Önce Sakson, Viking, Romalı oldu,
Tanımadan dünyayı, kasıp kavurdu.
Sonra kimini, deli diye yaktı,
Dönen küreye, dönmez diye baktı.
Peygamberi tanrının oğlu yaptı,
Semavi dini bozup, yoldan saptı.
Yaradanın oğlu olmaz demedi,
Öğreticiler ise misyonerdi.
Mahsenlere işkence sesi kattı,
Kadın, cadı diye ateşe attı.
Özel işkence koltuğu da yaptı,
Akla sığmaz ezada, önü kaptı.
Merhamet duygusuna çok uzaktı,
Beynindeki, entrika ve tuzaktı.
Birileri, bunlar yanlış dediler,
Bu uğurda ölmeyi de bildiler.
Gemiyle, yeni yerler bulmak için,
Yerlileri sömürüp, yolmak için.
Vahşetten bihaber yerleri buldu,
Orda dehşetin, ağbabası oldu.
Çabuk öğretti onlara ezayı,
Önceleri bilmezdiler cezayı.
Kan ve gözyaşı ile köle yaptı,
Gemide boyunlara tasma taktı.
Yetinmedi başka ırklar da buldu,
Kaçanları da sırtlarından vurdu.
Sözde o uygarlık götürecekti,
Girdiği yeri hep güldürecekti.
Bilinmedik yerleri tek tek buldu,
İşkence güruhu olarak doldu.
Çabuk eğittiler köle olarak,
Asi olanın başına vurarak.
Doymadılar kana, içselerde mey,
Artık çalınamaz, namelerle ney.
Vahşet ile kan, göklere saçıldı,
Hak ile adalet, yalanlara açıldı.
Seçilmişler ilan etti kendini,
Gözyaşında bulamadı dengini.
Daha yapılacak katliam çoktu,
Bu konularda ondan ehil yoktu.
Alınacak hazineler çok vardı,
Bütün acunun etrafını sardı.
Daha zengin olmaları gerekti,
Kendinden başkasıysa yok demekti.
Birleşerek güçlü devletler kurdu,
Tüm beşerden sürekli hesap sordu.
Bulutlar da kıpkızıl olacaktı,
Karşı koyan ne varsa solacaktı.
Yürüdüler bakire toprak, dağa,
El oldu yurdunda, Oturan Boğa.
Ellerine incil vereceklerdi,
Kanlarını ise emeceklerdi.
Geride, açlıktan ölen kalacak,
Yavrusun gömen babalar olacak.
Ya da ölen çocuk, başında biri,
Gözükmüyor etrafta, hiçbir diri.
Gidişata dur! diyenler de geldi,
Fakat yaradan ömrü kısa verdi.
Gelenler adalet timsali oldu,
İlk günden insan haklarını buldu.
Kan zulüm yerini, hoşgörü aldı,
Hakka uyan, baştaki Fatih Handı.
Neden savaş, öğretenler de geldi,
Millet Atası arkasında seldi.
Mehmetçiğin kucağında Anzak var,
Batıysa “tek dişi kalmış canavar.”
Tüm günahları oğula yükledi,
Biz masumlarız diyerek kükredi.
Kan, gözyaşı dökmeye devam dedi,
Kolalarıyla insan eti yedi.
Çanakkale, Cezayir, Afrika’da,
Vietnam’da, Kamboçya’da, Bosna’da.
Karabağ’da, Somali’de, Kıbrıs’ta,
Bulgaristan, Afganistan, Irak’ta.
Hafızalarda, hep aynı sahneler,
Saymakla bitmez, daha neler neler.
Çekildiği yere bıraktı varis,
Kendisi gibidir yaptığı her iş.
Giderken bile kaos oluşturdu,
Şu mezhep bu ırk deyip vuruşturdu.
Birlik gerekmez, bölünme çok iyi,
Böyle sağlama alacak, geriyi.
Her yerde buldu, kendisine uşak,
Efendi oldu onlara, her kuşak.
Cihan harplerinin oldu mimarı,
Haçlı seferleri, savaş simsarı.
Bunca zulmü, vahşeti örtmek için,
İnsan hakkını öne sürmek, niçin.
Bizse, bildiğimiz halde sizleri,
Dedik, sizde kabül edin bizleri.
Davet edin ki konaklarınıza,
Ortak olalım günahlarınıza.
Bu ne iştir, ne lahana turşusu,
Bende bir şey anlamadım doğrusu.
Bilirim, almazsınız aranıza,
Belkide, tuz ekeriz yaranıza.
Türlü bahaneler, öne sürerek,
Olmasa da, bunlar gerçek diyerek.
Sakın, ahlak dersi vermeye kalkma,
Hadi canım sende, arkana bakma.
Güldürme kendine hak hukuk diye,
Semizledin, sömürüp yiye yiye.
Bu devran böyle gitmez, sonu gelir,
Tarih de tekerrürdür, herkes bilir.
AŞIK MERİÇ ister, kan dökülmesin,
Herkes birlik olsun, kol bükülmesin.
(20.06.2006/İstanbul)
Not: Bu şiir, 'Batının Kanlı Tarihi' adlı e-mailden esinlenerek, gönderen sevgili Ali Çağlar Çelikcan' a ithafen yazılmıştır.
Aşık MeriçKayıt Tarihi : 22.6.2006 20:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)