Bir çırpıda karar verebilenlerin tartışılabilir mazgal eşiğine atfen..
1.
R. L. Esintisi, Neruda nakaratı.. *
Madencinin öz eleştirisi,
Ya da madencinin eleştirisi ……
Peki ya,
sarmal nitelendirdiğimizin aslıyla hurafe,
hurafe değil hurafe diye bildiği eğer her...
her kişinin, Sylvie? Herr! **
Yoksa olası bir arızayı mı saklayacak,
bari bırak (!)
bari bırak rahat etsin dımdızlak,
ama doğal olmayınca kötüdür
ha, dımdızlak!
Sürünmek daha iyidir bazen,
üstelik o zamanlar, daha yeğdir ölmekten.
Trene bakan ineğin dönüştüğü öküz dönüştü
buzağıya, dna’sı aynı kaldı
onun ama.
İki salkımcık bin arşıncık şu
Vatikan kaldırımında
Ah, onlar mıydı o Papulyas papaz ve Papua rahibeleri
Yeni Gine mevkinde Galapagosların
Darwin’in
koşturan
koyu Müslüman biri gibi tıpkı
Yoksa mıydı dar süklüm
kirli çıkın Malta sokaklarında sürten
Rahibe Teresa şu,
Lady Di’nin hani Galyalı -
El Fatiha- izlediği (!)
O vakit, manastıra giren sen, manastıra;
Ophelia from Hamlet,
Başını çıkar da kıvrıl bak dışarıya!
Bitmez sevginden kutsamaya devam
et ebedi dostlarına
Ve nice yıldız taç parmakları beş dikleşirken
işaret ediverip bu karanlık göğü, göğü!
devamlı delerler ama ısıtırken
ve yine delerler,
bir sefer de, buz dönümlerini getirirken.
Yıl dönümüdür ha, sıra dışı hatta..
Pagan rahiplerinden,
Gök Tanrı? Mesaisi bitemeyen can
çekişenin, kurda kuşa nağmert pehlivan el ense duruşu…
Düzgün seğiren gözkapakları,
gece olduğunda yere bakan yürek
yakan gibi gözüken
vari….
..anlamaz’a
Yere diken kendisini,
saf o öz’ü
Vah, kutsan, çamur aç besler, seni.. ve
insan yaratır:
Çamurla şekil verdim öç hüviyetine..
yaşasın Mary Shelley, yaşasın!
çok yaşa, Frank Şeytan (!)
yarattım bir arslan!
Uygun değil Thomas Stearns İncil’ine
bile vay çok uzun, çok (!)
Tamah, öz dursun,
baltayla toprak inen
yoz tutası Kuzey’in buz anavatanına,
bakayım! ki ölçesi mezura
denk o vakit sarı gecenin ışıl bam tellerinde -
yıldızların kol kanat gerişiyle
- ısıtan,
tutan etrafı..
ve çevresi de onu
eğip büküveren …
Ya da AoÇ,
Bak Atatürk Orman Çiftliği’ne
doğru seğirtiyor tosun,
torba bak, bir koç –
diyen bunu:
Temiz hava, bol Güneş,
peki yok mu sessiz hiç karmaşa?
Duyuyor gibiyim; “Bu ne alaka? ”
evet, evet, her yer yeşil burada:
Rüya gibi,
ama kelime anlamına bakarsan,
gerçek idi;
Orman ve el
değmemiş bir baraka,
İyi de nerede?
baraka nerde?
:İçindeyim ondan!
Ya da dışındayım,
Ya da dışındayım
da anca
kıtalarını uzaktan
bir gezegenin
seçebiliyorum,
Ya da hepsi birden,
ya da hiçbirisi
Mutlaka ancak -
Seçmek adına,
seçmek adına!
- birisinden birisi
fakat hangisi?
Kara özüt, kara özüt!
İnci gibi gözler, bir çift
yıldızlar gibi dururlar
kendi nüvelerinde,
göbeğinde karanlığın …
Sayılarına gömülüyor matematikçi
pub havalı meyhanesinde caddelerin
birinin cafe’sinde:
… Bunu neden yapıyor?
