Bir kırlangıç hüznüyle vadilerini aşıp
Kader bir şans tanısa, başımı sana kordum
Hasret hasret yayılan dağlarında dolaşıp
Tüllenen akşamında ebedi kaybolurdum
Gözlerimin azalan ışığında harlanır
Gıranada, İstanbul ve Kandahar Bayburdum
Saklar koynunda üryan gizemini Babil’in
Kah bir hüzzam şarkıyı mırıldanır Çoruh’um.
Kahrına düşmüş gibi bir sürü ebabilin
Senden öte durdukça, zahar yanacak ruhum
Manendin olmayacak sisli katran şehirler.
Bir tek gökte süreyya sana ayar Bayburt’um.
Kaç bin yıllık sevdanın yücelttiği ey şehir.
Serin türkülerinle kendimi buldum ama
Yıllar yılı geçtikçe içim başka depreşir
Ve her akşam turnalar kanat çırpar ruyama
İğne iğne hasreti kalbime batan yurdum.
İçimde eski sızı, bir özge yar Bayburt’um
Yaşanmadık bir ömrün hayaliyle oralı
Gam ortağı zihniyle nicedir dertleşirim
Takatimin üstünde bazen gönlüm yaralı
Dedem Korkut’la bazen şen çocuklar gibiyim.
Tezatlarından yaman cilve fışkıran yurdum.
Bin tutkudan süzülen bir yadigar Bayburdum
Zamanın ötesine al beni, götür beni
Yalnız seni gördüğüm seni bulduğum yere
“Giydir çarıklarımı” duya duya cemreni
Uçur kaleden beni ait olduğum yere
İhramınla güzelsin gayrıdan saklan yurdum
Ben efkarlı kalayım, sen gizemkar Bayburdum.
Kayıt Tarihi : 11.2.2025 22:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!