iniş takımlarımda bir ceset var, kalbimin yansıması
silüetini yadsımış kendi. dili de tutmuyor, cabası
post modern bir şiirin yalnız alaturka dizesi.
bir siyahi adam var, parçalamış gururu.
sancısı öncelemiş, düğününde dahi zehirlemiş yeminini sağdıcın.
tüm yazıtlara selam vermiş ayrılırken söğüt dalının umudu,
bitik kalpler her yeni gün son verirmiş hayallere, duydum.
bir kere olsun kulak ver dediklerime.
yıllar boyu şafağı sürüp güneşe bir anda terk olunmayan nerden bilsin nasıldır?
yaşamının tesellisi ölüm olmayan nerden bilsin nasıldır?
hiç var olmamış ve muhtemelen olmayacak biri!
İçi içine sığmaz, dünyanın, sadık nefsi.
Katran gibi kara, dünyanın, kara dengesi.
Zebanisi hünkarıymış bu diyarın, - bilmezdim -,
Davası hükümsüz,
Kaftanı kıldan,
İpek kumaşıyla zehrini içermiş.
Gece puslu.
Yedi katlı bir apartmanın tepesinde kenti gözetirken ben,
Gözlerim mekik dokurken bir o yana bir bu yana,
Evlerden taşan ışıltıyla beynimde yankılanan arsız sanrılar arasında,
Enkazını kaldırırken hayatımın sen yara bere dolu kollarınla,
Fısıldarken göğün uğultusu, dans ederken kan birikintisi can damarlarımda,
yavaş yavaş uzaklaşıyorum onlardan.
onlardan ve onlara ait olanlardan.
sadakatten kopan bütüncül bir rastlantı gibi,
adım atmaktan çekinmeyenlerin gözlerindeki sevimsiz bir yargı gibi,
ruhumun her parçasına bulaşıyor gözümü kararttıklarım.
kopuyorum her geçen gün onlardan ve
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!