyetle)

    hüsnüniyetle iletişim kurmak istediği sonucu çıkar.Ulu

    Önder Atatürk'ün Avrupa'yla savaşıp onları yurttan

    attıktan sonra çağdaşlaşmak için avrupa'yı hedef

    alması,örnek alması ironisiyle şairin vermek istediği

    mesaj örtüşüyor.Yine aynı dörtlüğün son iki dizesinde

    yer alan:

    'Yıllar oldu şerbet diye içeli,
    Zehiri gönülden paklamaktayım.'

    mısralarda modernleşmek adına içilen acı ilaçların henüz

    bir derde deva olmadığını,aksine bunların bünyemizde

    zehir etkisi gösterdiğini; ama buna bir dur denmesi

    gerektiğini hatırlatarak 'zehri gönülden

    temizlemekte'olduğunu belirtiyor.Bu cümleden

    şair,Batı'nın 'eksen kayması paranoyasına 'nanik

    yapıyor.(Fazla uçtuk galiba Onur Abla beni tut :))


    İkinci dörtlükte 'kaç asırdır allı turna yaralı'

    dizelerindeki 'allı turna' motifi al bayrağımıza tekabül

    etmektedir.'Kurşun yemiş kanatları yaralı' dizesi,son

    birkaç yüzyıldır alınan yenilgilgilere teşmil edilebilir.


    'Gönül bu güzeli sardı saralı /kara talihimi

    aklamaktayım.'dizeleriyle bayrağına,dolayısıyla

    milletine aşık olan iman ehli AQP ile kara talihini

    aklamaya çalışmaktadır.Başımıza çuval geçiren küffarı

    cezalandırmak için 'Kurtlar Vadisi Irak ' filmini çekerek

    onlara okkalı bir ders verildiği belirtilmekte,Mavi

    Marmara gemisinde şehit olan onlarca vatan evladının

    öcünü almak için de, yakında İsrail'i cezalandıran bir

    film daha çekileceğinin müjdesi verilmektedir.

    Üçüncü dörtlükte şair, suçu bir yerlerde aramakta; ama

    matbaanın bile bu memlekete 200 yıl sonra getirildiği

    aklına gelmemektedir.


    Dördüncü dörtlük,Ulu Osmanlının yüce adaletiyle

    egemenliğinde bulunan topraklara sevgi ektiğini,ne

    yazık ki Faşizmin ve kafatasçılığın doğal sonucu olarak

    örgütlenen hain müstemlekelerimizde ancak nefretin

    boy verdiğini söylüyor.Bugün' Arap,Arap kardeşlerimiz'

    diye inleyen vatan evlatlarının dedelerinin,Filistin'de,

    Yemen'de hain Araplarca acımasızca katledildiğinin

    unutulmaması gerektiğini belirtiyor şair.(Burada benden

    büyükse ellerinden,küçükse alnından öpülmeyi hak

    ediyor.) Üçüncü dizede daha önce Batı'yı

    imleyen 'Güneş' motifi bu defa Osmanlıyı,hatta

    Müslüman âlemini sembolize ediyor.'Güneşin gözüne

    figan düştü' derken Mezopotamya topraklarındaki tarihi

    Güneş putuna da göndermede bulunabilir pekâlâ.(Onur

    Abla yine uçtuk di mi? :))

    Beşinci dörtlükte dertlerin çoğaldığı..vs. anlatılırken bir

    iki işteş çatı uyuşmazlığı da yapıyor şair.(İşteş çatıda

    malum karşılıklı ya da birlikte yapılan eylemler

    anlatılır.Öznenin birden fazla olması esastır.Özne tekse

    ve çatı 'Ş' çatı eki almışsa karşılıklı edim olmalı işteş olabilmesi için; aksi halde çatı işteş

    değil,dönüşlü sayılır.Ör. Hemen işe giriştik.İŞTEŞ,

    Hemen işe giriştim.DÖNÜŞLÜ eylemdir.
    Ali'yle dövüştüm.Özne tekil ama edim karşılıklı olduğu için İŞTEş sayılır.


