i.
Bir perçem olsa bilirdim sanattan ifşa
Ve aynısı olsa idi, sevgi, uzatılan.
Boş durmuyorsun çünkü,
Bilmesen de.
Bilmediğin şark örüyor ‘gelişkin Orta Anadolu’
Ve filiz ce-kuşlar için,
Dinliyorsun;
Konuşuversen öldürecek misin?
Kendini mi aldatmaktasın?
Zevkü Teala
Yaratmış ne için?
Evet, pek şaşma hep, tabi inanılır
Sanırmısın ki aşırılığa* sınırlar çizmiş
Bir bulunan güzellik için..
Evreni veren?
Ne için verdi ki
Biz neciyiz de
Yaratmak ihtişamında genizlerimizde,
Gezinişlerimizde ama şakaklarda;
Ediveriyor körkötük.
Zaten kötü başkaldırı değil ki.*
Zaten kötü aşırılık değil ki (!
Sadece, Aşık Veysel’de gitmek
Uzun-ince o yol;
Kenar çizgileri belirsiz
Sahilden denizden açığa
Patika, bir keçi yolu.
Poe mu, Annabell Lee mi orada?
Kim kimi arıyor.
Aradığını bulabilecek mi?
Aslında, aradıklarını bulabilecekler mi?
Bir duvar örüldü,
Bitki labirenti doğrusu;
Sık, kesif, içine dokusu bürünmüş …
Bağırır çağırır sessizde
Çığlıkta viyak çıksa ciyak.
Tavuk badi badi,
Ördekler sıra halinde,
Horoz uluyuşta;
“Aynı hepsi” derler …
Biraz yemek yerken
İcra* etmek bunu
Çok mu zor?
Gününü gün eden bu işe ne der?
“Ben de mi böyleyim” der?
Peki neden icra’dan* laf açılmış?
Düşünür mü
Duygularını akışkan …
Yok, hep sabit –
Rüzgara tutkun ya
- Retina ve iris hiç kıpırdamaz ya
(ha yoksa glokom muydun,
fırladı tavuk karası tansiyonun (!))
Öyle durur.
Dünya sürer
Göz, saniyede devir bin.
Ne, duruyor?
Ya sen?
Çok mu zor büyüklükte
Kavrayıp taşımak kucaklayıverip?
Takınıverip olumlu bir tür inat,
Sünepe gerdanlık ışıldayacak
Konuştuğunda zaman böyle …
Bilinir ya herkesçe,
Uygulanmaz,
Göze alınmaz.
Kaç kez maya çalmıştır Nasrettin Hoca?
Bir;
Ve sonra binbir gece
Masallar
Haydi, hoppa, oyuncu birdirbir
Sair ağızlarda,
Hemdeydi gözler önü.
(din de alır bunu kutsar –
yanlış ellerdeyse toplumun eğer
- çarmıhtaki isa Mesih, oh My Goodness,
ya kutsal üçlü ana, baba, çocuk;
aileyi bari buna alet etmeyin..
o büyük, şu büyük, ben acnebi:
aman ne hoş, bak çarmıhta;
sen dur bari insan, sen yapama (!)
) Bölümler ama halinde
‘Dünyada doğuş-varoluş ve
Sonra sentez,
Gelirken aynalarda,
Ve en son ‘bir’”:
Hiç sanki null..
Şans at nalı mı,
Yumruğu bilek sıkan;
İyicil-kararlı …
Günün içinde güne hazırlanmak,
Uykudan sonra başlıyor.
Uykuda ne yapılıyor?
Çeltik pirinci mi yoğruluyor;
Hayattan-piraye,
İken olmalı yalancısı onun.
Yoksa görünen faz halleri mi insanların
İstenmeyen oyun oynayabilen:
Halbuki geçişler olmayan
Böyle bir oyun oynamaz zaten.
Ama hareket eder;
Saf, duru,
Tertemiz
Ve pamuk;
Ve “başkalaşmadan,
‘Sevgili’ keza ‘arkadaş’
Çocuk”.
ii.
“Prëxistence” …
Varlık öncesi ve onun öncesi yokluk;
Tokluk iki ara bir derede,
Savunmak ince çizgide darlık.
Egmic!
Ve Neo, ilk bölümde belli değil miydi;
Onun hiç değilse sonlarında?
İkinci bölüm yok gibiydi ama,
Üçüncüde hiç bitmedi!
Sen gaiplerde;
Metal, ahtapot kollara sarmalı, sakat:
O, öldü
Sandın, sanmamalısın.
“Trin`, tin ‘rin tin rin’, ity`;
Immortality via Trinity.
Çünkü o yağmur altı, yılmadın! !
-
Şiirdeki *’lar, “icra” olayının anlamı çerçevesinde dönen dizeler.
“(! “ işaretiyse, “(!) ” işaretinin ters anlamlısı bir “! ” değil ancak sonu açık bir parantez olarak cevap hakkı tanımış bir “(!) ” işareti.
“Preëxistence”, Frances Cornford’un aynı adlı şiirinden başlığı. (Varoluş öncesi) Kelimedeki iki tane “e” kullanımı fazla doğrusal simetrik geldiği için simetriği asimetrik bir kaynaştırmayla, iki ayrı kelimeyi kaynaştırmak istedim.
Türetme (egmic) =cosmic egg (Kozmik Yumurta)
Kayıt Tarihi : 10.10.2005 06:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
senin anlatım tarzın farklı olsa da mesaj aynı...
TÜM YORUMLAR (1)