Basmane’ye giren sabah otobüslerine
en çok kahveciler sevinirdi
çünkü onlardı kuşları otobüslere hücum ettiren.
Güneşe gürültüyle çıkan sokakların
gözyaşıyla ıslanan sessizliği vardı burada.
Hainliği yaşamış
ama insanlığa tutunan
kadınlar geçerdi bu sokaklardan,
uykulu otobüslere dalgın ellerini açan kahveciler
kuşları hücum ettirirdi acımasıca
ve saçları taranmamış kadınlar bir şarkıyla geçerlerdi
ezilmiş taş yollardan.
Onların
her yerleri sancırdı taş yollardan geçerken,
o yollar insanların ruhuna uzanır uzayabildiğince.
Sonra
biz yürürdük, bir tren izlerdi bizi,
kirli ayaklarımızın altında ezilirdi o taşlar,
aşk fışkırıdı oteller sokağından,
korkak bir güvercin kadınlara bakardı.
Bir çorbacının masasında unutulan
bir anahtardı, bir kadının öyküsü,
bir çığlık gelir açık bir pencereden
ses titreşir, kimse oralı olmaz
Sararmış bir günde gelen yolcuları
kahveciler ve kuşlar karşılardı,
kadınların okyanusları akardı
çılgın ve isyankar,
bir tren kalkardı çığlık çığlığa
katran kokan raylar ve şimendifer,
makinist aşıktı basmane kuşlarına
çünkü onun kararmış yüzüne
kuşların beyazlığı yaslanırdı.
Ağustosun terlemiş on beşinde
bir dolunay aydınlatır Basmane Meydanı’nı
otobüsler sıra sıra gelir, kahveciler kuşlara saldırır
ve biz üç film birden izlerdik
sıcak yaz günlerinde.
Kayıt Tarihi : 16.1.2013 02:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!