    Bu dörtlükte geçen 'koyun -kuzu' şehit ve anasını

    imleyen benzetmelerdir; benzetilenler söylendiği için de

    açık istiare yapılmış.Şehit haberi geliyor,kara haber tez

    ulaşıyor,birileri 'Operasyonlar dursun,barış,barış,

    barış,bar,bar, bar,hav hav hav..'diyerek ne kadar

    barışsever ve hümanist olduklarını söyleyince Binboğa

    da dayanamıyor şu dizeleri haykırıyor,bakalım ne

    diyor:

    KANI KANLA YIKAMAK

    kaç karanfil lazım daha
    kana doymaz toprak ana
    anız tarlasına döndü
    ülkemin genç fidanları
    vur vur bitmez

    kaçının yazanı vardı
    kaçı en son ne konuştu
    iki dünya arasında
    yarın ne yapmak isterdi
    bir cıgara molasında
    kur kur bitmez


    'gezden gözden arpacıktan Mehmet'im'
    bu ağıtlar yalancıktan
    'Alemin keyfi yerinde' der ya usta
    aynen öyle
    lakin cenaze merasimlerinde
    sıkılır birileri
    dur dur bitmez

    kaç karanfil lazım daha
    kana doymaz toprak ana
    çocuklara kıran girdi
    memlekette kör bir inat
    arıtır da kanı kanla
    yur yur bitmez

    Mehmet Binboğa

    .......................
    Efendim,son dörtlükte ise,'akrep 'hain

    teröristleri,'bıldırcın'ise o dağı taşı tanımayan,babaları

    zengin ya da islami bir parti başkanı olmayan,Gemicik

    yerine kağıttan kayığı bile bulunmayan masum,fakir

    Anadolu gençlerini sembolize eder.Yalnız,şairin

    toprağa gömdüğü sırrı ben çözemedim bu işin erbabı

    Onur hanımefendidir,ona soralım.Şehit cenazesi

    giderken albayrağa sarılıp onu öpen genç kızın intikam

    yeminleri ettiği,vatan aşkı uğruna ölümü göze aldığı

    belirtilmektedir.


    Muhterem arkadaşlar,

    gevezeliklerime aldırmayın; ama bugünler hakikaten birlik

    olmamız gereken günler.Maazallah her şehirde Kürt avı

    başlarsa bunun önünü alamayız.Tam da düşmanların

    oyununa geliriz.Ulviziya Bey yine bana çokbilmiş

    diyecek; ama varsın desin,naçizane bu öğüde kulak

    verip Kürtlerin kardeşlerimiz olduğunu unutmayalım.Ben

    Doğu'da yıllarca çalıştım,ne asil insanlar onlar

    aslında,ne misafirperver insanlar,ah şu zalim terör

    olmasaydı da o topraklarda yıllarca çalışsaydım ben

    insanlığı oralarda gördüm.


    Günün şairini kutluyor böylesine anlamlı temiz,düzgün

    ifadelerle bu önemli gerçeği bizlere hatırlattığı için ona

    teşekkür ediyorum.Bir on puan da seçici kurula; ey

    kardeşler böyle şiirler seçerseniz size kim ne diyebilir?

    Sırf dincilik olsun diye önünüze ilk gelen şiire de

    dalarsanız eleştiri alırsınız yani.İş yapan laf duyar

    ağalar,bak şimdi Kürtçülerle dinciler nasıl saldıracaklar

    bana; Allah,Allah,Allah...vurun gominise...Saygılar

    efendim

    Cevap Yaz
  • Yüksel Nimet Apel
    Yüksel Nimet Apel 29.07.2010 - 12:45

    Şiir bu işte; gönülden kutluyorum. Gerçekten, istisnasız; her dizesi akıcı birbirinden güzel, okumaktan keyif alınan, müstesna güzellikte bir şiir tebrik ediyorum.