Farklı bir dünyada yaşıyor.
Ve sanatçı da …
Ve sonra hepsine bunların,
bir değer, bir sınır, bir millet biçilebiliyor
kolaycasına…
Sorumluyuz aslında kendi hatalarımızdan,
ya da beklentilerimizden..
Bu, Golden Ratio!
Altın oran!
.. Şeklini hava verirken
onlara;
Fibonacci gayrimüslüm sümüklüböcekleri ***
kasıyor kendisini ve yeniden haklı yüzeyine yapışarak
burkuluyor viyak! çıkan dumanında sigaramın ve
akan damlasında suyun her bir zerresinin
Ve sonra komik, gülesi geliyor insanın,
tutunamayarak, ve daldan
dala da atlıyor o örüm..
örümcek maymunu
en son
2.
Görüyor musun, sevgilim, birlik uğruna ölenler'i? hepsi de burada, olmayanlar var ise Yukarıda aramak lazım onları da;
Zagor ile şu karanlıklardan çıkan bilim adamının kapıştığı o deli doğrultan uzay gemisinin içinde...
O küçük kızılderili çocuk, hatırladığım, tanrı rolünde; hiç konuşmuyor, hep susuyor ve manalı bakıyor..
ki sen de oradasın ya, fakat ellerin nerede? Bunun için şanslıyız belki de, biliyorsun;
ama şansı yaratan uğurböceği mi? bunu da biliyorsun! Ne yazık ki kabul etmeliyim;
Sfenks'in kendisi daha alçakça bir saldırı gibi geldi bana Griffin'inkinden.
Buradayım ve olacağım fakat; dökmek için değil kan, dökülenlerimi süpürmek için.
Tristes Tropicues desen, hüznündür senin, sokağa çıktığında.. ana okuluna sen, gülümsediğinde, ağlar göz bebeklerin.
Püriten'in saçma inancı gibi yanlış bir zamanlama seçtin;
halbuki, tut ki, öldüğüm gün belki, kımıldayamayacağım için o da, dili sadeleştirmekten yana bir tavır takınabilirdin –
Sir ilan ederken kılıcı omuzlarıma daldıran ilk kadın, sen; daha iyi bir zaman düşünemem, bana nefretini sergilemen için.
Bazı sesler duyuluyor, sesler piti piti duyuruyor espiriler: 'Oran'a mı gidiyorsun? Ha ha! Oran evet, Ora'n...';
Dolmuş kuyruğu kalabalık, bu okul günleri, Ankara aynı.. Ah, gidiyor bir Ankaralı, parkına doğru Oran yolunun, ex cathedra!
Yeşilliğine dalmak için ağaçların, saçma laflar yok artık; kuru bir kalabalık, gerisi ise yüreğimde, bak bağrına ormanın daldık!
Şu andan itibaren söz sende; sende miydi yoksa, sarf ettiğin onca hile ile?
Ahh, coup de grace, istiyorum onu, bilmem kaçıncısı; yakılmak gibi,
yeterki olmasın mezarlık ve.. kal da sen çocuk parkında, absürd gururunla başkalarıyla oyna!
-
açıklama
1.
* robert lowell
** sylvia plath
*** fibonacci eski bie İtalyan matematikçi
başlıktaki ti, tiye almakla yarı yarıya örtüşmekte
ama esintideki esin le daha benzeşmekte.
2.
Griffin: Yarısının aslan diğer yarısının kartal olduğu kabul edilen ejderha.
sfenks: Gövdesi aslan başı ve göğsü kadın olan kanatlı canavar.
tristes tropiques: tropiğin hüznü; tropik hüzün.
Püriten İngiltere'de kraliçe II. Elizabeth zamanında çıkan ve inançta sadelikten yana olan mezhebin üyesi
Birlik uğruna ölenler: Robert lowell adlı şairin kitabının adı'ndan alıntı.
ex cathedra: yüksek bir memur sıfatıyla.
coup de grace: ölüm acısına son vermek için indirilen merhame darbesi
Kayıt Tarihi : 11.1.2005 14:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!