    Cevap Yaz
  • Cemil Çelik
    Cemil Çelik 29.07.2010 - 12:40

    Bir duygu bütünlüğü kuramadım. Sanırım şairde şiirini yazarken aynı durumla karşılaşmış.Acaba kızı bayrağa nişanlamak, bayrak sarılı tabuta mı koymak anlamında.Şiirin hüzün tarafı bu olmalı.Saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 29.07.2010 - 11:52

    Kimse çıkıp demiyor...YAMUK KENAR ÜÇKEN de ne a zırzop...?

    Cevap Yaz
  • Müzeyyen Keskin
    Müzeyyen Keskin 29.07.2010 - 11:51

    Sn. Zülfikar Yapar Kaleli Yürekten kutlarım. İnşallah beklenen hasret gerçekleşir .Selam ve saygılar

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 29.07.2010 - 11:44

    Mâzide Kalan Âti: Bak Dağların Delisi daha doğruyu söylemiş.
    Neymiş ?Ne olurmuş?Bu üçlüden jüri olmaz, olsa olsa yamuk kenar üçgen olurmuş.Dağların delisi şehirlinin akıllısından daha doğrusunu söylemiş.İnanmıyorsan dünkü günün şiirinin altında ki yorumunu oku.
    Bugün sadece şaka niyetine öyle yazmış.Selam .

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 29.07.2010 - 11:15

    'Zehiri' olmaz, ZEHRİ olur.

    Zehrine denseydi, sayı yine tamamlanacaktı. Başka seçenekler de yok değil. Hem de çok...

    'Zehri yüreğimden' de denebilirdi.

    Görünürde başka yazım hatası yok. Fakat bu çok anlamlı şiirde UYAK sıkıntısı, anlamı yer yer yaralamış. Bu konu yeteri kadar açıldığında tekrar yazacağım.

    Ne yapayım şimdi? Görmezlikten mi geleyim? Varsın KÖTÜ desinler. Ben KÖTÜ olayım, şiirleriniz İYİ olsun.


    Sayamadım kaç yıl oldu göçeli, ……KAÇ YIL OLDU
    Yıllar oldu şerbet diye içeli, ………..YILLAR OLDU

    KAVUŞTAK MANTIK HATALARI:

    Hedefimde güneş, oklamaktayım… Oklanan güneş değil, hedefe koyulan ve ona doğru ilerlenilen GÜNEŞ ama OKLANAN için NESNE belirtilmemiş olduğundan, oklanan GÜNEŞ gibi anlaşıldığı için bu dize eleştiri alır.

    Güneşin gözüne bir figan düştü… GÜNEŞ ikinci kez…

    GÜNEŞ ile anlatılmak istenilen; MUTLULUK, AYDINLIK GÜNLER, İYİLİK ve GÜZELLİK ADINAN NE VARSA… İlk dizede de anlam aynı ama gel de anlat! GÜNEŞ OKLANIYOR gibi anlaşılıyor. O zaman:

    ‘Hedefimde ZULÜM, oklamaktayım…’ olursa, sorun kalmaz, bu dize rahatlar.


    Kara talihimi aklamaktayım…………. NASIL? MÜMKÜN MÜ?

    Her yerde kan, barut koklamaktayım…HANİ AKLANMIŞTI?

    Derde yeni dertler eklemekteyim… AKLANMAKTA DEĞİLMİŞ
    DEMEK Kİ! KATLANMAKTAYMIŞ.

    İçimde acılar saklamaktayım… SAKLAMA, AT!..
    İçimde UMUTLAR saklamaktayım. Olabilir.


    Nişanladım, düğün beklemekteyim… GÜZEL!

    Koyun kuzusuna meler, meleşir,::MELEMİYOR, MELEŞİYORSA, SADECE KOYUNDAN SES ÇIKMIYOR. KUZUDAN DA ÇIKIYOR. O ZAMAN:

    “Koyun KUZUSUYLA meler, meleşir,” OLMALI.

    KÖTÜLÜK benden, GÜZELLİKLERİ yazmak sizlerden olsun.

    KUTLU / YORUM...


    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 37 tane yorum bulunmakta